Aşkın ilacı vuslattır derler. House Of Cards sevenlerin dördüncü
sezon beklentisi aşk olsa da, birinci bölümün yaşattığı vuslat, aşk-vaadiyle-flört sınırındaki mayınlı
arazide kalakaldı. Hasretle beklediğimiz dördüncü sezonun ilk bölümü hafiften
bir hayal kırıklığı oldu galiba. Uzunca bir fragman izlemiş hissi ile kalktık ekran
başından. Demek ki neymiş; ‘gözden ırak gönülden ırak’ lâfını ederken bir
bildiği varmış ataların. Bu kadar ara vermek iyi gelmemiş bize..
Bölüm sohbetine geçmeden
Netflix Türkiyeye bir çift lâfımız olacak: dünyanın parasına
abonelik sattığınız üyelerin, dünya emek ve para harcayarak yayına sürdüğünüz
diziler için korsan hizmet almasını istemiyorsanız, üyelerinize ikinci sınıf
muamelesi yapmayacaksınız. Bu cümlenin yazıldığı 5 Mart Cumartesi 16:11
itibariyle bölüm(ler) henüz Netflix Türkiye sitesine yüklenmemişti. Neyse;
derdimiz üzüm yemek..
Gidiyorum bütün
aşklar yüreğimde, kabahatlerin çantamda, anahtarlar komodinin üzerinde..
Geçen sezon sonunda Claire Underwood kapıyı
vurup çıktığında, önünde sonunda karı koca arasındaki kapışmayı göreceğimizi
biliyorduk elbette. Bizim bildiğimiz Claire bu meseleyi burada bırakmazdı;
bırakmadı da.. Kocasına savaş açan bir başkan karısı olarak ya kocasının –tonla
olduğunu bildiğimiz– kirli çamaşırlarını rakiplere sızdırıp yeniden başkan seçilmesini
önlemeye çalışacaktı, ya da kocasına karşı adaylığını koyacaktı..
First Lady bu iki ihtimali de pas geçerek bir
üçüncüsüne meyletti; “daha gencim, halâ güzelim,
elimde de fûl as var” diyerek daha alt basamaktan, kongre üyeliği seçimlerinden
başlamaya karar verdi. İyi de yaptı bence.. Nasıl ilk sezonda Frank Underwoodun
hiç-seçime-girmeden-başkanlık-koltuğuna-binbir-dalavereyle-oturma-sürecini
keyif ve heyecanla seyrettiysek, bu sezon da Claire Underwoodun, kocasına-rağmen-seçime-girme
mücadelesini seyredeceğiz anlaşılan; “anlaşılan” demek zorundayım, çünkü bu
yazıyı sadece yeni sezonun birinci bölümünü seyrederek yazabiliyorum. Okur sana
söylüyorum, Netflix Türkiye sen anla!..
Yarışa Texas eyaletinden katılmaya karar veren
Claire Hanımın işi epey zor. “
Diziye birisine
yardım etmek için geliyorum” diye röportajlar veren Neve Campbellin canlandırdığı
siyasi danışman LeAnn Harveynin dediği gibi “Müslüman mahallesinde salyangoz
satmak” gibi bir şey Clairein yaptığı: Talip olduğu koltuk, senelerdir Aframerikan
bir kadın tarafından –belli ki bayağı da başarılı bir biçimde– işgâl edilen bir
koltuk ve halefi de bu pozisyonu on senedir sabırsızlıkla bekleyen kendi kızı
kadının.. Claire, önündeki engellerin bu kadar zorlu olmasını dert eder mi?
Etmez.. Etseydi –etselerdi– cümleten dördüncü sezonu göremezdik herhalde..
Gel Frank, gel
yavrucuğum, yaklaş.. Söz, çok yakmayacağım canını, gel..
Tek başına bu zorlu mücadelenin altından
kalkabilir mi Claire derken, yardım eli hiç ummadığı bir yerden geldi
–aralarının limonî olduğunu daha dak’ka bir anladığımız annesinden.. Ellen Burstyn Elizabeth Hale olarak arz-ı
endam ettiğinde, sezonlardır çözmeye çalıştığımız Clairein de neden ‘böyle’
olduğunu anladık hemen –armut dibine düşmüş.. Masa başı sahnesindeki kısacık ve
fakat muhteşem performansı ile antre alkışını ziyadesiyle hak etti Burstyn –ustalık
başka bir şey azizim..
Frank, beklediğimiz gibi, karısının yokluğunda
kampanya yürütmek zorunda kalışının acısını fena çıkarttı, savaş ilanı için
karşısına dikildiğinde verdiği haberle darmadağın etti kadıncağızı. Ama Claire
bu, kaçın kurası; hemen toparlandı, savaşta kalabilmek için ilk muharebede
yenilgiyi kabullendi -belli ki daha da bilenmiş olarak..
Lâkin, damadıyla yaptığı bir merdiven başı
sohbetinden öğrendik ki, Claire henüz ısınma turları atarken, bu savaşa 30
yıldır bilenen bir kayınvalide varmış ortada asıl.. “Başkan olman sınıf atladığın anlamına gelmez şekerim” diyerek ‘sevgisini’ göstermekten imtina etmeyen bu dişli
dişiden çekeceği var Başkan Abinin, belli.. Merakla bekliyoruz..
Yazı devam ediyor...