“Ruhuna sağlık Ruhsarcığım ölmemiş
Elalem utansın o beni terk etmemiş
Gel şöyle otur Ruhsar yanı yanı başıma
Görsün millet hayal gerçek yan yana”
Şarkısı bile halen aklımda! Bu yazıyı yazarken
kimle konuşsam şarkısını söyledi. İyi jenerik müziği yıllar da geçse
unutulmuyor işte. Çocukluğumun unutulmaz dizilerindendir Ruhsar.
Her çocuk gibi ben de sihirli güçlerimin olmasını, uçabilmeyi, görünmez
olabilmeyi hayal ederdim. O zamanlar Ruhsar’ın öbür dünyadan geliyor olmasından
çok görünmez oluşu ve sihirli güçleriyle eşyaların yerini değiştirebiliyor
olmasına takılmıştım.
Şimdi düşününce yedi yaşında bir çocukken nasıl ölmüş birinin kocasını
ziyarete gelebiliyor olmasından korkmamıştım? Ben ki (Allah rahmet eylesin) Zeki
Müren öldüğünde uzun zaman ruhu bize gelecek diye korkmuş, akşam tuvalete
giderken evin tüm ışıklarını açıp, koşarak gidip gelirdim. Şarkıları
çaldığında korkup kaçardım! Ama Ruhsar’a dair böyle korkularım olmadı hatta en
sevdiğim dizilerden biriydi, kaçırmadan izlerdim. Ruhsar’ın eğlenceli dünyasına
kapılıp böyle tatlı bir hayaletten aslında zarar gelmeyeceğine inanmıştım
herhalde. Annemin dizi ve filmler konusunda ‘Böyle şeyler sadece filmlerde
olur’ telkinleriyle büyümüş olmanın da etkisi vardır elbette. Zeki Müren’in
ruhu gelecek diye korkardım çünkü o gerçek hayattandı ama Ruhsar bir diziydi
korkulacak bir şey yoktu mantığındaydım. Ne mantık ama?!
Ölülerden, mezarlıktan korkan ama yağmur
yağdığında öbür dünyadan gelen bir karakterden korkmayan hatta ayılıp bayılarak
izleyen ve bu ikisi arasında bağlantı kuramayacak kadar da saftım çünkü çocuktum. Bugün geri dönüp o günleri tahlil etmeye kalktığımda kirlenmiş zihnim izin vermiyor en saf haliyle hislerimi çekip önünüze koymaya. Yağmur yağsa, Ruhsar gelse, Mazhar'a değil bana kafayı taksa razıyım. Yeter ki saf çocukluğumu size verse dedim ama mümkün değil. O yüzden bende kalanları hiç unutulmasın diye size anlatmaya karar verdim.
İşte Ruhsar'dan bakiye kalanlar...
Kıymetli Reyhan
Ruhsar hem hayal gücümüzün sınırlarını zorlar
hem de olabildiğine güldürürdü. Samimi bir diziydi ayrıca her yaştan insana
hitap ederdi. Şimdiki diziler gibi önden tüm
'geçen bölümü' anlatan bir özet ve saatler süren bölümler izlemezdik. Kısaydı,
tadındaydı bölümler, bitince üzülürdük. Her bölümün bir
‘bölüm adı’ olurdu. Şimdiki dizilerde pek kullanılmıyor bu bölüm adı olayı ama, çocukluğumun hemen her dizisinde bölümlerin bir adı olurdu. Neden bilmiyorum, bu durumu severdim
belki merak uyandırdığındandır.
Daha sonraki yıllarda Ruhsar’a benzer diziler
yapıldı. Sihirli Annem ve Selena gibi hatta Ruhsar uyarlaması olarak duyurulan Hayal ve
Gerçek adında bir dizi de yapıldı. Hayal (Yasemin Hadivent) ve Gerçek (Cem Kılıç) bize Ruhsar'ı sevdiren Gani Müjde tarafından yeniden yazılmış olduğu halde sadece sekiz bölüm yayında kalabildi. Çağımızın çocukları Hayal ve Gerçek'i izlemezken biz şimdinin yetişkinleri için Ruhsar’ın yeri hep ayrı kaldı. Ruhsar’ın
gerçek olamayacak tuhaf bir gerçekliği vardı ya da onun fantastik
dünyası bize gerçek görünüyordu.