Poyraz Karayel: Sezon Finaline Bir Kala

-Are you kidding me? 
–No, I don’t. :(
Sergei’in bir gecede Türkçe öğrenmesi demek ve ardından uzunca bir random gülüş patlatmak istiyorum. Oldukça inandırıcı olmuş, teşekkürler. Hadi diyelim ki bölümde çok fazla altyazı olsun istemediniz, o yüzden Türkçe konuşturdunuz adama; ama keşke bir önceki bölümden hesaplasaydınız da bu durumu, hiç İngilizce diyaloglara girmeseydiniz. Tolga Güleç’in İngilizcesi de biraz eğreti duruyordu bana kalırsa; yine de Sergei’in o robotik sesi yanında çok da kulak tırmalamıyordu. Hepsi bir tarafa, İlker Kaleli’nin muhteşem British aksanlı İngilizcesini duymamızı engellemeniz canımı sıktı. Bölümde en çok gücendiğim nokta burası, evet.

Poyraz’ın kendini Neşet’e kaçırtması planının arkasından Savcı’nın çıkacağını tahmin etmemiştim. Anlayanlar varsa affola; beni şaşırtarak bir artı puan kazandı bu sahne. Aah ilk sezondaki güzelim plot twist’ler demek istemiyorum; çünkü hep söylüyorum, birinci sezona takılıp kalırsak yeni Poyraz’ı kabul edip izleyebilmemiz olanaksız hale geliyor. Üçüncü Poyraz’ı sevebilmenin tek yolu onu olduğu gibi kabul etmek. Dolayısıyla eskisinin üstünü örtmek. Poyraz’ı o muhteşem akıl dolu senaryosuyla, edebi göndermeleriyle, içimde durmak bilmeyen coşkular, yer yer çaresizlik hisleriyle izlemeyi bırakalı aylar oldu. İşin kötüsü bütün ekip de bunun farkındaymış gibi geliyor bana. Planlanan ikinci sezon hikayesi/kurgusu o kadar değişti ki bir noktadan sonra senaristler de bu durumu tolere edemez hale geldiler sanki. İncelikli işler yazmaktan ziyade yazsak da haftayı kurtarsak havasındalar. Dilerim değişir bu durum.

Yeri gelmişken söyleyeyim, Ethem Özışık eğer ki yeni sezonda dizinin senaristliğini bırakırsa, Poyraz Karayel defteri çok yüksek bir ihtimalle kapanır benim için. Herhalde döner birinci sezona baştan başlarım ^.^ (Niyeyse gitmeyecekmiş gibi bir his var içimde, hangisi daha iyi olur kararsızım.)

İnsan endişeden yaratılmıştır.

Karakterler hikayelerini tamamlıyor. Sanırım dramatik aksiyonun sekteye uğramasındaki en büyük neden bu. Dizinin evreni de yeni olayların yaşanmasına olanak sağlayacak kadar geniş değil artık. Diğer bir deyişle evren de hacmini ve gücünü aştı, farklı konuları alamıyor içine. Songül karakteri mesela. Bence Hasan Yağmur’un Sadrettin’den olmadığının anlaşıldığı bölümde bitmişti işlevi. Ama Umman köşkünde yaşamaya bir şekilde devam eden canım Songül, Begüm-Sadrettin ilişkisiyle birlikte farklı bir misyon edindi kendine. Eh, şimdi gördüğümüz üzere Begüm de yurt dışına yolcu, Songül düşmansız neler yapacak yeni sezonda, pek de merak etmeden bekleyeceğim.

Begüm şu dizideki en sevdiğim karakterlerden. Ayrıca Şebnem Hassanisoughi Poyraz Karayel’in başına gelmiş en güzel şey. Sahiden gidiyorsa eğer, yolu açık olsun. Ben kendisini tanıdığım için çok memnunum, Begüm’ü de ayrıca çok seviyorum. O alkolik, aile sorunları olan, güçsüz, sevmeye ve sevilmeye muhtaç kadını bize öyle güzel anlattı ki, Begüm çok uzun zamandır tanıdığım ve anlamaya çalıştığım uzak bir dostum sanki. Keşke Sadrettin’le ilişkisi böyle yarım kalmasaydı. Mutlu sonu hak eden karakterlerden birisiydi, hatta koşulsuz mutluluğu en çok o hak ediyordu bile diyebilirim. Nedense kimi sevsek terk ediyor Albayım, kim sığınacak bir liman arasa fırtına hep onun gemisini batırıyor. Yeter artık.

(Bu arada, Songül’ün isteğini kabul eden Sadrettin, Begüm’e ‘birkaç aylığına yurt dışına git, sonrasına bakarız’ diyemiyor mu yahu? Tamam çıkaracaksınız karakteri de, ne bileyim. Begüm’ün yokluğuna alışasım yok pek. Ayrıca Sinan ne olacak? Hep Poyraz’da kalacak diyeceğim de, görünen o ki Ümran Hanım ve Cevher Albay’ın evladı olmaya daha müsait şu sıralar.)

Poyraz’ın dertlerini yeni yeni içselleştirmeye başladım bakın. En iyisi Bahri Baba ve ekibi hayatlarını hapishanede geçirirken Sinan’ı da Ayşegül’e verelim, o ilgilensin. Şaka bir yana, ciddi ciddi bir sezon daha hapishane koğuşunda sona erecek. Bahri Baba’yı şimdiden ekledik. (Bu durum yeni sezona bronz başlamasına bir engel teşkil etmeyecek.) E Poyraz da Rusya konsolosluğuna kamyonla girmek suretiyle 64726843 adamı ve artı olarak bizzat başkonsolosun oğlunu öldürdüğü için listeye ikinci sıradan adını yazdırıyor. Zülfikar, Taşkafa ve Sema konusundaysa önümüzdeki haftayı bekleyeceğiz.  Ayrıca, artık Taşkafa’nın adını mı öğrensek ya? Ümran bile Taşkafa Bey deyip duruyor, ben bile sıkıldım. Önümüzdeki bölümde bu tarz bir sürpriz bekliyorum. 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER