Size Tarlabaşı'nın arka sokaklarında doğup büyüdüğümden bahsetmiş miydim? Bütün genç kızlık dönemimi AynalıÇeşme'de geçirdiğimden? Beş yaşından itibaren kubar bastığımdan? Babamın esrarkeş arkadaşlarından, mahalledeki hırsız delikanlılardan, papikçi ağabeylerden? Çıktığımız çocuğun hapçı olduğunu anladığımız anın, aldatılma acısından daha yaralayıcı olduğundan? Ranini'nin sanal dünyadaki yolculuğuna aşina olanlar maceramın çeşit biçim parçalarıyla muhatap olmuştur. Kâh Ekşi Sözlük'te, kâh blogda ya da -çok kafam bozuksa- Twitter'da, 52 yıllık maceramın bazı parçalarına hâlâ denk gelmeyenler için özetleyeyim: Annem bir kleptomandı. Babam da esrar içerdi.
İçine kaynar su doldurulmuş viski şişesinin üzerine çıkıp, kanaryamız Murat'ın yemini pişirdiğimi zannederek kubar basmak eğlenceli bir oyundu benim için.. Bu oyun başladığında beş yaşındaydım. Duman altı olarak geçirdim ergenlik çağlarımı gülümseyerek hatırlıyorum.. Büyüdüğüm sokaklarda her 10 genç kızdan üçü yaygın tanımıyla iğfal edilir, dördü dün seksek oynarken ertesi gün pavyona düşerdi. Kalanlar kurtuluşu asla sevmeyecekleri adamlarla evlenmekte bulurdu. Bir elin parmağı kadar kız da okuyarak yırtardı o makûs kaderden. Ben de yırtmak için tek çarenin okumak olduğunu öğrenen, mermer basamakta oturup tıngırtı bezlerinin kenarına iğne oyası yaparken, kendi ayaklarının üzerinde durabileceği bir meslek edinmesi gerektiğini idrak eden o bir avuç kız çocuğundan biriyim. Ben bir sokak çocuğuyum. Sokakta büyüdüm, hayatı sokakta ezber ettim. Ama ahir ömrümde tek bir suça karışmadım, hiç hırsızlık yapmadım, tek nefes esrar çekmedim, hiçbir uyarıcı/uyuşturucu maddeye karşı yakınlık hissetmedim. Denemedim, heves dahi etmedim; çok derde dara düştüm, tökezledim, yanıldım, yandım ama çocuk zihnimi sarmalayan karanlık yolların hiçbirine sapmak aklımın ucundan bile geçmedi.
Neden anlattım size bunları? Suç ikliminin en sert estiği yerde yeşerip, global bir başarı hikayesi olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen Sıfır Bir: Bir Zamanlar Adana'da ile yolculuğumuzu benzeş gördüğüm için... İlk bölümü 2016 yılında youtube kanalında yayınlandıktan sonra milyonlarca seyirciye ulaşan bu bağımsız yolculuk, bugün BluTv ile birlikte bambaşka bir açılımın eşiğinde. Tıpkı benim gibi doğdukları sokağın taşlı yollarından seke seke geçip, otobana çıkıyorlar. İçlerindeki sokak çocuğunu unutmadan ve onun ruhunu kaybetmeden... Sokaktan öğrendiklerini otobanın sağladığı hız ve kolaylıkla ambalajlayıp daha çok insana öykülerini anlatacaklar. Yolları açık olsun!
7 Kasım akşamı Feriye'de düzenlenen ön gösterimde Sıfır Bir'in üçüncü sezonunun ilk bölümünü izledik. İzlemeden birkaç gün önce de Sıfır Bir Ailesi'yle Cihangir'de yemek yedik, tanıştık. Açıkçası sadece yaptıkları işi konuşturan bu arkadaşlar hakkında pek bilgim yoktu. Medyada birkaç röportajlarına denk gelmiştim ama onları bu maceraya başlatan hikayeye yeterince hakim değildim. Yemekte Prag'da sinema okumuş olan görüntü yönetmeni Ali Yılmaz, Eskişehir'den mezun yönetmen Kadri Beran Taşkın, oyuncular Savaş Satış, Özgür Meriç, Cihangir Ceyhan, Onur Akbay ve Seyit Girgin'le tanıştık; sohbet ettik. Hatta onlar sıra sıra röportajlara girdi ben de izledim, dinledim.
Beran ve Ali ekibin mektepli olanlarından. Açıkçası Ali ve Beran'ı yarın sabah Fatih setine at, gık demeden on numara dönem işi çekerler. Kafaları bu derece açık, işlerine hakim ve aşıklar. Beran, Oz ve The Wire'ı severek izlediğinden bahsediyor her fırsatta. İzleme şansı yakalasa David Simon ve Tom Fontana da onların adını dillerinden düşürmezdi. Kesin bilgi, yayalım! Sıfır Bir Ailesi'nin neredeyse tamamı alaylı ve evvelce kayda değer bir kamera deneyimi yaşamamışlar. Okullu Ali ve Beran ise bu yolculuğa başlamadan önce İstanbul piyasasında çalışmışlar. Hatta James Bond'un İstanbul'da çekilen prodüksiyonunda da görev almışlar. Ancak akıllarının bir kenarında hep bu işi yapmak varmış. Önce Beran basmış düğmeye, Adana'ya gitmiş. Ali ise iş belli bir olgunluğa gelene kadar iki şehir arasında gidip gelmiş. Şimdilerde sadece Sıfır Bir ile ilgileniyorlar. Hatta üçüncü sezonda Ali ve Beran da rol alıyor, fiyakalı bi cameo yani! (Spoiler mı verdim ya? ^^Neyse)
Beran Hoca, sohbetimiz esnasında üçüncü sezonu daha planlı ve organize olarak çektiklerini ilk kez bir senaryo ile ilerlediklerini bunun da BluTv sayesinde olduğunu belirtti. Önceden bölüm hikayelerini senaristle birlikte uzun uzun konuştuklarını ve izleme akışında çekim yaptıklarını anlatan Beran Hoca, çekim senaryosuyla sete çıkmanın yaşattığı kolaylıklardan bahsetti. Bu sayede ortalama 40-45 dakikadan oluşan 8 bölümü 57 günde çekmişler. Oyuncular da bu sezonda onları zorlayan ama bir o kadar da eğitici olan şeyin "duygu devamlılığı" denen tekniği öğrenerek çekim yapmak olduğundan bahsettiler. "Karaktere girmek","karakterden çıkmamak" ve "devamlılık" gibi terimler dahil olmuş hayatlarına..
"Sıfır Bir: Bir Zamanlar Adana'da"nın üçüncü sezonu sekiz bölümden oluşacak ve tamamı sadece BluTV'de izlenecek. Açıkçası sezonun ilk bölümünü çok beğendim. Yukarıdaki romantik laf salatasını yaparken tanımladığım gibi sokağın ruhunu, otobanın sağladığı hız ve kolaylıkla birleştirip işi bir basamak yukarı taşımışlar. Bölüm, kahramanlardan birinin çocukluğundan alıntılanan flashback ile başlıyor. Klişe ama gayet etkili bir cold open yapmışlar, ayıptır söylemesi. "Anladık, hepinize can kurban da Dayılar, sık sık nereye kadar?" dememize ramak kala hikayenin bu dramaturjik manevrayı yapmasını takdir ettim. İşi izleyip sevenler olarak "Suça isyan eden bir ailenin fertleri, sokağın kahramanları ama, aslında kim bunlar" sorusunun cevabını duymaya ihtiyacımız vardı; bu cevapla birlikte Sıfır Bir artık sağlam bir içerik olma yolunda kocaman adımlar atmış oldu. Üçüncü sezonun bir diğer özelliği ise ilk iki sezondan kopmayan ama sadece üçüncü sezonu izleyerek başlasanız da konuya vakıf olacağınız bir yapıda kurgulanmış olmasında.
Özetle, "Sıfır Bir: Bir Zamanlar Adana'da" bu yolculuğuyla gerçekten istersen, kan akıtıp, ter dökersen hayallerinizi gerçekleştirebileceğinizin 40 dakikalık ispatı. BluTv'nin bu projeyi idrak etmesi ve bu "genç" adamlarla birlikte yürümeye karar vermesi anlamlı, Türkiye'deki digital yayıncılığın geleceği bağlamında ise oldukça umutkâr.
Sıfır Bir, 9 Kasım'da (bu akşam) BluTv'de yayına başlıyor. İzleyiniz, izletiniz.
Emeği geçen herkesin gönlüne bereket! Yolunuz açık, sezonunuz bereketli olsun..
Böyle işte..
R