Bundan iki hafta önceki yazımda Kiralık Aşk'ı annemin bana artık örüp bitirdiği atkıya benzetmiştim. Hani iki ters bir düz olayı. Evet, işte iki tersimiz son buldu. Düze çıkılmaya başlanmış. Sezar’ın hakkını Sezar'a teslim edeyim, “aşk lazım” jeneriğini fragmanda duyduğum anda da tahmin ettiğim gibi "bombeli" bir bölüm izlemiş bulundum.
"Aşk’ın bir insanı değiştirebileceğini, delirtebileceğini yakın zamanda tecrübe ettim." Evet ben bu repliği Ömer'in ağzından duyar duymaz havada kaptım. Dedim ki tamam, bizim Ömüş bu bölüm şaha kalkıyor. Ömer nihayet kendi içinde yaşadığı gelgitleri üçüncü bir şahsın yanında açık etti. Sinan'ın evinde Defne'nin tasarımlarına nihayet bakması, gözlerindeki o gurur, Defne'yi tebrik etmesi, bunlar Ömer gibi ağır hareket eden bir “Baykuş” için büyük adımlar. Geçen hafta oynadığı oyunun ders verme amacının dışında, bir de Defne'nin düştüğü durumun vehametinin farkında oluşu gibi bir çıkarımım oldu. Bu da benim için ayrı bir hoşluk kattı duruma ve sonuna kadar hak etti o tekrar duymak için anlamamış gibi yaptığı “canım” sözcüğünü.
Aslında Ömer'in Sude'ye söylediklerinde haklılık payı oldukça yüksekti. Sude gerçekten de Defne kadar yalnız değildi. Ömer'in bile Defne'ye arkasını döndüğü düşünülünce Sude bu kıyasın hiçbir yerinde kendine yer bulamaz. Ömer, bu bölüm kendine hakim olmaya ve Defne'ye karşı koymaya çabaladı durdu (Kalem sahnesinden Mr. Grey’e selam olsun). Beraber çalışma fikri, iki tarafın da aslında oldukça memnun olduğu bir durum olsa da, Ömer'in Defne'yi biraz kızdırma çabalarıyla tadından yenmez bir hal aldı. Aslında bölümde en sevdiğim, Defne'nin de artık oyuna girdiği anlar oldu. Oyuna girer girmez de ardı ardına goller attı bizim Defo. Önce bir Ömer'in aklını başından aldı -Ömüş tokatla kendine gelmeye çalışsa da nafile- sonra “Sen daha çaylaksın.” demeye getiren Ömer'e, İz ile karşılık vererek “O iz bende de etki etmiyor artık.” demeye getirerek bir tokat daha attı. Öyle ki Ömer meğer ne çok haz alıyormuş kıskanılmaktan, bak sen şu işe!
Sonra Defne bu, aldı gazı; durur mu, fıstık ezmesi ile “Bensizlik seni çok mutsuz ediyordur, e kaşıkla kaşıklayabildiğin kadar Ömer.” alt metinli bir hediye gönderdi. Sonrasında Ömer'in ofisine gelmemeler, mola alanında üzerine yürümeler, “Benim ofisimde çalışacağız o kadar!”lar. Defne, öz güveni + kalemi ile nihayet Ömer'i alt etti ve bizim İplikçi tıpış tıpış gelmesi gereken yere geldi. Ne demiştik Ömüş “Hayat aldığımız nefeslerle değil nefesimizi kesen anlarla ölçülür.” Evet, biz de nefesimizi tuttuk ama bir de ne görelim (Daha doğrusu göremeyelim.) fatura yine biz seyircilere kesildi. O kapı niye kapanır? Biri bana anlatsın. Umarım kapandığına değer çünkü büyük merak uyandırdı benden söylemesi.
“Biri acilen Deniz Tranba'yı çağırsın kapı kapanıyor göremiyoruz.”
Şükrü Ağabey'e değinmeden geçemem bu haftayı, sen=biz Şükrü Abi, senin o replik var ya hani “Bazen çok üstüme gelindiğini düşünüyorum.” diye... Al benden de o kadar, altına gözüm kapalı imzamı atarım. Üzmeyin Şükrü Ağabey'i, o bizim canımız.
Şükrü Ağabey gibi tatlı bir insandan, Deniz gibi tatsız tuzsuz bir insana ani bir geçiş yapıyorum, kemerlerinizi sıkı bağlayın lütfen. Yaklaşık beş saniye “Çeker misin o elini Defne'nin üzerinden.” dedim durdum. O ne özgüven o? Alain Delon mübarek... Peki Yasemin'e ne demeli? Ne demek, “Defne ile Ömer ayrıldılar artık.”(İş için diyeceğim ama Yasemin bu akıllı kadın.) Yaso seni de yazdım kenara dur bakalım, Deniz'in artık Ömer'den bağımsız bir şekilde Defne'ye ilgi duyduğu iması avuçlarımı karıncalandırdı. Sinsi sinsi geliyor Deniz, biraz da ürkütücü.
Bir diğer sinsimiz “BadGirl”ümüz Sude, Defne maalesef Sude'ye ikinci bir şans vermekle hata etti, yine yeni yeniden. Sude kolay evrilebilecek bir kötü karakter değil, Ömer'e yaptığı çıkışta da bunu bayağı belli etti zaten. Al sana bir sinsi daha, dur bakalım.
Koriş'e gelince geçen hafta biraz Koriş'i fazla kaçırmışım bu hafta temkinli seyrettim o yüzden, ama her zaman olduğu gibi yüzümüzde güller açtırdı. Koriş'in içten içe Defne ve Ömer'i birleştirme çabaları da gözden kaçmıyor hani.
Son olarak İz ve Ömer'in şu bizi kandırma amaçlı gizemli tavırları, hiçbir tepkime doğurmadı bende, çünkü galiba bizde de “O iz silindi gitti.” Ama Haliç’e gidilecekse alırdım ben de bir Defne ile Ömerli Haliç.
İki hafta sonra görüşmek ümidiyle, hoşça kalın emeklerinize sağlık.