Kiralık Aşk: Sonunda...

Kiralık Aşk: Sonunda...
Bu hafta bundan başka yazacak ne var ki. Hemen her söylenecek şeyin bittiği yere "sonunda" yazmak gerekiyor galiba. Defne ile ilgili sonundalar ile dolu, Ömer için sonundalar ile. Hikâye için alınan viraj dersek onun içinde bir o kadar sonunda diyebiliriz sanıyorum. 

"Bak" o zaman Defne;

Ömer, Defne'ye tasarımla ilgili ipuçları vermeye devam ediyor, "Ne var ki bunda?" diye düşünen kitleye biraz derine dalmayı tavsiye ediyorum. İşi tasarım boyutundan çıkartıp biraz mecaz katıp altındaki mesaja kafa yoralım. Bu bakmakla, görmek arasındaki farktan yeni bahsetmemiş miydik biz? İşte SONUNDA baktığı yeri, görmeye karar veren iki aptal âşık var karşımızda. Üstümüze oturan öküzlerin de, şişip şişip daralmalarımızın da, yaşadığımız nefes darlıklarının da sebebi bunca zamandır göremedikleri değil mi aslında? Daha ilk diyalog da bu lafı duyunca "tamam" dedim bu sefer iyi yoldayız. Defne'nin ödevi bakmak. Ömer ise nasıl bakıldığını hatırladı Defne'ye ödevini verirken. Bu arada Sude'ye verdiği dersi tüm soğukkanlılığıyla ışıklı tabela haline getirmeyen Ömer 'e de aferin uşağum demeden geçmeyelim. (Tamam, adam Denizlili biliyorum ama TEGV gecesindeki performansından sonra UŞAĞUM diyemezsem içimde kalır.) 

Eski dost, düşman olmayınca güzel oluyor, sebepler, sonuçlar ne olursa olsun. Sinan ve Ömer'in dost meclisini yeniden kurabildiklerini görmek iyi oldu, ikisinin de zaman içinde dökmesi gereken taşlar var eteklerinde ne de olsa. Özellikle Ömer'in konuşabileceği paylaşabileceği birilerine ihtiyacı var. Sinan'ın da Defne sevdasından vazgeçtiğini ve oyun ile ilgili gerçekleri bildiğini düşünecek olursak, bu iş için biçilmiş kaftan. 

Tikliyim kızım oynama bak içim kıpraşıyor..

Çekirgesinin çizimlerine dudağının kenarına yerleşen tebessümle, gurur duyarak bakan Ömer, işte tam burada dur. Bu ruh halini hiç kaybetme kardeşim sevdiğin kadını düşündüğün hiç bir an. Henüz elimizde Defne'nin ilham kaynağı ile ilgili bir resmi bilgi yok, ancak duygu işi bu tasarım olayı malum. Şaka bir yana gömüyordu hakikaten Defne neredeyse sizi, ama gömülmediyseniz de bu yine Defne sayesinde. İroniye bak gömen Defne, gömülmekten kurtaran yine Defne. Şapşal kız ya, kendi bacağına sıktı yine. Ama Ömer şu mesajı biraz daha can alıcı yazabilirdin be kardeşim, neyse şimdilik bununla idare ederiz, "sağ ol" yazıp bırakma potansiyelin de var malum, onu da unutmamak lazım.

Kızım adam huylanıyor işte boynundan, ensesinden. Kendininki yetmezmiş gibi, seninkinden de huylanıyor. Aklı karışıyor garibimin. Oğlum Ömer tikli misin sen? Eh be kardeşim insan bu tip huylanmalarını pat diye söyler mi? Söylerse başına gelecekleri de hak etmez mi? Bence hak eder. Şimdi senin bu hakkını saklı tutarak devam edelim. Şirketler arası, kolektif istemem yan cebime tasarım çalışmasına. Defne ile Ömer'i birlikte çalıştırmak sorun olur mu? Olur, elbette, konu dağılır çünkü öyle bir saçılır ki etrafa toplayabilene aşk olsun. Peki ya toplayabilirlerse, o zaman da aşk olur işte fena mı? 

"Sen beni mi bekliyordun?" 

Arı kovanına çomağı ilk sen soktun Ömer. Başına geleceklere katlanacaksın artık, yapacak bir şey yok. İz'le gıybete oturan Defne'yi görünce Ömer'in "naassı ya" tepkisi "Freddy'nin Kâbusları"nın, Ömer versiyonuydu. Dumur olmak kelimesinin sözlük anlamının karşısına bu görüntüyü koysak cuk oturur. Düşünsenize İz ve Defne bir arada! Ömer'in kullanma kılavuzunu eline geçirmiş bir Defne fena olmaz aslında. Ne de olsa İz, Ömer'in Defne'yi ne kadar çok sevdiğinin farkında. Hatta Defne'den daha çok farkında. Tabii Ömer tarafından bakınca bunun kâbusu oluşturan tarafı başka, ne de olsa Defne kıskanç biri ve İz ile arkadaş olması artık kıskanmadığı anlamına geliyor, tabii ki bu da arkasından "artık beni sevmiyor mu yoksa" sorusunu beraberinde getiriyor. 

Gider beklersin öyle işte kuzu kuzu mola alanında gelsin diye. Fragmandan sonra bu seyahat mevzusuna yapılan yorumları düşündüm. Ömer'e kapak oldu bu seyahat mevzusu o ayrı da, bize oturtulan kapağın şiddeti hiçbir şey ile ölçülemez sanırım. Defne ile ilgili o fragman yorumlarını alıp şuraya yazsam okurken yüzümüz kızarır herhalde.

Bak ben bu Deniz'in o Defne'ye dolanan kollarını alır ............. (noktalı bölümü gönlünüzce doldurun, lütfen ama dilinizi korkak alıştırmayın). Bir erkek karakter yaratalım ama sinir bozucu olsun diye düşündüğünüzde içine koyabileceğiniz her şeyin vücut bulmuş hali bu herif. Neyse Ömer bu işi öğrendiğinde, Deniz, ne kadar Defne'ye dolanmış olacak bilmiyorum ama umarım topumuza kriz geçirtecek bir kıvama gelmiş olmaz. 

Nefes alıyoruuz, veriyoruz

Bu arada bizim oğlan arı kovanını kurcalamaya azimle devam ediyor. Bırak kız sakin kalsın, güvende hissetsin biraz, yok olmaz nefesini kesecek illaki. Ama haksız da değil "hayat aldığımız nefeslerle değil, nefesimizi kesen anlarla ölçülür" derken. Hangimizin o anlar dışında gerçekten "anı" diyebildiğimiz hatırladıklarımız var. Hep o anlar değil mi yıllar sonra yüzümüze bir tebessüm ya da iki damla gözyaşı yerleştiren? Ama işte arı kovanı diyorum, Ömer diyorum, sonunda olan oldu. Son kez çomağı sandviç kılığında Defne’ye yollayınca çıktı bizim kızgın arılar kovanından. Haklı ama bizim Defo kızmakta. Hem sen beraber çalışma, damarına bas sonra bir de yemek gönderip fırlamalık yap. Neymiş Zeynep'in sorumluluk almaya ihtiyacı varmış. Yersin böyle kafana, içi, aklını toz duman edecek anılarla dolu fıstık ezmesi kavanozunu. Sonra koltuğuna diken koymuşlar gibi hop oturup hop kalkarsın. Ne oldu Ömer Efendi kurtlandın mı? Ama kurtlanmasın da ne yapsın o kavanozun içindeki davete icabet etmemek gerçekten yürek ister. Arılar kovandan çıktı yalnız bir kere çomağı sokanı kevgire çevirmeden geri dönmezler, bunu da unutmamak lazım deyip buraya bırakalım.

Defne'nin, rövanşının alındığını, küçük cadı Sude'den duyacağını hiç beklemiyordum. Ama nasıl duyduğunun önemi yok "Bütün bunları Ömer mi yaptı?" demesini sağladı ya o yeter. Sude'nin yeniden başlaması, sıfırdan temiz bir sayfa açması.. Keşke inanabilsem ama hiç inandırıcı gelmiyor. Bir sonraki kötülüğüne kadar sürecek bu temiz sayfa. Huylu huyundan vazgeçmez gibi geliyor ama yine de "ön yargılı olmasak mı acaba?" diyemiyorum. Hele "Defne Hanım da katlansın" dedikten sonra Sude'nin temiz sayfası şimdiden kirlendi bence.

Anarşik Ömer yapmışlar beklenmedik olmuş. Temkinli Ömer'in şirazesinin kayma sebebini burada söylemeye gerek yok sanırım. Duydum-duydun-duydu, duyduk-duydunuz-duydular, SONUNDA Defne'nin gevelediğini duydu. Şimdiye kadar bu gevelediklerini yarısını duysa çoluk çocuğa karışmışlardı. Ama başta da dedim ya, o "bak" ödevi Ömer'e de hatırlattı bir şeyler, baktığını görmek ile ilgili, daha doğrusu etrafında olup bitene daha fazla dikkat etmekle ilgili. 


En son fıstık ezmesi kavanozuyla bakışırken görüldü...

"Kendi isteğinle, er ya da geç, geleceksin"

Erkekleri ehlileştirmek kadınların becerisidir diye yazmıştım geçen hafta. Buyurun bakın işte yetişkin bir Ömer İplikçi bile ehlileştirilebiliyormuş. Defne'yi yerden yere vuranlara sesleniyorum. Geçen hafta okuduklarımdan sonra bu hafta "Defne'yi anlama rehberi" başlıklı bir yazı yazmanın kıyısına kadar gelmiştim. Öyle gömdüler ki Defo'yu, benim parmaklarımda derman kalmadı "biraz sabır düzelecek, elbet büyüyecek Defne, ama zamana ihtiyacı var" yazmaktan. Buyurun efendim karşınızda -Defne 2.0- tabii ki her programda olduğu gibi bir kaç update (güncelleme) gerektiriyor hala ama onlar da zamanla olacak elbette. Ehlileşme kısmına dönersek kısmen ya da tamamen onu da zaman gösterecek. Ama süreç başladı.

Sancılı bir dönemi ardımızda bıraktığımızın sinyallerini görmek sanırım mutlu etti hepimizi. Bir sonraki bölüm "hayaller, hayatlar" kıvamında başlayacaktır diye düşünüyorum. Yani kapalı kapılar ardında olanlar için beklentiyi yükseltmeyelim bence. Ama bir yerden başladık bakalım. Bu son kısmı yazarken başka bir yazı başlığı geldi aklıma "Kiralık Aşk'a sabretme rehberi" durun ben bunu biraz düşüneyim. 

Sinan'ı gerçekten zor bir karar bekliyor gibi. Ben artık Sinan'ın Defne ya da Yasemine hissettikleri ile Sude'ye hissettiklerinin aynı olmadığını düşünüyorum. Sanki Sude Sinan'ın içinde geçmişten kalmış, aradan zaman geçmiş ama izleri silinmemiş ailesinin tepkisiyle yarım kalmış bir şey. Bu ikilinin hikâyesi daha büyük olaylara ve entrikalara gebe gibi geliyor bana.

Bu hafta Koray gerçekten tam dozundaydı. Yeniden Koriş kıvamına dönmüş çok şükür, derin bir oh çektik sanırım hep beraber. Yeniden Koray'la gülebilmek güzeldi. O kadar entrika çevirdi Ömer'in hediyesini Defne'nin almasını sağladı, bir operasyonda Defne'nin hediyesini Ömer'in alabilmesi için yapabilseydi tam not alacaktı benden, ama bu da yeter Koray canın sağ olsun.

Herkese ailesi ile mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yıl diliyorum. Umarım 2016, bu yıl yaşadığımız tüm acıları unutturacak kadar huzur ve barış dolu bir yıl olur.

 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER