Hoş geldin gönül evime Deniz Koloş, Maral, Hazal Kaya ve En Güzel Hikaye!

Hoş geldin gönül evime Deniz Koloş, Maral, Hazal Kaya ve En Güzel Hikaye!
En baştan söyleyeyim ki Maral'ın hikayesi ile sorunum var. Senaryo tekniği ya da gidişat anlamında değil. İşin türü belli değil. "Romantik Komedi mi olayım, drama mı" sorusuna net cevap verememiş ve arafta kalmış bir ilk bölüm izledim. Bu anlamda bakınca da, eğer dün gece izleme davetine katılmamış ve Pınar Bulut Deren'in heyecanını uzaktan izlememiş olsam, "çok formül bu yae" der, geçerdim. Bu, arada kalmışlığın formül kurmaktan ziyade "hayal etme özgürlüğü"nden olduğuna kaniyim. Şimdi bu girişi kenara alıp, dün geceyi size anlatayım..

Öncelikle Tv8'in hem Dramalar Direktörü hem de Maral En Güzel Hikayem'in de yapımcısı Arzu Eğmir ve tatlı ekibine muhteşem ev sahipliği için teşekkür ederim. Ekip içi ilk bölüm izlemesi organize etmişler. Davet basına açık değildi anlayacağınız. Listede bulunmaktan da ayrıca heyecan duydum çünkü hikâye Deniz Koloş'un ilk yönetmenliğine denk geliyordu. Elbette eski takipçiler Deniz Koloş'a bağımı ve bendeki önemini bilir; bilmeyenler için izah edeyim. Deniz Koloş uzun yıllar Zeynep Günay Tan ile çalıştı. Çektiği ilk sahne, sahneler, bölüm dahi hafızamda yerleşik. Koloş- Tan dostluğunu, yoldaşlığını anlatmak da başka bir yazının konusu.. Benim için de Koloş'un ilk bağımsız işini görmek (biraz rol çalacağım af'ola) evin kıymetlisinin mezuniyet törenine gitmiş teyze ile eş değerdeydi. Daha izleme başlamadan yüzüne bakarken gözlerim dolarak konuşmuşsan, gerisini var sen düşün Sevgili okur..



Gelelim fasulyenin faydalarına... Koloş canımız ciğerimiz amma, goy goy uzarsa iş samimiyetten çıkar; gördüğümü demezsem olmaz. O zaman olmuşa/ olmamışa bakmak lazım... Olmamışlar az ama önemli, bence.. Luna, hikayede kapsadığı yer dikkate alınırsa yani olayların tam merkezine oturan LUNA'ya inanmak için kendimi çok motive ettim. Mağaza zaten dekor. Başarılı ama, çok dekor dekor göründü gözüme. Özellikle, Mutfak tarafı.. Sarp'ın kapatamadığı ve aralık kalan fırın kapağı ile Ceyda Düvenci'ye sırt kamburu olmuş telsiz gözümden girip beyin kıvrımlarıma demir kazık soktu. Niye bu kadar detay baktın Ranini? Tam o esnada hikaye akışından sıkılmış olmalıyım. Evet, hikâye yer yer, temposu bağlamında "taam anladık Allah aşkına geçelim buraları" dedirtti. Yine de standart "ilk bölüm" klişelerini aşmayı başarmıştı, çalışılmış sahneler, iyi mizansenler, rejinin tavrı, renk seçimi, kadrajları ilk 30 dakikadan sonra bende yağ gibi aktı gitti. Dizi süreleri azalsa ve azaldığı için de dolgu sahneler traşlanabilseymiş "ISO 2001 Kalite Belgesi" alacak kıvamda bir bölüm izledim diyecektim.


Bizımlasın Curella!


Ay ben sizi yerim acıık daha altınızı doldururlarsa..

İlk bölüm sendromu vardı ama en azından karakterler şahane giriş yaptılar. Bige Önal'ın tek sahnelik girişine, Türkü Turan'ın incelikli Arya'sına, Gümeç Alpay'ın Aslı yorumuna (ve gece boyunca dinmeyen şen kahkahaları) bayıldım. Beni "LUNA çok dekor" noktasına getiren bir diğer etken de dış sahnelerin MUH-TE-ŞEM olmasıydı. Hikaye "dış-gece- dış gün" moduna geçtiği her karede ne kadar kalbimi çaldıysa, iç sahnelerde o kadar sıradandı.. Diziyi mekanda izlerken bazı diyalogları duymakta/ anlamakta sorun çektim özellikle Sarp konuştuğunda.. Önce bunu "yaşlandın Rana, gitti kulaklar"a sonra "mekanın ses sistemi kötü"ye bağladım ama bölümü evde tekrar izledim; miksajda sorun var. Çok net. Dip ses de cabası.. Zaten Zeynep Günay Tan'ın son iki işinde de seste bir balans sıkıntısı vardı, özellikle ilk bölümlerde.. Kanal çıkışı mı, kopyadan mı teknik olarak bilgim az olduğu için nereden kaynaklandığını bilemediğim o sıkıntı Maral'da da karşıma çıktı.


Arya keşke bu hikayeden hiç gitmesen, olma mı?

Oyunculuklara gelince... Kadroyu topluca çok beğendim, "Arkadaşım bu ne?" diyeceğim şekilde yerine yakışmayan tek bir isim sayamam; bazı karakterler çok stilize dursa da.. Bir tek Rıza Akın'ı o role almanın riskli olduğunu düşündüm. Ekran seyircisi için çok tanıdık bir yüz ve o karakteri izlerken havada bir Nubar Terziyan kokusu duymak istedim. Rıza Akın çok sağlam bir oyuncu, rolü de çok iyi çıkarmış sakın yanlış anlaşılmasın... Ceyda Düvenci'ye gelince "Curella in da house!" ve bence kariyerinin en iyi seçimini yaptı diyorum. Karakterin altı henüz boş. Hırsına inanmadım ama performansına bayıldım. Şahane kaş biçimiyle kendini adeta yeniden yaratan Düvenci, (Kaşlarını biraz daha az oynatıp, konuşurken az biraz daha sabit tutabilme meselesini hallederse) izlerken bayılacağım bir rol çıkarmış. Reha Özcan da iyi seçim olmuş. "Mevkii sahibi güçlü adam" rolünde izlemeyi yadırgamadım.


Canım Hazal demişsin ama bu bildiğin Maral?

Hazal Kaya... İzlerken, "Allahım çok güzel bir kadın.. Ruhunu gözlerine ne zaman yansıtacak da can verdiği karakterleri bu ölü balık bakışlarından kurtulacak acaba?" dediğim Hazal Kaya.. Oyunculuk performansına ilk taşı acımadan atacağım Hazal Kaya, sen, dün gece bana Maral'ı bir kapak yap! Eminim, ilerleyen bölümlerde Hazal- Maral samimiyeti ilerledikçe yani role daha da ısındıkça çılgın atacak. Evet, karakteri sevmiş. Evet, Koloş da 'doğru' oyunu almayı iyi bilen bir yönetmen ve çok iyi bir birliktelik yakalamışlar.. Gönlümü şenlendirdiler vesselam! Aras Bulut İynemli ise plastik malzemesi itibariyle ve ilk bakışta "ruhu güzel" bir genç adam, belli. Sarp- Maral uyumu sorunsuz. Ancak Aras Bulut İynemli dün izlediğim bölümde Deniz Koloş ile çalışmanın avantajını en iyi kullanan olmuştu. Şeklen gördüğüm kusursuz Sarp'ı, ne yazık ki bakışlarında bulamadım. Yani "başka" olmanın ayrımına "poz sahneler" dışında varamadım. Sesi kısıp sadece gözlerine bakıyorum, karşımda Bayazıt ya da Mete duruyor. Akıp gidemiyorum oyunculuğuna ve Sarp'a.. Aras Bulut bunu aşamaz mı? Aşar.. "Bu adam nasıl durur, nasıl poz verir" sorusunun cevabını şıp diye buldukları gibi, "Sarp nasıl bakan bir adam?" sorusunun da cevabını bulunca.. Ha, diyeceksin bu kadarı yetmez mi? Derdi "oyuncu olmak" ise bence yetmez..


Gel bak, yeminle benim evdeki mutfak LUNA'dan daha "profesyonel" görünüyor.

Gecenin sonunda mekana Acun Ilıcalı bağlandı. Herkesi tek tek kutladı, işi ne kadar beğendiğini ve önemsediğini anlattı. Ekip de tek tek duygularını paylaştı. Bütün bunlar olurken salonda telefonlar kayıt halindeydi bir tek Ali Eyüboğlu eski usül kalem kağıt kullanarak not aldı. Allahım, Ali Eyüboğlu'nun dahi gencecik bir delikanlı olduğu yılların şahidiyim, düşünsene.. Finalden hemen önce giren reklam arasında hepimiz mekanın açık alanına çıktık. Yabani olduğum için bütün gece yan yana oturduğumuz Bige Önal, Gümeç Alpay ve önceden tanımadığım hiç kimseye kendimi (Burak Kanbir hariç) deşifre etmedim. Merve Bulut ve ablası Pınar Bulut Deren dahil ( Tatlısın Merve, net..  Ablana da saygılar. Sanırım O, Ranini'den pek haz etmiyor. Oysa kalemini Ezel'in bazı zamanları hariç hırpalamadığımı hiç hatırlıyorum ^.^) Ama balkonda nefes alma seansı esnasında Ayşe Barım'ın yanında yakalayınca Hazal Kaya ile tanıştım ve performansı hakkındaki fikrimi de açıkça beyan ettim. İlk bakışta çok etkileyici bir kadın. Çok sıcak, içten, heyecanlı, içini gizlemeyen bir havası var. Sonra ekip pasta kesmeye hazırlanırken mekandan koşar adım çıkıp, Serçe Sarayı'nın after partisine yetiştim. Onu da başka yazıda anlatacağım.

Özetle başta Deniz Koloş olmak üzere bütün Maral En Güzel Hikayem ekibine bol şans dilerim. İşin izlenmesi, oranlarının hızla yükselmesi ve derdini anlatabilecek süreyi seyirciden çalabilmesi için kalben duacıyım..

Böyle işte..
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER