izleyebilirsiniz.
Tamamen katılıyorum. Hele ki diziyi izledikten sonra katılmamak hiç mümkün değil zaten. Ama Fatma’nın değil dünyadaki başka bir kadının hikayesi de olabilirdi bu. Erkeklerin hegemonyası altında yaşadığımız için pek çok kadının Fatma’nın serüveninde kendinden bir şeyler bulacağını düşünüyorum. Bence erkeklerin domine ettiği bir dünyada hayatta kalmaya çalışan ve varlığı için mücadele eden bir kadının hikayesi bu. Ayrıca kadınlar olarak kendi içimizde verdiğimiz savaşa dair metaforik bir niteliği de var bana kalırsa.
Yani bir kadının güçlenme hikayesini izleyeceğiz ama yenilikçi bir yönü de var?
Ben bu dizinin sadece böyle görülüp tek bir yönden bakılmasını istemiyorum. Bence daha derine iniyor ve hikaye bundan daha fazlası hakkında. Daha önce erkeklerin ön planda olduğu için çok fazla iş izledik. Bu hikayelerdeki tüm görünmez kadınların aksine Fatma da kendi görünmezliğini keşfedip kendine yeni bir kimlik yaratıyor. Üstelik hayatta kalmak için artık bir erkeğe ihtiyaç duymuyor. Aslında görünmez olmaya zorlanan, ihmal edilen, konuşmaya izni olmayan bir kadın o. Bir yandan mevcut düzene karşı savaşırken diğer yandan da otizm spektrumlu oğluyla birlikte kendi varlığı için mücadele ediyor ve kayıp kocasını bulmaya çalışıyor. Bence diziye “güçlü kadın” temasını veren taraf da bu.
Özgür (Önürme) size Fatma’yla ilgili neler anlattı? Onun gibi bir yazar ve yönetmenle çalışmak nasıldı?
Senaryoyu okuduğumda şunu fark ettim; Özgür öyle güçlü bir hikaye kurmuş, öyle karakterler oluşturmuş ve o karakterlere öyle diyaloglar yazmış ki izleyiciyi en başından avcunun içine alabiliyor. Oldukça çetrefilli bir senaryoydu ve Fatma’yla ilgili öğrenebileceğim çok fazla detay vardı. Kendisi dizinin senaristi olmasının yanı sıra üç bölümü de yönetti ve senaryoyu yazarken kafasında Fatma’yı sayısız kez çektiği o kadar belliydi ki... Özgür ve diğer yönetmenimiz Özer Feyzioğlu’yla birlikte hikayeyi adım adım geliştirdik, ikisi de bana Fatma’yı istediğim gibi oynayabilme özgürlüğü verdi.
Yapımcımız Başak Abacıgil Sözeri de bu yaratım süreci boyunca hep yanımızdaydı ve kreatif sürece yaptığı özel katkıyla ortaya çıkan sonucu yükseltti. Fatma çok kısa ve kompakt bir hikaye, Türkiye’de görmeye alıştığımız uzun süreli dizilerden farklı. O yüzden tüm tepkilerim üzerinde dikkatle çalışmam ve bunları iyi analiz etmem, kameraya doğru yansısın diye uğraşmam gerekti. Benim için mesleki olarak çok zorlayıcı ama ayrıca çok da faydalı bir projeydi. Özgür ve Özer de bana bu süreçte çok yardımcı oldu.
Role nasıl hazırlandınız?
Beni bu projeyle ilgili en çok mutlu eden ve şanslı hissettiren şey, çekimler başlamadan önce Fatma karakteri üzerinde yaklaşık iki ay boyunca çalışabilmiş olmaktı. Fatma’nın psikolojini derinlemesine inceleme, analiz etme ve deneme-yanılma yöntemiyle uzun uzadıya üzerinde çalışma şansı bulduğum için gerçekten mutluyum. Set öncesi çalışmalar sayesinde, yaklaşık dört ay süren çekim sürecimiz boyunca bile Fatma'yı aramayı yeni keşifler yapmayı başardım. Bu konuda uzman bir psikologla çalıştık. Fatma’nın çocukluğunda yaşadığı travmaların şimdiki hayatını nasıl etkileyebileceği hakkında konuştuk ve bu sayede çok fazla ilerleme kat ettik. Daha fazla konuştukça Fatma’nın temelinde yatanları daha fazla bulmaya başladık. Benim için çok özel bir çalışma yöntemi ve süreci oldu kısacası.
Fatma’nın katil olması sizin için ahlaki bir ikilem yarattı mı?
Elbette! Diziyi izleyenler belki de hemen şöyle düşünebilir: “O zaman aynı durumda olan her kadın çıkıp tak tak adam öldürsün." Ama hikayeyi kesinlikle bu açıdan ele almadık biz. Az önce de söylediğim gibi buna bir metafor olarak yaklaşmaya çalıştık. Senaryoyu ilk okuduğumda bu ikilem çok hoşuma gitti. Ama senaryoyu okumaya devam ettikçe, Fatma hakkında daha çok bilgi kazanıp o oldum ve bu metaforu daha iyi anladım. Aslında öldürdüğü her bir insan, içine zorla çekildiği durumlardan kaçışını temsil ediyor. Yaşadığı adaletsizlik, görünmez oluşu, sürekli göz ardı edilmesi derken tüm bu mücadeleler içindeki başkaldırıyı ortaya çıkıyor.
Bu karakteri canlandırmanın en zor tarafı neydi?
“Fatma” duygusal olarak çok ağır bir projeydi, o nedenle zor olan çok tarafı vardı. Çaresizliğini içselleştiriyor oluşu, kendini nasıl görünmez kılabildiği, otizmli çocuğuyla arasında kurduğu bağ bunların birkaçı. Yani psikolojik olarak, Fatma bugüne kadar oynadığım en zor karakterdi.
Pandemi sürecinde çekim yapmak nasıldı?
Kesinlikle tuhaf hissettirdi. Bir oyuncu olarak, bir yanım hemen sete çıkıp Fatma’yı canlandırmaya başlamak isterken diğer yanım sete çıktığımızda pandemiyle birlikte nasıl çalışacağımızı bilmediğimizden gergindi. Fakat hem Netflix, hem de yapımcımız Başak bizim için çok güvenli bir set ortamı oluşturdu. Sağlığımız ve güvenliğimiz için tüm önlemler eksiksiz şekilde uygulandı.
190 ülkede aynı anda yayına girecek bir dizide ilk kez rol alıyorsun. Nasıl bir duygu?
Şöyle söyleyeyim, “Fatma” hem çok yerel hem de çok global bir hikaye; neredeyse yaşarsanız yaşayın. Tüm izleyicilerin kolaylıkla bağ kurabileceği bir hikaye olduğu için nasıl tepkiler alacağını görmek için sabırsızlanıyorum.
Çeviri: Eray Aydın