-- ÖZEL HABER--
Sabahattin Ali'nin tüm zamanlarda çok satan kült eseri
Kürk Mantolu Madonna'nın sinemaya uyarlanmaya hazırlandığı haberini tam bir yıl önce RaniniTv olarak duyurmuştuk. Televizyon sektörün başarılı dizilerinin yapımcısı olmasının yanı sıra beyazperde prodüksiyonlarına da hız veren Ay Yapım tarafından uyarlama hakları alınan eserin senaryosu Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu ve Fatmagül'ün Suçu Ne gibi unutulmaz dizilerin yazarı olan Ece Yörenç tarafından kaleme alındı. Yaklaşık iki yıldır devam edilen senaryolaştırma sürecinin ardından filmin dünyasının teslim edileceği yönetmen de belli oldu.
İlk uzun metrajlı filmi Daha ile ulusal ve uluslararası pek çok festivalden ödüllerle dönen ve Puhu Tv için çektiği Şahsiyet dizisiyle dikkatleri üzerine çeken başarılı oyuncu ve yönetmen Onur Saylak, Kürk Mantolu Madonna'nın reji koltuğunda oturacak. Hazırlık süreci hızlanan filmin 2019'un ilk aylarında sete çıkması planlanıyor.
Gelişmeleri bildireceğiz..
Kürk Mantolu Madonna hakkında
Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımladığı romanıdır. İlk olarak Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihinde “Büyük Hikâye” başlığı altında 48 bölüm olarak yayınlanmıştır. Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna’yı ikinci kez askerlik yaptığı Büyükdere’de çadırda yazmış ve günü gününe gazeteye yetiştirmeye çalışmış, romanı yazdığı günlerde attan düşüp sağ kol bileği çatlayınca, kolunu tenekede ısıtılan suya koyup yazmaya devam etmiştir.
Romanın adı neden Kürk Mantolu Madonna?
Sevengül Sönmez'in 2013 yılında Radikal Kitap için kaleme aldığı makaleden aynen aktaralım: "Cevdet Kudret Sabahattin Ali’nin bu roman için “Lüzumsuz Adam” adını düşündüğünü ancak içindeki “z” ve “s” seslerinin tınlamasından hoşlanmayarak bu addan vazgeçtiğini söylemektedir. Pertev Naili Boratav ise Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’yı ilk önce bir öykü olarak tasarladığını ve başlığını da “Yirmi Sekiz” koyduğunu, öykünün ilk sayfasını da kendisine gösterdiğini, “Yirmi Sekiz” başlığını da Sabahattin Ali’nin öykünün kahramanı olan hanımı tanıdığında yirmi sekiz yaşında olması nedeniyle seçtiğini belirtmektedir."
Romanın Konusu
İkinci Dünya savaşı arifesinde Berlin’e giden Türk genci Raif’i, içine kapandığı kitaplar ve düşler dünyasından, kendisi gibi duygusal yapıdaki Yahudi bir kızla yaşadığı, tutkulu bir aşk çıkaracaktır. Biri Batı’dan öteki Doğu’dan gelen iki yaşam kaçağının, iki düş insanının karşılaşmasıdır bu. Babası ölünce yurda döner Raif, Nazilerin Yahudiler üzerinde estirdikleri baskı ve şiddet ortamı nedeniyle Maria ile iletişim de kuramaz. Kötü haberi, Maria’nın götürüldüğü toplama kampında ölmüş olduğunu, yıllar sonra Ankara garında bir Alman kadından işitecektir. Kadının yanındaki küçük kız, Maria’nındır. Yani Raif’in de kızıdır. Ne var ki, tren hareket etmiş, Raif, bir daha asla göremeyeceği kızına bir kez bile sarılamamıştır... (YKY Arka Kapak)