Yaz
dizilerinin en güzel yanı neredeyse hepsinin hem görsel, hem de içerik olarak cıvıl
cıvıl olması. İnadına Aşk da bu
cıvıltıların içerisinde yerini aldı. İnadına Aşk ile ilgili beklentim oldukça
yüksekti. Televizyonun sesi kapalıyken herhangi bir sorun yokken sesin
açılmasıyla gerçeklerle yüz yüze geldim.
Şahsımı
hayal kırıklığına uğratan kısımları ise uzun uzun anlatmak yerine iki farklı
başlıkla kısaca geçmek istiyorum:
1. Neredeyse
her sahnedeki yüksek müzik (Örneğin: Can
Yaman’ın (Yalın) aracından indiğinde pembe araca bakıp ne dediğini
gürültüden anlayamadım. Belki de dublaj kaynaklıdır ama bir şey var belli.)
2. “Koltuğunun
altında levye taşıyan biri ya minibüs şoförüdür ya da Laz kızı.” gibi kulağa
hoş gelmeyen ve nereye gittiği anlaşılmayan ifadeler.
Müziğin yüksekliği ve dublaj (ya da sorun her ne ise) ile ilgili sıkıntının ilerleyen bölümlerde ortadan kalkacağına şüphem yok ancak kullanılan ifadeler, seçilen cümlelere özellikle
özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.
(Şimdi
televizyonun sesini kapatıyorum.) Rejinin görüntü ayağı, makyaj, styling gibi
hususlar gerçekten kusursuzdu ve fazlaca göz doyurdu. Özellikle Açelya Topaloğlu’nun (Defne) jest ve mimikleri
kalp ben. Eren Vurdem (Çınar) çok
güzel “ilk görüşte âşık” oldu ki gülsem mi, kıyamam deyip sarılsam mı
bilemedim. Özellikle Çınar'ın aşkını takipteyim.
Hikâye ise -ses açık ya da kapalı fark etmez- bildiğimiz romantik komedi. Aşka ulaşmanın en romantik ve en komik
haline her zaman varız.
İnadına Aşk
bu bağlamda vadettiklerini yerine getirebilecek bir dizi ve bu yüzden ikinci bir şansı hak ediyor. Şüphesiz su akacak, yolunu
bulacaktır.
Ama
herkesten, her şeyden önemlisi harcanan emek. Tanrı onları reyting canavarından
korusun, emeklerini boşa çıkartmasın. Dilerim ki emeklerinin karşılığını
alırlar.