Evet, Sinyor
İplikçi mektubumun başında da söylediğim gibi sen de sana bu aşkta düşen görevi
üstlendin en sonunda. Aşk uğruna kontrolü biraz elden bırakarak risk almanın ne
kadar önemli olduğunu anladın canım benim. Ve artık bazı taşlar yerine oturdu
herhalde ki Sadri ustanın yolunu tuttun. Biz izleyiciler iki bölümdür gidip
onunla konuşmanı bekliyorduk biliyor musun? En sonunda heyecanla beklediğimiz
diyaloglara kavuştuk.
Bir insan her
ağzını açtığında mı güzel sözler söyler, her seferinde mi kalbimizin bir yerine
dokunur. İşte senin bu sevgili yaşam koçun Sadri usta da böyle biri. Bu nedenle
de bankta Defne ile konuşurken iki kişi olmayı bilmediğini itiraf eden sana “Artık zamanı gelmişti iki kişi olmanın.
Hayatta tek başına mücadele etmenin bir anlamı yok ki. Mutlulukları çarpacak,
üzüntüleri bölecek bir hayat arkadaşı gerekiyor insana.” dedi. Haklı değil
mi? İki kişi olmanın zamanı çoktan gelmişti de geçiyordu.
Artık hayat
arkadaşını, kalp eşini buldun. Defne bir önceki akşam ellerinde pazı dolmasıyla
o karanlık dünyaya ışık tuttu. Üzüntüne de ortak olarak her daim yanında
olacağını sana bir kere daha gösterdi. Ne dedi “Gülerken de ağlarken de hep elini ben tutacağım”. Çok ama çok şanslısın biliyorsun değil mi? Ustana
bunu itiraf ederken de yüzündeki o gururlu ve mutlu ifadeyi kaçırmadığımı da
itiraf etmeliyim: “İşte ben de hayat
arkadaşımı buldum.”
Ne demişti
geçtiğimiz hafta Defne’ye aşk mektuplarını okuduğun usta Kafka; “Sabır her türlü durum için esas anahtardır.
Diz çökmek ya da kırılmak diye bir şey yoktur. Mesele, üstesinden gelebilme
meselesidir ki bu ancak kişinin kendi üstesinden gelmesiyle başlar. Bundan
kaçılamaz. O yolu terk etmek daima parçalara ayrılmak demektir. Kişi her şeyi
kabullenmeli ve o şeylerin içinde büyümesine izin vermelidir. Korkuyla yapılmış
bariyerler ancak aşk ile yıkılabilir.”
Ve senin
zamanında korkuyla inşa ettiğin temkin kalkanlarının aşkla yıkılmasıyla başlıyoruz
uçmaya... Kaç bölümdür yavaş yavaş vitesi yükseltmeye başlamıştık. Şimdi ise diken
üstünde, her an uçurumun kenarında kontrol edemeyeceğin kadar hızlı giden bir
aracın içerisinde, korkarak, heyecanlanarak, titreyerek, yaşadığını hissederek,
soluksuz yaşama zamanı! Hazırız değil mi? Hiç olmadığı kadar valla...
Nereden
başlayalım? İstersen o muhteşem rüyandan başlayalım. Her yere dakik giden
Sinyor İplikçi’nin evlenince tek isteğinin evde Defne’siyle yatakta hatta
yorgan altında vakit geçirmek istemenle... Rüya olduğunu bilsek bile pek bir
sıcak bastı hepimizi. Biz bu haldeysek seni düşünemiyorum bile. Neyse ki iyi
yürekli, temiz kalpli birisin de rüyaların her seferinde gerçek oluyor. O
yüzden bizler gibi sen de sabretmeyi öğrenirsen, bu rüyanın da tez zamanda gerçek
olacağına hiç şüphem yok. Sonuçta ertesi sabah rüyandaki gibi yanında Defne’yle
kalktığını göz önünde bulundurursak, devamının da gerçekleşmesi yakındır
demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Yalnız o rüya seni nasıl etkilemişse tüm
gün içindeki ateş sönmedi. Asansörde Defne ile yalnızken neler düşündün cidden
merak ediyorum.
“Rüya bir nevi bilinç rahatlaması. Normal hayatta
gerçekleştiremeyeceğimiz şeyleri rüyalar aracılığıyla çoğu zaman
gerçekleştirebiliriz.”
derken o rüyayı ona daha detaylı niye anlatmadın bakayım. Yaptığı bir nevi
şirinliklerin ne olduğunu onun da öğrenmek hakkı değil mi? Sen Defne’nin
üstündeki etkini bu kadar açık net görürken, o da biraz böyle rüyalarına girdi
diye sevinse güzel olmaz mıydı? Neyse galiba azıcık da olsa verdiğin
ipuçlarından anladı o şirinliklerin ne olduğunu da gördüğün rüyadan sorumlu
olmadığını açıkladı. Yalnız tüm bunlar olurken merak ettiğim bir şey var. Sen
pek adrenalin tutkunusun galiba...
Kendini zorlamandan, sürekli spor yapmandan
birazcık anlamıştım ama bu kadar heyecan sevdiğini fark etmemişim. Asansörde onca
kat Defne ile yalnız giderken ona yaklaşmazken tam insanlar geldiğinde mi kol
atmaya, öpmeye ya da elini tutmaya çalışıyorsun. Daha önce aynısını Koray ile
aşağı inerken de yapmıştın. Sonra Defne, Türkan teyzeyle telefonda konuşurken
de tekrarladın. Sen de az değilsin yani... Tamam anlıyorum alev alsın artık
istiyorsun. Ancak merak etme yakında o alev hepimizi yakacak. Son zamanlardaki
hareketlerinden anladığım kadarıyla müstakbel eşin Defne Topal da bu ateşi
körüklemek konusunda kendine yeni marifetler edinmeye başladı bile...
Yazı devam ediyor...