Sinyor İplikçi’ye mektup var!

Evet, Sinyor İplikçi mektubumun başında da söylediğim gibi sen de sana bu aşkta düşen görevi üstlendin en sonunda. Aşk uğruna kontrolü biraz elden bırakarak risk almanın ne kadar önemli olduğunu anladın canım benim. Ve artık bazı taşlar yerine oturdu herhalde ki Sadri ustanın yolunu tuttun. Biz izleyiciler iki bölümdür gidip onunla konuşmanı bekliyorduk biliyor musun? En sonunda heyecanla beklediğimiz diyaloglara kavuştuk.
 
Bir insan her ağzını açtığında mı güzel sözler söyler, her seferinde mi kalbimizin bir yerine dokunur. İşte senin bu sevgili yaşam koçun Sadri usta da böyle biri. Bu nedenle de bankta Defne ile konuşurken iki kişi olmayı bilmediğini itiraf eden sana “Artık zamanı gelmişti iki kişi olmanın. Hayatta tek başına mücadele etmenin bir anlamı yok ki. Mutlulukları çarpacak, üzüntüleri bölecek bir hayat arkadaşı gerekiyor insana.” dedi. Haklı değil mi? İki kişi olmanın zamanı çoktan gelmişti de geçiyordu.

Artık hayat arkadaşını, kalp eşini buldun. Defne bir önceki akşam ellerinde pazı dolmasıyla o karanlık dünyaya ışık tuttu. Üzüntüne de ortak olarak her daim yanında olacağını sana bir kere daha gösterdi. Ne dedi “Gülerken de ağlarken de hep elini ben tutacağım”.  Çok ama çok şanslısın biliyorsun değil mi? Ustana bunu itiraf ederken de yüzündeki o gururlu ve mutlu ifadeyi kaçırmadığımı da itiraf etmeliyim: “İşte ben de hayat arkadaşımı buldum.”
 
Ne demişti geçtiğimiz hafta Defne’ye aşk mektuplarını okuduğun usta Kafka; “Sabır her türlü durum için esas anahtardır. Diz çökmek ya da kırılmak diye bir şey yoktur. Mesele, üstesinden gelebilme meselesidir ki bu ancak kişinin kendi üstesinden gelmesiyle başlar. Bundan kaçılamaz. O yolu terk etmek daima parçalara ayrılmak demektir. Kişi her şeyi kabullenmeli ve o şeylerin içinde büyümesine izin vermelidir. Korkuyla yapılmış bariyerler ancak aşk ile yıkılabilir.”
 
Ve senin zamanında korkuyla inşa ettiğin temkin kalkanlarının aşkla yıkılmasıyla başlıyoruz uçmaya... Kaç bölümdür yavaş yavaş vitesi yükseltmeye başlamıştık. Şimdi ise diken üstünde, her an uçurumun kenarında kontrol edemeyeceğin kadar hızlı giden bir aracın içerisinde, korkarak, heyecanlanarak, titreyerek, yaşadığını hissederek, soluksuz yaşama zamanı! Hazırız değil mi? Hiç olmadığı kadar valla...
 
Nereden başlayalım? İstersen o muhteşem rüyandan başlayalım. Her yere dakik giden Sinyor İplikçi’nin evlenince tek isteğinin evde Defne’siyle yatakta hatta yorgan altında vakit geçirmek istemenle... Rüya olduğunu bilsek bile pek bir sıcak bastı hepimizi. Biz bu haldeysek seni düşünemiyorum bile. Neyse ki iyi yürekli, temiz kalpli birisin de rüyaların her seferinde gerçek oluyor. O yüzden bizler gibi sen de sabretmeyi öğrenirsen, bu rüyanın da tez zamanda gerçek olacağına hiç şüphem yok. Sonuçta ertesi sabah rüyandaki gibi yanında Defne’yle kalktığını göz önünde bulundurursak, devamının da gerçekleşmesi yakındır demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Yalnız o rüya seni nasıl etkilemişse tüm gün içindeki ateş sönmedi. Asansörde Defne ile yalnızken neler düşündün cidden merak ediyorum.
 
“Rüya bir nevi bilinç rahatlaması. Normal hayatta gerçekleştiremeyeceğimiz şeyleri rüyalar aracılığıyla çoğu zaman gerçekleştirebiliriz.” derken o rüyayı ona daha detaylı niye anlatmadın bakayım. Yaptığı bir nevi şirinliklerin ne olduğunu onun da öğrenmek hakkı değil mi? Sen Defne’nin üstündeki etkini bu kadar açık net görürken, o da biraz böyle rüyalarına girdi diye sevinse güzel olmaz mıydı? Neyse galiba azıcık da olsa verdiğin ipuçlarından anladı o şirinliklerin ne olduğunu da gördüğün rüyadan sorumlu olmadığını açıkladı. Yalnız tüm bunlar olurken merak ettiğim bir şey var. Sen pek adrenalin tutkunusun galiba...

Kendini zorlamandan, sürekli spor yapmandan birazcık anlamıştım ama bu kadar heyecan sevdiğini fark etmemişim. Asansörde onca kat Defne ile yalnız giderken ona yaklaşmazken tam insanlar geldiğinde mi kol atmaya, öpmeye ya da elini tutmaya çalışıyorsun. Daha önce aynısını Koray ile aşağı inerken de yapmıştın. Sonra Defne, Türkan teyzeyle telefonda konuşurken de tekrarladın. Sen de az değilsin yani... Tamam anlıyorum alev alsın artık istiyorsun. Ancak merak etme yakında o alev hepimizi yakacak. Son zamanlardaki hareketlerinden anladığım kadarıyla müstakbel eşin Defne Topal da bu ateşi körüklemek konusunda kendine yeni marifetler edinmeye başladı bile...
 

 
Yazı devam ediyor...
 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER