Aşk nedir bilmiyorum ben, bütün o iniş çıkışları normal sandım…
Merve Yıldırım
Kalbim içime sığmıyor, canım yanıyor, içim acıyor ama içime sığmasa da atıyor ya o kalp yaşamak zorundayım; dik durmak zorundayım, ruh sağlığımı korumak zorundayım. Ve hatırlamak zorundayım, ne olduysa, ne bittiyse an be an hatırlamak…
İşte böyle başlıyorum Gönül’ün ‘unutma ya da hatırlama’ hikayesine. Günü geldiğinde Gönül neleri hatırlamaya çalışacak, nasıl hatırlayacak, şimdilik bilmiyorum ama ben yaşatılan her şeyi hatırlayacağım; kendime söz veriyorum.
“Aşk nedir bilmiyorum ben, bütün o iniş çıkışları normal sandım…” dedi ya Gönül. İşte o aşk nedir bilmeyen, güçlü durmaya çalışsa da tutunacak bir dal arayan, belki de kök salmak isteyen Gönül’ün hikayesi beni kendine bağladı. Gönül’ün tebessümüne, gözyaşına, kalbinin acısına, hayal kırıklıklarına, korkularına inandım.
Gönül, Tekin ve Yusuf aslında başlı başına karmaşık hikayelere sahip. Birbirleriyle olan bağları ve bununla birlikte katman katman açılacak meseleler ise beni oldukça heyecanlandırdı. İlk bölümden bir şey kaybetmezse ayakları yere basan, gerilimi yüksek bir Hatırla Gönül izleyeceğiz demektir. Bu da beni hikayenin gittiği yere kadar ekran başında tutar. Gerilim demişken... Tekin’in Gönül’ün parmağını kırdığı sahnede kalbim yerinden çıkacak sandım, oy içim ürperdi yine.
Gökçe Bahadır, Onur Saylak ve Engin Öztürk başrollerini görünce Engin Öztürk’e burun kıvırmıştım, itiraf ediyorum. Ama Yusuf’a inandım, sahnesi geldiğinde kafamı çevirmedim, bence bu güzel bir şey. Fakat yine de Gökçe Bahadır-Onur Saylak sahneleri benim ilgimi daha çok çekiyor çünkü ikisini de çok seviyorum. Gökçe Bahadır’ı izlemek benim için büyük keyif… Onur Saylak’a ise kelimenin tam anlamıyla ba-yıl-dım!
Ne diyordum? Onur Saylak… Bakın ayrıca paragraf açtım, utanmasam yazıyı ona ayıracaktım da neyse. Her daim sevdiğim Onur Saylak, hangi karaktere bürünse inandırıcılığını kaybetmese de şansı pek açık olmadı. Fakat Tekin karakteriyle devleşip efsane sahnelere imza atacağına inancım tam. Duygu durumundaki keskin ama sakin geçişleri çok beğendim. Evet ‘sakin’ dedim, yanlış okumadınız. Göze batmadan, "Hey izleyici bak ben buradayım!" demeden. Bu kadar keskin bir ruh değişimini böylesine sakince yansıtması çok keyiflendirdi beni. Onur Saylak’ı karakterine rağmen her hafta gözlerimden kalpler fışkırarak izleyeceğim, belli.
Mekan seçimlerini, müziklerini, yan karakterlerini, rejisini çok beğendim; emeği geçen herkese teşekkürler. Hatırla Gönül ilk bölüm itibariyle kendini sevdirdi, ekran yolculuğunda eşlik edeceğim umarım uzun soluklu bir birlikteliğimiz olur.
O zaman yolları açık, şansları bol olsun diyelim…