TÜRKAN TEYZE FARKI
Sadri Usta'dan sonra
dizimizin diğer bir filozofu aslında kendisi. Aralarda biraz görmemişlik
taslıyor ama yeri geldiğinde aynı yetiştirdiği Defne gibi o kadar güzel özlü
sözler söylüyor ki, sarıp sarmalayasım geliyor kendisini. Çocuklarını terk eden
kızının görevini ne içtenlikle almış üstüne. Serdar’ın düğünü öncesi ona
yaptığı konuşma gözümde bir damla yaş bırakmıştı, Defne’ye ayrılık sürecinde Ömer
ile ilişkisine dair söylediği sözler aklıma kazınmıştı ama bu bölüm göbek
atışının ardından kucağına Defne’sini alıp söylediği sözler yine yüzümde bir
gülümseme yarattı: “2.5 kiloydu yaşamaz dediler. Ben onu alırım dedim,
beslerim, büyütürüm, yaşatırım dedim. Hastane soğuk. Annesi orada uyuyor. Bak
söz ver bana çok iyi huylu çocuk olacaksın. Şimdiye kadar yüzümü yere eğdirmedi.”
Ancak en çok “Ayağına taş değmesin, eşiğine güz düşmesin.” sözü hoşuma
gitmişti. Bir insanın sevdiği için
dileyebileceği en güzel dileklerden biridir. Kendisiyle birlikte “inşallah”
dedim ben de ve onun anlattıklarıyla Defne’nin daha doğduğu ilk günde bir
savaşçı olmak için dünyaya gelmiş olduğunu anladım. Onun mucizesi o zaman
başlamış, herkes yaşamaz demesine rağmen yaşamasıyla.
SEMBOLİZMİN KRALI KORAY
Geçtiğimiz hafta Ömer ile
Sinan savaş başlatmıştı. Her cephede gerçekleşecek bir savaştı. Ömer ile
Defne’nin barışmasıyla, ortada bir oyun olduğunu da düşünürsek herkes tarafını
seçmesi gerekiyordu. Bu mesajı da Koray ile konuşarak bizlere vermişlerdi. O
aslında yaşanan çatışmanın sembolüydü bir anlamda bu haftaki bölümde. Herkesin
taraf seçmek için yaşadıkları ya da yaşayacakları onun vücudunda hayat
bulmuştu. Zaten her zaman Koray değil mi aslında forumdakilerin ya da sosyal medyadakilerin
sözcüsü. Hep bize söylenip anlatılmak istenenler onun üzerinde dile geliyor.
Koray’ın Ömer-Defne ilişkisinde hep nedense daha büyük bir rol oynayacağına
inanmıştım. Herkesin bu ilişkiyi görmezden gelirken onun bıkmadan dile
getirmesi, Defne ile Ömer’in onu neden sevdiğine dair yaptığı o güzel konuşma,
evde kaldığını ilk onun öğrenmesi, elmayı onun elinden alması, falda Ö ile
D’nin yanı sıra K’nın çıkması, kahve falına bakarken düğün müjdesini vermesi.
Ömer için Defne’ye ‘kocan’ demesi gibi... Ama şimdilik o Neriman’ın
söylediklerine karşı pek bir tarafını belli etmemişti. Cherie ile Passionis
arasındaki git gelleri ise aslında belki ona bir çağrışımdı: “Altın sarısı
kaderim, bu oyun hep böyle mi olur? Susar mısın, beni ikilemlerimle baş başa bıraksan.”
“Defile önemli, sergi de önemli ama sinan’lar da çok önemli.” “Kaderimde yollar
çatal çatal, bu kirazdan biraz da sen al. Üzüntülerim, sevinçlerimi gölgede
bıraktı. Resmen ruhum şaştı gitti.”
Üstelik bu dilemmayı
sadece iki firma arasında değil, Neriman ile Yasemin arasında bile yaşamıştı.
En sonunda ise sergiyi yaparak tarafını belli etmiş gibi göründü. Şirketten
kovularak da Ömer’in tarafı ilk kaybını verdi. Ama orada bile Ömer, Koray’ın
bahanelerini pek dinlememişti. “Kendimce sebeplerim vardı” demişti. Dizinin en
çok kullanılan sözü oldu bu üç kelime, Ömer dinlemeden yargıladığında.
GALLO-DEFNE-ÖMER ÜÇGENİ
Hala korkuyoruz değil mi?
Cevabınızın ‘evet’ olduğuna eminim. Oysa ki, ben artık hiç olmadığım kadar
eminim. Öncelikle hadi korktuk diyelim. Gallo, Ömer’den hoşlanıyor diye
düşünelim. O zaman işlerin dengesi daha da değişiyor. Düşünsene Gallo, Defne'ye
ve onun oyun yüzünden çektiği acıya ne kadar üzülmüş ki, onun aşkına ne kadar
inanmış ki hoşlandığı adamı zor durumda bırakacak bir teklifi kabul ediyor.
Defne'nin aşkına inandığı için hiç istemediği ve kendisine bu kadar ters
gelen bir teklifi kabul etti. Ortalığın karışmasına neden oldu. Ömer'in o
aşağılamalarını bile çekti. Sırf bu yüzden ondan korkmamamız gerekiyor. Onların
üçü arkadaş olacaktı. Önce Yasemin ile Sude’nin Defne ile Gallo hakkında
“Arkadaş da oldular. O da nasıl oldu anlamadım. Cinsler. Buluyorlar
birbirlerini, demek ki yollar bir yerde kesişiyor.” demesi. Ardından Ömer’in
konuşmaya gittiğinde” Seninle ben, ne bileyim arkadaş olabileceğimizi
düşünüyordum. Garip.” diyerek belirtmesi aslında bunun bir işaretiydi. Ancak
gülümsemesine sinir olduğunu belirtmesi hemen herkesin yüreğini hoplattığından
cümlenin geri kalanı çoğumuzda silik bir iz bırakmıştı. Ömer söylemişti asıl
istediğinin dostluk olduğunu. Üstelik üçü de cins değil miydi zaten? Ömer ile
Defne’nin ortak bir arkadaşları olması bence çok güzel olacaktı.
Üstelik
Gallo’nun özellikleri adeta Ömer ile Defne’nin ortak bir bileşim kümesiydi.
Buluştukları noktaydı. Bana göre Gallo’nun bu hikayedeki görevi Ömer ile Defne
arasında aracı olurken bir şekilde Ömer’in artık insanları dinlemeden
yargılamaması gerektiğine öğrenmesine dairdi. Geçen hafta bu konuda bir tahmin
yapmıştım ve Defne tam beklediğim gibi hareket edip Ömer’i dinlemeye teşvik
etmesiydi. Ömer önyargılı olmaktan vazgeçmeliydi. Bu onun egosundan bile çok
törpülenmesi gereken bir özelliğiydi. Sadri ustanın dediği gibi eğilip
bükülmeliydi. Defile olayında yaşananlar ise Ömer’e bir kere daha her şeyin
göründüğü gibi olmadığını ve insanların bazen bazı şeyleri söylemek
istemediğini göstermişti. Gallo’ya gittiğinde “kıymetli birinin ricası” demesi
ise nokta vuruşuydu bence. Defne’nin düşüncelerine ne kadar önem verdiğinin bir
kanıtıydı. Bundan sonra bu üçlünün kimsesiz çocuklar için birlikte bir şey inşa
edeceğini göreceğiz gibi geliyor. Sonra da Gallo görevini tamamlayıp gidecek.
Yazı devam ediyor..