Bu noktada Ozan
hakkında da bir iki söz söylemekte fayda var. İkiz kız kardeşi, Ozan hapse
girmesin diye resmen hayatından vazgeçmiş, yıllardır yarı ölü gibi yaşarken,
anne-babası oğullarının katil damgası yememesi için Kozcuoğlu erkekleri
tarafından türlü hakaretlere ve maddi-manevi yenilip yutulmaya (tüm mal
varlıklarını Kozcuoğlu’na satıp, kendi evlerinde resmen sığıntı oldular ve bu
husus her fırsatta yüzlerine vuruluyor!)
katlanmaya çalışırken Ozan kardeşimiz ne yapar, nasıl düşünür?
Şimdiye
kadar Zeynep’ten başka bir derdi, düşüncesi olmadı kendisinin. Dizinin başından
beri hassas, türlü ilaçlar kullanan,
bayılma hastalığından muzdarip zayıf bir karakter olarak çizilen hatta
belki de tüm bunlar yüzünden aile şirketinde bile çalışmadan yan gelip yatan
Ozan karakteri, ailesine yaşattığı dramın bırakın sorumluluğunu almayı bir kez
olsun pişmanlık duygusu, bir eziklik hali gösterebilecek mi? Olan bitene rağmen
hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam edebilen Ozan’a karşı bu bölümde
Emir’den duyduğumuz “tüm bunları sen
başlattın” çıkışı umarım ki Ozan’ın kafasına yıllardır düşmeyen taşı düşürür de
bir kez olsun ailesine yaşattıkları üzerinde düşünür.
Ozan bu haliyle gerçekten
çekilmez bir tip benim için… İşine geldiği noktada Nihan’a ailenin huzurunu
Kemal yüzünden bozmaması için tripler atarken, kendi yaptığı (yaptığına
inandırıldığı) olay hakkında en ufak bir iç muhasebesi yapmaması, üstüne üstlük
o gecenin cezasını Nihan yıllardır her gün çekerken kendisinin en ufak bir
pişmanlık belirtisi göstermeden yaşamına devam etmesi, hem sinir bozuyor hem de
karakteri havada bırakıyor. (Evet,
kendisini bir kaşık suda boğasım var, zayıflığını menfaatleri için silah gibi
kuşananlarla her daim sorunum oldu. Asu’da da benzer tripler yok mu?)
Ozan parantezini
kapatıp, Kemal’e geri dönersek… Kemal bir yandan da aşkıyla kuşatılmış durumda.
Bu diğerlerinden farklı olarak gönüllü bir kuşatılmışlık hali. Öyle ki, artık bu aşk onun benliğinin bir
gerçeği, her şeye rağmen ailesine de, ölüm döşeğinde yatan Hakkı Bey’e de, zor
da olsa göğsünü gere gere söyleyebiliyor. Ama bu aşkı nereye kadar
götürebileceğini kestiremiyor olmak onu tüketiyor. Nihan’ı seviyor, onunla
olabilmek için dünyaları yakar, ama bu uğurda başka insanların dünyaları
kararırken (Karen, Taner, Tarık) ümitvar olmak da zor iş. Çaresizlik bir de bu
noktadan vurunca Kemal’i, uyumadığı bir gecenin sonunda Zehir’e “Bittim” diye
özetlemeye çalıştı halini.
Bu bölümde “Biten” şeylerden birinin de Nihan-Kemal
ikilisinin -günümüzde geçen- romantizm dozu yüksek sahneleri olduğunu
düşünüyorum. Bu bölümde birden fazla “flashback” sahnesinin yer alması ve
aşıkların tepede buluşup birbirlerini birbirlerinden azad ettikleri sahneyi bir
arada değerlendirince, romantik sahnelerin bir süre boyunca seyirciye yalnızca
bu tarz flashbacklerle verileceğini tahmin ediyorum. Öte yandan bu bölüm tamamen unutturulmaya
çalışılan Taner’i de es geçmeyelim. Taner’i en son Emir’in adamlarının
kollarında bitkin halde gördük ve şu an için akıbeti meçhul. Daha önemlisi 20. Bölümün sonunda Taner
Nihan’ın eline bombayı bırakmıştı ama Nihan henüz bombanın pimini çekmedi.
Hatırlanacağı gibi Taner, Nihan’a Ozan’ın masumiyetini gösteren ve yerini
sadece kendisinin bildiği bir kayıttan bahsetmişti ama nedense senaristler Nihan’ın
bu bölümde konunun üzerine gitmesini istemediler. Bir önceki bölümde
yaşadıklarının heyecanı ile Nihan’ın şimdilik unutuverdiğini
düşünelim ve bu konunun “o gece”ye dair göz ardı edilmeyecek kadar büyük bir
gelişme olduğunu kaydedelim. Böylesi bir kayıt er geç ortaya çıkacaktır elbet
ama asıl soru ilk önce kimin eline geçeceği..
Aksiyonu ve heyecan
dozu yüksek bir bölümden sonra, 21. Bölüm karakterlerin etrafını çepeçevre
sarmış problemlerden kendilerince çıkış yolunu bulmaya çalıştıkları, duygusallığı yüksek, temposu daha ağır bir
bölüm oldu. Bir kez daha anladık ki
hayat aslında yaptığımız ve yapmak üzere olduğumuz seçimlerin bir toplamı.
Sonuçlarına katlanır ve yolumuza devam ederiz. Bu yol bizi bulutlara da çıkartabilir
cehennem çukurlarına da indirebilir. Nihan zaten yıllardır bir cehennemin
içinde yaşıyor. Kemal’in hayatına tekrar girmesiyle, ikisi için de cehennemden
çıkış için bir umut ışığı belirmiş olsa da, bu bölümde aldığı karar ile kendini
tekrar çukurun ta en dibine atmayı göze aldı.
Kemal ise birden çok cephede
savaş vermenin yorgunluğunu yaşıyor. Annesinin açtığı cephe onun için asıl
beklenmedik olandı. Bakalım hangi cephede savaşmaya devam edecek, hangi
cepheden vazgeçmeye cesaret edebilecek?