Yapılan göndermeler de filmin ana mizah ögeleri arasındaydı. Sinema kültürüne sahip olmayan bir insanın sahip olan bir şahıs kadar haz alabileceğini sanmıyorum. Liam Neelson’dan tutun, Ryan Reynolds’ın daha önce oynadığı Green Lantern’e, yapımcı ekibe, hatta oyuncunun kendine bile gönderme yaptığı sahneler vardı. Film kültürünüz olmasa da Marvel filmlerine az çok hakim olmakta fayda var.
Oyunculuklar da oldukça iyiydi. Deadpool’u Ryan Reynolds’tan başka kimseden izleyebileceğimi sanmıyorum. Özellikle bu filmden sonra… Sesiyle olsun, her ne kadar filmin çoğunda suratını görmemiş olsak da yüzüyle olsun, hatta ve hatta boyuyla olsun Ryan Reynolds, Deadpool için biçilmiş kaftanmış. Deadpool’u bundan sonra da sahalarda göreceğimiz zaten malumunuz. Okumadıysanız da müjdeyi şu
haberimiz aracılığıyla vereyim. İkinci film için çalışmalara başlanmış! Kadronun geri kalanı da oldukça iyiydi. Ed Skrein’dan muhteşem bir Ajax olmuş. Skrein’nın İngiliz olması jenerikteki ‘’Kötü adam – İngiliz bir hıyar.’’ Kalıbına tamamıyla uymuş. Bu arada Ajax karakterinin çizgi romanlarda aslında Kanadalı olduğunu da belirtmek lazım. Ed Skrein’a espri yapmak içinse oldukça komik olmuş hatta şu an aklıma gelince bir daha güldüm. Angel Dust’ı oynayan Gina Carano deseniz keza o da rolüne oturmuştu. Negasonic Teenage Warhead’i de çok beğendimi söylemeden geçemeyeceğim. Colossus’u da her ne kadar bilgisayardan yapmış olsalar bile gereken etkiyi seslendirmesi sayesinde fazlasıyla bıraktığını düşünüyorum. Evet, Vanessa’yı da beğendim. Ryan Reynolds’la kimyaları oldukça uyuşmuş. Oyuncular dikkatli seçilmiş anlayacağınız. Taksicilik yapan Dopinder’ın da filme epey bir şey kattığını eklemek lazım. Yiğidi öldür hakkını yeme. Özellikle aşkta rakibi olan Bandhu üzerine olan muhabbet oldukça gülünçtü. X-Men evi konusunda da yapımcı ekibin gerçekten parası mı yetmedi yoksa hem bunu mizah ögesi olarak kullanıp hem de para harcamamak işlerine mi geldi emin değilim. Her ne kadar o espriye gülmüş olsam da orada Wolverine’i veya Charles Xavier’i görmek isterdim. Çok bir rolleri olmasına gerek yoktu görünseler yeterdi. Yine de hangi Charles Xavier’i görmek istediğime emin değilim. Siz ne dersiniz? James McAvoy mu? Patrick Stewart mı?

Bu da İngiliz hıyar bu arada
Bir çizgi roman okuyucusu olarak Deadpool genel olarak değil, her saniyesiyle harikaydı benim için. Eh, 12 senenin mükafatı bu film. Evet, filmin 12 yıllık bir geçmişi var. Ryan Reynolds’ın ta 2004 yılında eline aldığı, okuyup hayran kaldığı bir çizgi romanla başlıyor her şey. Bu filmi yapmak için stüdyoda, sokakta, sağda, solda dil döküyor Reynolds. Peki, Fox veriyor mu karakteri? Veriyor vermesine fakat tutmaz diyerek izin vermiyor filmi çekmesine de. 12 senenin ardından elinize geçen küçücük bütçeyle o koca filmi çekiyorsunuz. Çıktığı hafta sonunda bütçesinin iki katı gişe yapıyor, gelmiş geçmiş en yüksek şubat ayı gişesi, en iyi 17+ film gişesi ve en iyi ilk yönetmen gişesi rekorlarını elde ediyor. Daha da önemlisi, stüdyonun hayatta tutmaz dediği film, o stüdyonun gelmiş geçmiş en yüksek hasılat açılışını yapıyor. Öylesine bir film Deadpool işte. Zorluklarla meydana gelmiş. Sağladığı başarı ise muazzam…