Tatlı İntikam: Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi

Miribi miribi, ı dı kırşılışırsık.
Olaylardaki ve cümlelerdeki devamlılık çok başarılıydı bu bölüm. Hatalar var mıydı, illa ki vardı; ama en çok güldüğüm sahneler hiç şüphesiz Başak’ın kuzu ile olan anısı ve Bülent’in önce üzgün, şaşkın en son ise şaşırmış tavırları hiç konuşmadan vermesi çok iyiydi.  Daha sonra ‘Erkeğe söylersin ve o inanır.’ cümlesini daha sonra Ceyda için ‘İnanmadı çünkü kadın onlara daha çetrefilli şeyler anlatman gerekiyor o meziyet bizde yok.’şeklinde kullanması beni yerlere yatırdı.

Klasik ve romantik komedilerde en çok kullanılan yöntem olan içeri kilitleyelim fikri ilk kez başarıya ulaştı ve esas karakterlerimiz sakin bir şekilde ve birbirlerine laf sokmaktan çok anlamaya çalışır şekilde hareket edip konuştular. Günümüz dizilerinde en sonunda bir çiftin konuşmak ve iletişim gibi şeylerden haberdar olduklarını izlemek çok hoştu.

Dizide sevdiğim bir diğer şey olaylar kısa bir sürede çözüm buluyor ve insanlar birbirlerini inat uğruna dinlemezlik yapmıyorlar. Ayrıca kimsenin zekasına hakaret edilmemesi göz önünde olan gerçekleri baş karakterlerimizin de görebilmesi çok güzel. Bakınız aman ne dahi çok büyük zeka insan sarrafı diye geçinen nice dizilerdeki karakterlerimiz göz önündeki gerçekleri görmekten araştırmaktan acizdir. Sadece anlamıyorum demekle yetinmeyip olayı soruşturmak, gözlemlemek önemli. Burada da Ceyda’ya muhtar benzetmesi yapmak, Berkay’ın kendilerini dinlediğini fark etmek, Tankut acaba neden okula geldi, onu okula kim getirdi, o kişi bunu nereden öğrendi şeklinde sorgulamalar yaptırmak çok güzeldi.

Bir soru işareti olarak Rüzgar. Ya ben nedense bu karakterin tam bir dost olacağını düşünüyorum. Hani şu başın sıkıştığında arayıp fikrini aldığın, arayamıyorsan o olsa ne yapardı diye düşündüğün dostun var ya bence o Tankut için Rüzgar. Kendine bir karakter edinmesine yardım etmiş, onun Pelin’ini dinlemiş, ailesinden uzakta bir hayat kurmaya sevk etmiş, bir birey olmadığı sürece ana kuzusu olmaktan öteye gidemeyeceğini ona öğretmiş. Hatta Rüzgar o  kadar can arkadaşı ki Tankut için Pelin hakkında kararını verirken bu bölüm onun ‘Ben öyle annemi, babamı, şu öğretmeni bu bilmem neyi değil içimden gelen sesi dinlerim o da beni hiç yanıltmaz. ’dedi yani içinden geleni yap nasihatini dinledi ve Pelin’in kapısına attı kendini.

Kapının önünde de akşam film izlerken de Pelin’in karşısındaki Sinan değil Tankut’tu. İkisi aynı kişi değil mi derseniz değil. Çünkü Tankut aşık olmaktan korkmayan kendine engeller koymayan bir adam ama Sinan kendini yeni soktuğu görüntünün ardına saklanıp buzulları oynayan bir adam.

Film sahnesi o kadar güzeldi ki söylenecek sözüm yok. Öpüşmemeleri kesinlikle o kadar güzel oldu ki nedense bunun için hala biraz erken gibi geliyor ama sabah Pelin giderken keşke sarılsalardı dediğim doğrudur. Sanki o an sarılsalar bir daha asla ayrılmazlarmış gibiydi.(Pelinden alıntı yapan Senem yapmışlar)


On tane kalbim olsa birini bile ona vermem.

Tabii bir de Tankut dedi diye Tolga ile konuşan Pelin, Tankut’un yanında huzurla uyuyan Pelin, Pelin "Ceyda ile konuş" dedi diye sevinen Tankut, Pelin’i her seferinde şiirle uyutan Tankut, Tankut’a sarılarak uyanınca "ben biraz deli uyurum" gibi klişelere sığınan Pelin tatlılıklarını da unutmamak lazım.

Gelmeyeyim diye ne kadar uğraşsam da konuyu mecburen Ceyda ile bağlamam gerekiyor. Ceyda’nın dizideki en kötü ruhlu insan olduğu birine aşık olmasının bile mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü aşık bir insan "ben ona aşığım ama o bana muhtaç olsun benim paramı alsın" diye iş batırmaya çalışmaz ya da "seninki aşk da benimki değil mi*" diye karşılaştırmaz, büyük büyük cümlelere gerek duymaz. Ceyda’nınki sadece bir hırs ama kendisinin bu zekayla çok yaşamayacağını düşünüyorum. Elindeki bütün kozları hızla eriten Ceyda artık Sinan’a ne dese inandıramaz. İster "kaleyi içten fethettim" metoduna gitsin ister "erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer" metodunu denesin. Sinan sana yar olmaz Ceyda.  

Dizide beni üzen tek konu annelerin çocuklarını hiç tanımaması ve tanımaya çalışmaması. Tankut’un annesi Meliha baskın karakteriyle her anlarına, her şeye müdahale eden ve çocuklarının isteklerini asla bilmeyen anne, diğer yanda kızının hiçbir acısını önemsemeyen her acısına ‘Şeker alayım sana’ tadında çözümlerle gelen kızının esas amacını asla anlamayan, hadi anlamadı sormayan ‘sözde’ modern anne. İnsan ‘Oğlum, kızım sen ne istiyorsun? Nasıl mutlu olacaksın? Amacın ne?’ gibi bir şeyler söyler.

Son olarak şunu belirtmek istiyorum ki tüm oyunculuklar küçüğünden büyüğüne bütün rollerdeki kişiler, çekimler, şarkılar, flashback sahneleri aklıma gelen gelmeyen bütün detaylar çok başarılı aktarılıyor. Bunun için set ekibindeki herkese bizi bu diziye kavuşturdukları için teşekkürler...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER