CBS'in,
James
Patterson ve
Michael Ledwidge'nin aynı adlı çok satan kitabından televizyona
uyarladığı dizi, 30 Haziran'da Amerika yayınına, 1 Temmuz'da ise Türkiye
yayınına başladı.
James Wolk, Nora Arnezeder, Nonso Anozie, Kristen
Connolly ve
Billy Burke'nin rol aldığı diziyi Amerika yayınından 24 saat
sonra FxTürkiye kanalında izleyebiliyorsunuz. Zoo'nun '
First Blood'
adındaki ilk bölümünü
Brad Anderson yönetti, senaryoyu ise aynı zamanda
serinin yaratıcı prodüktörlerinden olan
Josh Appelbaum, André Nemec,
Jeff Pinkner ve
Scott Rosenberg kaleme aldı. İlk bölüm izlenme oranları da (pek anlamam ama) fena çıkmadı galiba..
Şimdilik sadece ilk 13 bölümü sipariş edilmiş olan dizinin hikâyesi iki farklı koldan ilerliyor. Kaynağı belirsiz hayvan saldırılarının yaşandığı ve bu durumu araştıran gazeteci kızımızın da yaşadığı
Los Angeles ile Kitiko ve Msisimko Safari Kampı'nın da bulunduğu
Bostwana doğal park alanında. Ancak yanlış bilgi edinmediysem hemen hemen bütün bu mekanlar
New Orleans'da bir platoya kurulmuş. Çok gerçek gibiler ama değillermiş. Bu arada herkesin ayılıp bayıldığı ama benim sadece
24'ten hayal meyal hatırladığım
Billy Burke dışında tanıdık gelen bir diğer sima
Jamie Campbell adında 'baş belası' muhabir rolünü üstlenen aktrist
Kristen Connolly oldu. Onu son olarak
House of Cards dizisinde
Christina Gallagher rolünde izlemiştim, siz de hemen hatırlayacaksınız.
Jamie, cin dövmeli, cin gibi bir kızımızBölümü özetlersek; Afrika'daki Safari Kampı'nda henüz asayiş berkemal iken ama adı konulamayan bazı tuhaf huzursuzluklar gerçekleşirken L.A'de çarşı çoktan karışmıştır. Bilinmeyen bir sebeple Aslanlar insanlara saldırır ve itlaf edilirler. Aynı zamanda başrol karakterlerimizden biri olan Jamie'nin L.A. Telgraph muhabiriyken yandan yandan "Cin Dövmeli Kız" niki ile blog yazması ve bir kimya firmasına tam da hayvan deneyleri konusunda sarmış olması editörleri tarafından fark edilir ve başını derde sokar. Bu arada Msisimko da hayalet kampa dönmüştür. Oz, yerde bir kamera bulur ve son kayıtları izler ve olaylar gelişir.
Doğrusunu isterseniz bölümü izlerken biraz sıkıldım. Nedenini tam olarak bilmiyorum. Beklentim çok yüksekti belki de ama konuya "hayvanların haklı isyanı" gözüyle bakmak yerine daha çok bizi hayvanlardan korkutmayı planlayan bir izlek sunmuşlardı. Yani anlatım dili hayvandan değil de, insandan yanaymış gibi geldi. Diziyi izlemeye devam edersem kedim Napolyon ile arama biraz mesafe koymak isteyebilirim. Zaten hayatının yarısını sokakta geçiren ve sadece uyumak, karnını doyurmak için camı tıklatan bir serseri oldu çıktı. İyice ilişkimizi gerebilir bu dizi. Bölümü sonuna kadar izledim ama ikinci bölümü izler miyim, emin değilim.
Yine de konu ilginizi çektiyse ikinci bölüme baktıktan sonra karar vermenizi tavsiye ederim. Belki de satış rekorları kıran ve diziye konu olan romanı da okumak lazım. Ama dizi benim için her anlamda yarattığı beklentinin altında kaldı.