Danis
Tanovic’in yönetmenliğindeki Cirkus Columbia, bir Balkan
hikayesini ekrana taşıyor.
1992
yılında, Güney Hersek’te eski rejim yıkılmıştır. Orta yaşlı
köylü Divko Buntic 20 yıl Almanya’da sürgünde kaldıktan sonra
cebinde bol para, altında kıpkırmızı bir Mercedes, yanında da
kıpkızıl saçlı genç nişanlısı Azra ile kasabaya girer.
Komünistler artık ortalıkta yoktur ve aile evini geri almak
niyetindedir. Oysa terk ettiği karısı Lucija ile onun yokluğunda
hayli büyümüş oğlu Martin yıllardır o evde yaşamaktadır.
Buntic ile nişanlısıysa, bir an önce yerleşip Divko’nun yurt
dışında kazandığı paranın tadını çıkarmak niyetindedir.
Ancak ev sorunu dışında başka zorluklar da vardır. İşler
Divko’nun umduğu gibi yürümez. Alıştığı gelenekler ve
göreneklere dönmekte ısrar ettikçe, nişanlısının
protestolarıyla karşılaşır. Divko’ya göre ise, bütün bu
şanssızlıklar Almanya’da bulduğu kara kedisini kaybetmesiyle
başlamıştır. Azra ile Martin’den her gün kediyi aramaya
çıkmalarını isteyerek iki genci canından bezdirir. Bunlar
yetmiyormuş gibi bir de Hırvatistan’da bir savaştan söz
edilmeye başlanır.