Bir yıl olmuş mu ya dedirten Büyük
Usta.. İnadına Film Çekmek belgeselini izleyip gaza
gelmişiz. Kendisiyle röportaj yapmaya çalışıyorduk siyasi bir
topluluğumuz vardı o sıralar. Bizi kırmamıştı, sadece işleri
yoğundu ama bir hafta içinde bize haber verecekti. Hatta onu
Beşiktaş tarafında çok sevdiğimiz, Türk Kahvesi ile meşhur bir
mekana götürecektik. Hatırlıyorum, o hafta içi okul
bahçesindeydik arkadaşlarla. Birinin twitter'dan okuyup ''Ramiz Dayı
ölmüş la!'' demesiyle oldu her şey. Bütün kampüs bahçesinde
kahkahaların kesilmesini, oluşan sessizliği tanımlayamam. Daha
geçen gün konuşmuştuk kendisiyle. Neşesi, heyecanı.. Bize adeta
bir baba gibi davranması. Her şey o kadar anlaşılmaz ve çabuktu
ki. Aslında şu hayatta tek gerçek 'ölüm' dedirten türden.
Neşesi yeter..
Yaşımız gereği o sırada okulda
olan herkes Ramiz Dayı sayesinde daha iyi tanımıştı onu. Tabii
ki sonra sinema filmlerini izledik, şiirlerini dinledik. O yaşa
kadar gelmiş müthiş bir ustayı bile en sonunda televizyona,
dizilere mahkum eden bir sektör yapımız var. Hiçbir zaman
rahatsız olmadı bundan ama. İçerledi tabii ki içerledi ama
kızmadı insanlara. Onu seven herkese saygı duyardı. Taksim'de,
Karaköy'de elleri cebinde, üstünde paltosu, başında fötr
şapkasıyla yürürdü. Çekine çekine yanına yaklaşıp ''Ramiz
Dayı'' diye hitap edenlere kızmayan, tatlı tatlı gülen ama her
zaman da ''Evladım, ben Ramiz Dayı değilim.'' diye hatırlatan bir
sanatçıydı. Sanatçıydı evet. Bunu duraksamadan söyletendi. Bu unvan sonuna kadar hak edendi.
Çabuk yıktı hayallerimi. Eminim
onunla rakı-balık yapmak isteyen bir çok insan vardır. Sigara
içerken dalıp gidişini izlemek isterdim. Biraz futbol da
konuşabilirdik. Seslendirdiği Türkiye Kupası reklamından
bahsederdik. ''Futbol, sadece futbol değildir'' diyerek kafama
sokardı bu fikri belki de benim gibi bir fanatiğe. Memleket
olaylarına girerdik, ''N'olacak bu ülkenin hali?'' derdik. Tavla da
sizi sürekli yenecekmiş gibi bir yüz ifadesi var. Muhtemelen
tavlada yenemezdim onu. Evet, hayallerimi yıktı. Ansızın. Keşke
sevdiğimiz insanlar ölmese diyorum hep. Tuncel Kurtiz gibi adamlar
ölmemeli. Daha öğretecek çok şeyi vardı eminim. Aklıma
geldikçe yüzümde bir tebessüm oluşturur Muhteşem Yüzyıl
kamera arkasındaki halleri. O kocaman neşesiyle Yılmaz Güney'in
yanındadır şimdi.
Unutmamalıyız. Omzunuza dokunan sıcak
bir baba eli kadar, bahçenizde kokladığınız çiçek kokusu
kadar, bastığınız toprak, Anadolu'nun soğuğu, tüm emekçi
köylülerin dertleri, yolda mendil satan göçmen bir çocuk kadar
gerçekti bu adam. Biliyorum, ''kimi sevdiysek gitti.'' demek kolay ama
unutmamalıyız işte. Eminim bıraktığı onca hatırasının
sıcaklığı, ölümünün getirdiği soğukluğu yenmeye yeter.
O Türk Kahvesi'ni içiremesek de sana,
bizdesin Usta.. Olmak istediğin yerdesin. Kalbimizdesin..