Bir uyarlamanın bu kadar iyi olabileceğini kim
bilebilirdi ki? Şahsen manevi bir spin-off olan Parks and Recreation’ı daha çok sevsem de “sahte belgesel” tarzında
çekilen ve Amerikan komedisinde bir çığır açan The Office’e saygıda kusur etmek olmazdı. Steve Carell’in
korkusuzca canlandırdığı ve sonrasında çok örneğini göreceğimiz “onun adına
utanmak” komedisinin en güçlü karakteri olan Michael Scott bir yandan utançtan
ona bakamamanıza, bir yandan da gözünüzü ondan alamamanıza sebep oluyor. Yapımcılar akıllı davranarak ofisi en az
Michael kadar ilginç karakterlerle dolduruyor ve Carell diziden ayrıldığında
bile iki sezon daha (biri iyi, biri kötü) devam edebilecek kadar güçlü bir
iskelet oluşturuyor. Karakterleri seyirciye sevdirmenin her şeyden önemli
olduğu bir gelenekte nefret duygularınızdan korkmayan, hatta onu körükleyen
taptaze bir komedi olarak başlayan ve oyuncular rollerine oturdukça iş yerinden
çıkıp eve dönünce yine bir işyerini izlemeyi son derece cazip hale getiren dizide
ayrıca benim en sevdiğim aşk hikayesi de yer alıyor. Jim ve Pam’e dikkat!