Eski ve Eksik Hikâye
10 Kasım 2014
Eski Hikâye, Levent Cantek'in kaleme aldığı, Bahadır İnce'nin yönettiği
TRT 1 dizisi. İlk bölümü dün gece yayınlandı. Başrollerini Buğra Gülsoy
ve Funda Eryiğit'in paylaştığı dizide Murat Daltaban, Sermet Yeşil,
Osman Alkış da rol alıyor. Nerede kötü, arızalı bir karakter varsa akla
gelen ilk isim Murat Daltaban oluyor. Hep aynı biçimde, aynı adamı,
değişik kostümler giyerek oynuyor ve seyirci bundan bıkmadı sanıyor. Ne
hoş. Bazı oyuncular ekranda olmayı gerçekten küçümsüyorlar. Bu
özensizliğin, umursamazlığın başka bir adı olamaz. Neyse.. Eski Hikaye,
dünya var olduğundan beri çalışan bir klişenin üzerine binmiş. Kahraman
bir travma yaşar, kimliğini saklar ve yıllar sonra olay yerine dönüp
intikamını alır. En son bu klişeyi, farklı bir kurgu ile Ezel denemişti.
İlk sezonunda başarılı da olmuştu. Eski Hikaye, sahibinin meyli
sebebiyle bir çizgi roman hissi veren, animasyon fragmanla tanıtımını
yapmıştı. Jeneriği de aynı çizgide gitti. Keyifliydi. Ellerinize sağlık.
Bahadır İnce, 2009'da yayınlanan "Es Es" dizisinden de rejisini
hatırlayacağınız bir yönetmen. Nazarımda bu hikayenin en büyük şansı da
İnce olmuştu.
Hikâye, günümüzden 14 yıl geri giderek 60'lı yıllardan başladı. Yok,
matematiğim o kadar da zayıf değil. Ancak sahneye klasik bir araba
koyarsanız, oyuncuya cep telefonu kullandırmanız flashback ile 1999
yılına gittiğimizi anlamamıza yetmiyor, aksine kafamızı karıştırıyor. (
Kulakların çınlasın Samed!) Ah, eğer o arabayı kullanmanızın özel bir
sebebi varsa, hikayeyi o araba kitliyor ya da çözüyorsa bunu da
seyirciye özenle anlatmanız gerekiyor. Kahramanımızın babasının antik
dönemden kalma oyunculuğu, bagaja saklanan çocuğun abartılı yorumu
hikayenin maça mağlup çıkmasını sağladı. Tam kapanmayan bagaj kapağından
çocuğun dışarıyı görmeye çalışması, sonra tek eliyle bagaj kapağını
açması inandırıcı olmaktan uzaktı. İlerleyen sahnelerde çocuğun babasını
vuran adamların cesedi olduğu yerde bırakıp arabalarını almaya
gitmeleri sırf çocuk ölen babasını görsün diye yapılmış kötü bir
numaraydı. Zayıf sahneler peş peşe domino taşları gibi dizilmişti. Biri
çökünce, diğerlerinin de çökmesi kaçınılmaz oldu.
Demem o ki olan biten hiçbir şeye inanmadım. Hikaye günümüze döndüğünde,
yavan bir 'sorgulama' vesilesiyle anti karakterin ne kadar zalim,
ürkünç, acımasız olduğunu ilan etme sahnesiydi. O da planlandığı gibi
olmadı. Sorgulama sahnesinde arkada gizli gizli tahta konteynerla
uğraşan Tom Cruise taklidi bir oyuncuyu yani hikayenin esas kahramanını
gördük. Bizi hiç ilgilendirmeyen, hiç de anlamadığımız şeyler yaparak
sahnede vakit geçirdi. Yakalandı. Senarist, kahramanımızın çok şahane
savunma sanatı eğitimi aldığını gösterdi. Hani, ufak tefek görüp de
kahramanımızı karamürsel sepeti sanmayalım diye avuç içiyle dağları
devirdi. O sahne de gerçek bir reji başarısıydı. Vallahi Bahadır İnce o
kadar güzel çekmiş ki bir tek o sahneye inandım. Böyle havalı
atraksiyonlar yaptıktan sonra da, akıllı kahramanımız kuzu gibi tahta
konteynır içinde, muhafazalı fabrika binasından deve yüküyle para ve
mühim mallar taşıyan kamyonetin içinde kuş gibi çıkıp gitti. Bu arada
esas kahraman durumdan kurtulmak için dişe dokunur birşey de yapmadı.
Senaristimiz, Cengiz'i süzme salak bir karakter olarak yazdığı için
kahramanımız aracın içinde binadan çıkmayı becerdi. Biz de onca
inandırıcılıktan uzak sahne ile hikayenin Bismillahtan kafasına sıkışını
izledik. Bacağına da değil..
Sonrası bildiğin gibi.. Kahramanın aşık olacağı kız, kahramana aşık
olacak kız, despot baba, bilge ve yaşlı akraba, anlatıcı Vicdan, şiveli
esnaf, şakalı mahalle sakinleri ve benzeri formüller ile vakit
doldurmaca.. Buğra Gülsoy Eski Hikaye'de hep bildiğimiz o eski haliyle
arz-ı endam etme cesaretini bile göstermiş. Şahsen, ekranda ilk gördüğüm
günlerde bana umut vaad eden bir oyuncuydu. Hakkında fikrimi Ekşi
Sözlük'e de yazmıştım. Lakin o gün, bu gündür oyunculuğu bir arpa boyu
bile ilerlemedi. Hep aynı vücut dili, aynı bakışlar, aynı tonlama,
çenesini oynatışı bile aynı.. Yoruldum izlemekten. Özetle; bazı
diyalogları, Asiye Sultan karakterini, sanat yönetimini ve bütün Reji
ekibini özenle kenara koyarsak, elde var sıfır. Ben de Eski Hikaye
hakkında goy goy yapmak, beyhude ve uzun övgüler dizmek isterdim ama,
Bahadır İnce'nin özenli rejisi bile bunu sağlamaya yetmez. Eski Hikaye
ekibine başarılar dilerim ama ben bu diziyi izlemem. Yolları açık,
maceraları uzun olsun, umarım.
Öyle yani..
R.