Haftalardır
anlam veremediğimiz davranışlar sergileyen, kızdığımız Defne, aşkı en güzel
yaşayan adam lakin egosu kaf dağında diye kızdığımız Ömer ve diğer
karakterlerin geçmişine gittik bu hafta. Her ne kadar mecburi olarak yapılmış
bölüm olsa da gayet iyi oldu. Defne ve Ömer’in hayatlarının ne kadar paralel ne
kadar benzer olduğunu gördük. Bir an gözler doldu, birkaç saniye sonrası ise kahkaha
attık. Tabii ki Barış Arduç’un yokluğu bölüm başlamadan küçük bir burukluk oluşturdu, bölümde de
hissedildi. Ama her şeye rağmen ellerinden geleni yapan, izleyicisine değer
verdiğini bir kez daha gösteren tüm ekibe, emekçilere emeğinize sağlık diyoruz.
Defne
ile Ömer… Ne kadar aynıymış aslında yaralarınız. Terk edilmişlikler, yokluklar…
Birbirinden farklı şekillerde olsalar da ikisi de küçük yaşta çaresiz yalnız
kalmışlar. Acaba seni çok seven sevgisini her an hissettiren, varlığının ona
armağan olduğu insanın hastalık sonucu gitmesi mi yoksa seni ondan daha güzel kimse sevemez dediğimiz
insanın biri kundakta bebek üç çocuğunu
bir adam ile rahat yaşamak için terk etmesi mi daha kötüdür? Tabii ki ikisi de.
Birisi ölüm. Ömer’in o yaşta o kadar sağlam dik durma nedeni annesi. Ağır hasta
yatağında bile “hep iyilik kazanır”diyerek oğluna bir şeyler bırakabilmek için
son nefesine kadar çabalamış. Şimdi ne kadar istediği zaman annesine sarılamasa
da ona verdikleri ile yaşattığı anılarıyla hep Ömer’in yanında.Çalışma
masasının üzerinde duran annenin fotoğrafına her baktığında nasıl bir kez daha
seviyorsun onu değil mi Ömer? Defne...
Şanssız Kızıl Sonya Defne… “Bizim hiç mi
sevilecek yanımız yok” gözyaşları boncuk boncuk döküldü gözümden, boğazım
düğümlendi. Çocuklarının ona en ihtiyacı olduğu zamanda bırakıp giden,
hayallerinin ertelenmesine neden olan daha kundakta anne kokusunu arayan bebeğini, "daha" iyi bir hayat yaşamak için bırakıp giden kadına anne denilir mi? Ama
yıkılmadım dedi, bizim kız. Hayellerinin peşinden gitmeye karar verdi. Hayali
tasarımcı olmak… Ama maalesef ailesinin yükünü omuzlarına almak zorunda kalarak
vazgeçmek zorunda kaldı. Eğer dönmeye niyetin var ise dönme sakın Defne’nin
annesi!
Veeee
Defne ile Ömer’i bir araya getiren şey oyun değil kadermiş. İki kere ıskalanmış
ama son olarak Manu da patlamışJ İlk karşılaşma sahnesine
bayıldım desem yalan olmaz. Çarpışma olayı klişe belki ama Ömer’in ağzından
çıkanlar nasıl güldürdü bizi. Ömer o kızıl tostlu saça ilk görüşte vurulmuş
meğer. İlk başlarda dedim ki nasıl hatırlamadı Defneyi Ömer? Meğer adamın
rüyasına girivermiş Çarşamba cadısı..Ah Ömer ah az değilsin sen..(tabiî ki
akıllarda ki soru "Manu'da Defne'yi öperken hatırlamışmıydı acaba" oldu).
Anka
Kuşu… Ömer’in avuçlarına bırakılan dünyada ki bütün hastalıklara şifa veren
bitkilerin yetişme sebebi. Kim bu Anka Kuşu? Bir ara yalancı kuş olarak
nitelendirdiği Defne, Ömer’in Defne’si, Ömer’in Anka Kuşu Defne. Birbirlerinin
yaralarını iyileştirecek olan Ömer ve Defne…
Bu
bölüm beni en çok etkilen karakterlerden biri Neriman. "Meğer Neriman’ın kalbi
varmış o da sevebiliyormuş" dedim. "Sen benim doğurmadığım oğlumsun’’ ne güzel
sevdin sen Ömer’i. Peki ne oldu bu Nerman’a? Şimdi nerede? Bir an önce dönsün.
Sadri
Usta sen de şaşırttın bu bölüm bizi. Ömer’i, Ömer İplikçi yapan Sadri Usta. Her
bölüm görmek istediğimiz karakterlerden. Bir bölüm göremesek, "Ömer, Defne’yi
alıp Sadri Usta’ya gitse keşke" diyoruz mesela. Ama sen de bir şeyler saklamışsın
Ömer’den.
Gelelim
İz Hanıma… Sevgili İz ‘‘biz İz’le Ömer’iz’’ dersen bir daha ağzının ortasına
vuracağım! Bu geçmişe yolculuk da iz bırakan bir "İz-Ömer hikayesi" göremedim.
Gören var mı? Sen ki Ömer’in en zor zamanında İtalya hayali kurmuş, onun
yanında olman gereken zamanda bırakıp gitmişsin şimdi gelmiş ‘‘biz İz ile Ömer’iz ’’. Oldu canım by. (Bir
anlık da olsa İz'de bir saplantı olabilir mi Ömer demedim değil.)
Sonuç
olarak; geçmişe yolculuk bir anlam da iyi oldu aslında. Karakterleri anlamamız
için iyi bir fırsat oldu bizlere. Ömer’in ördüğü duvarlarının nedenini gördük,
neden yalana tahammülü olmadığını. Defne’yi ise neden sevgiye güvenemediğini,
neden her an terk edilecekmiş korkusu yaşadığını gördük. Tabii ki bu yazılanlar
senaristimiz tarafından unutulmaz, bu yolda gidilirse güzel bir Defne-Ömer hikayesi
izlemeye devam edeceğiz.
Tam veda edecektim ki asıl bomba olan final sahnesi
yazmayı unutmuşum.. Nasıl güzel sahneydi ama sürprizli. Gümbür gümbür geliyor
Ömer İplikçi! Hasta hasta bize güzel mesajlar
veren ‘‘sıkı durun az kaldı" diyen Barış Arduç, al al olan yanaklarından
öpüyorum. Bir an önce sağlığına kavuşmanı diliyorum.
Sevgiyle
kalın…