Atv'nin yeni dizisi Eşkıya
Dünya’ya Hükümdar Olmaz, Eylül 2015'te ekrana çıkmaya hazırlanıyor. Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener tarafından kaleme
alınan dizinin yönetmenliğini Onur Tan’ın yapıyor. Başrollerini, Oktay Kaynarca, Deniz Çakır, Müjde Uzman, Tarık
Ünlüoğlu, Yunus Emre Yıldırımer, Ozan Akbaba, SabinaToziya, Tuna Orhan paylaşıyor.
Çekimlerine
geçtiğimiz günlerde İstanbul’da başlanan dizide Oktay Kaynarca, Hızır adlı bir
mafya babasını canlandırıyor. Kalabalık bir ailenin reisi olan Hızır’ın eşi
Meryem’i de Deniz Çakır oynuyor. Eşkıya Dünya’ya Hükümdar Olmaz’ınsenaryosu ve hareketli
kurgusuyla Eylül ayında izleyicileri Atv ekranına bağlayacak.
Dizinin
konusu ise şöyle; Çocuk denecek yaşta girdiği yeraltı dünyasının tepesine doğru
tırmanmakta olan Hızır Çakırbeyli ve ailesinin hikâyesi anlatılmaktadır.
Yeraltı dünyasına giren her adam haksızlıklara başkaldırmaya yemin eder.
Güçlenip zenginleştikçe kendisi bu haksızlıkların kaynağı olur… Bunu kimse
konuşmaz, dillendirmez ama işlediği cürümlerin kefareti olarak hayırsever bir
insana dönüşür… Hepsinin güdüsünde zenginden alıp fakire vermek vardır… Güç
odaklarına karşı güçsüzleri korumak misyonlarıdır… Ta ki öfkelerine yenik
düşene kadar… Öfke geldiğinde göz kararır, akıl gider, denge kaybolur. Güçlü
ile güçsüz ayrımı yapılmaz…

Yeraltı dünyasının her ferdinin ideali bir gün
saygın bir işadamı olmaktır… Gerçek gücün parada, makam ve mevkide olduğunu
bilirler… Hayatları daha güçlünün, özgürlükleri ise devletin iki dudağı
arasındadır. Bu yüzden çoğu inançlıdır, yarınları yoktur, bugünü yaşarlar… Bu
ailenin kadınlarının ise dünleri yoktur, bugünlerinin geçici olduğunu bilirler;
yarın için mücadele eder dururlar. Yeraltı dünyasını büyük bir aile gibi düşünmek
gerekir… Ailenin erkekleri eve para getirmek durumundayken, kadınları bu
paranın kaynağını sorgulamaz… Sıradan bir aile gibi, içine düşülen dünyanın bir
tercih olmadığı bir kader olduğuna inanılır… İyi ya da kötü… Bir maden
işçisinin eşi ya da kızı yahut annesi onun maden işçiliğinden kurtulması için
nasıl dua ederse, yeraltı dünyasından çıkmak için bütün mücadelelerini yaparlar
ama sahip oldukları güçten de kolaylıkla vazgeçemez… Ele avuca sığmaz erkeklerin hayatında bu güçlü
kadınlardan olmasa asla ehlileşemeyeceklerdir… Vicdanı ve merhameti
hatırlamayacaklardır…

Öyle ya erkekler dünyası vahşidir, acımasızdır. Kibire
gurur derler, güce hak derler, kadına namus derler… Eşlerini aldatırlar mı?
Asla… Onlar gizli bir şey yapmazlar ki bu ihanet olsun? Bu ailenin mensupları
yediden yetmişe bilgedir; ama asla arif değil… Sezgileri çok güçlüdür,
tehlikenin nereden geleceğini daima bilirler lakin korkusuz olmak
zorundadırlar… Aynı zamanda zeki… Çünkü yürüdükleri yolda, kâh av olurlar kâh
avcı… Hızır Çakırbeyli tüm bu
anlatılanlardan farklı olarak sevda adamıdır… Sevmekten hiç kaçmaz… Sevilmeyi
de pek sever… Hayatındaki tüm kadınların odağında olmak ister; annesi, karısı,
kızı ve sevgilisinin…
Kardeşini, oğlunu, yeğeninin ve ailesinin
diğer fertlerini de canından aziz tutar, onlar için fedakâr bir babadır… Vefakâr bir dosttur… Vazgeçilmez bir
ağabeydir. Adil ve cömert bir reistir… Bu
özellikleri onun sonu olacak yerde Hızır’ı yeraltı dünyasında da yüceltir…
Sözüne güvenilir, daima iş yapılır bir adam haline gelmişken devletin radarına
takılır… Devlet “bazı” gayrımeşru faaliyetleri kontrol etmek için ondan iyi bir
aday olmadığını düşünür… Bu Çakır’a en büyük olma teklifidir… Teklif öyle iki
tarafı keskin bir kılıçtır ki, kabulü halinde “mafya” ailesine ihanet, reddi
hali ise ebediyen mahkûmiyettir… İki kişinin bildiği sır değildir demiştik ya,
bu gizli teklif gizli kalmaz…

Devletin, Hızır Çakırbeyli’ye koltuğunu vaat
ettiğini farkeden büyük patron Ünal Kaplan, etrafını ihanetle örülü bir ağla
çevirir… Hızır Çakırbeyli’nin özel hayatı da dalgalıdır… Birkaç yıl önce
sevdalandığı mimar Nazlı’nın hamile olduğunu eşi Meryem öğrenir ve bu çocuğun
doğmasına asla izin vermeyecektir… Çakır ise iki çocuktan fazlasını
istemektedir. Onun için boşanmak bir opsiyon mudur? Hayır tabii ki… Bu gerçeği
bilen her iki kadın için savaş bir erkeği paylaşamamak değil hayatta kalma
mücadelesi olacaktır. Bütün bu çatışmaların belki biraz hafifi ama hepsi
sıradan bir ailede yok mu?