Sezen Aksu'nun altın tozu serptiği dokunuşlarını filmin her parçasında hissettikten sonra ruhani lider olarak yerleştirdim zihnime müzik ve efektleri. Çağatay Ulusoy'un, sanal ortam tabiri ile "evrim" geçirdiği imajı, yetenekleri ve karizması filmin kalitesine kalite katmış. Bateri sahnelerinde dakikada beş defa yutkundum, bir de üşenmeyip saydım. Karadayı izlerken, annemin defalarca kez "Bu kız çok iyi yerlere gider." diyerek tanımladığı Leyla Lydia Tuğutlu'nun ışığı ise gözlerimi bir defa daha kamaştırdı. İki oyuncunun sahnelerdeki uyumuna bayıldım, yetmedi bir de ayıldım. Filmde pek çok yeni yüz görmek oldukça hoşuma gitti. Herkesin rahatça gidebileceği felsefe kokan romantik komedi ruhlu drama olmuş. Ülkenin, keşfedilmemiş öykülere ve yeteneklere ihtiyacı var. Eskiyen yüzlerin sıkıntı veren hallerinden milletçe bıktık. Uzun lafın kısası; neresinden bakarsam bakayım kalite akan bir yapım olmuş Delibal. Yeni bir sayfa açar eski sayfayı mühürleyip derya, deniz yollar sonsuzluğa.
Aynı zamanda yurt içi ve dışında pek çok gala yapıldığı ve ilgi çığ gibi büyüyor abartısız. Hal böyle olunca ve magazin gündeminden de düşmeyince 2015'in son demlerinin en merak edilen yapımı oldu diyebilirim. 2016'yı farklı bir bakış açısı ile karşılamamı sağlayan, yapımda ve yönetimde emeği geçen herkese çokça teşekkürü borç bilirim. Film neredeyse 3. haftasında ama şu durumda bile sinema gişelerinde biletler peynir ekmek gibi tükeniyor. Yalan yok. Ağlamamak için biletini yiyeni bile gördüm. Yazıyı fazla batırmadan klavyemi sakince terk ediyorum. Türkiye alışkın değil böyle kurgulara. Yıktın geçtin Delibal.
İrem