Uyumazsan ölürsün!

Uyumazsan ölürsün!
Eğlence Sektörü vazifesini yerine getiriken mensuplarının hiç de eğlenmiyor olması ne tatsız bir durum. “Biz çekerken çok eğlendik” klişesinin kocaman bir yalan olduğuna her gün biraz daha inanmaya başlıyorum. Aslında sektörle ilgili bu, “Ekmek yemecilik böyle gerektirir” söylemlerine daha blogger olduğum, Ekşi Sözlük’te dizi eleştirileri karaladığım zamanlardan aşinayım. Can sıkıntısından röportajlar yapmaya karar verdiğim zamanlarda bir senaryo yazarı ile sohbet etmiş ve “Kanal ya da yapımcı ne yazdığınıza karışır mı?” diye sormuş, “Asla!” cevabını almıştım. Yıllar sonra senaryoların kaç ehil, kaç meraklı, kaç evde eleştiriyorum kocam çok beğeniyorcu göz tarafından okunup eleştirildiğini ve dahi değiştirildiğini gözlerimle gördüğümde sektör temayüllerine aydım.
 
Kol kırılır yen içinde kalır boyutunu aşan, sektörün bu uyumlu uslu çocukları ben diyeyim 10, sen de 15 yıldır derin bir hak mücadelesi içindeler. Telif hakları, insan sağlığı kadar hatta onlardan da mühim bu mücadelenin adı: Ya bana kimse iş vermezse! Menajersindir, oyuncuyla sözleşme yaparsın. Oyuncu olur, 15 bölüm sonra seni bırakmaya kalkar. Dava açamazsın. Neden? Çünkü oyuncusuna dava açan menajerle bir daha hiçbir oyuncu çalışmak istemez. Oyuncu olursun kendini menajer zanneden densize çatarsın, iliğini kemiğini sömürür dava açıp hakkını arayamaz, sözleşmeni fesh edemezsin. Neden? O menajerin arkası sağlamdır ve seni aç bırakır. Emekçi olursun. Az paraya 48 saat çalışırsın. Ses çıkaramazsın. Neden? Çünkü bir daha ekipler kurulurken sen köşede seksek oynamak zorunda kalırsın. Yapımcıya baş kaldıramazsın, oyuncuya ağzını açamazsın. Bu sektörde daima büyük balık, küçükleri un ufak eder.
 
Elbette küçüklerin de köfteye gelecek uskumru olamayacakları var. Nasıl ki nizami çalışan yapımcılar, oyuncular, menajerler varsa… Pazar keyfinizin içine ettim değil mi? Haklısınız. Tatsız konulardan bahsedeceğimi en başta söylemiştim. Bu kadar tatsız olmamın sebebi Kaçak Gelinler setinde çalışan Engin Küçüktopuz’un kalp krizi geçirerek vefat etmiş olması ve bu vefat sebebiyle yine yükselen beyhude sesler. 2008 yılında SonBahar dizi setinde eve bir saat erken gitmek için uykusuz direksiyona geçen kuaförün kullandığı araçta vefat eden Tülay ve Deniz için yürüyüşler düzenlenmiş, ortalık ayağa kalkmıştı. Ne oldu? KO-CA-MAN-BİR-HİÇ! Çalışma saatlerine düzenleme getirilmedi. Reklamın becerdiğini dizi sektörü beceremedi. 12 saat artı 4 saat mesaili çalışma düzenine geçemedi.
 
Dizi setleri çift ekip kurmaya, ekibin çifti de günde 20 saat çalışamaya devam ediyor. İş böyle olunca eceliyle ölen dahi sektörün vicdanında kara bir leke haline geliyor. İsmi lazım değil son günlerde zor zamanlar geçiren bir oyuncunun, “Sette içme!” diyen yönetmene, “Makul bir saatte seti bitirirsen ben de gider evde içerim” dediği rivayet olunur. İnsanlara nefes alacak zaman bırakmayan sistemi Allah iflah etsin diyerek lafı bağlamayacağım. DEV yapımlarda, NİZAMİ şartlarda çalışan, analarının ak sütü gibi helal olan, ter akıtarak kazandıkları kaşalerini tıkır tıkır alan sektör mensupları birlik olup iki hafta iş bıraksa bu sorunlar çözülür müydü dersiniz? Çözülmezdi değil mi? Neden? Çünkü benim aklımın ermediği, boyumu aşan, bilgimi zorlayan çok değişkenli etkenler ve sektör dinamikleri var. Bekarım ve bana koca boşamak kolay. İşte bunlar hep LAF SALATASI!
 
Tatlı pazarlar..
R.



Bu yazı 15 Eylül 2014 tarihinde Radikal'de yayınlanmıştır.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER