Dead Ringers: Haz ve şehvet dolu bir devrim çabası

Dead Ringers: Haz ve şehvet dolu bir devrim çabası
Cronenberg Sineması’nın sterilizasyonu içindeki kaos, dağınıklık, tutarsızlık; kısacası toplu gözüken ergen odası yatağının altındaki dağınıklık misali hayatın ve benliğin tam merkezinde olan tezatlıklar halkası beni her seferinde ayrı tavlamıştır. Beyaza sıçrayan kanın belki de “leke” olarak görülmeyeceği sayılı dünyalardandır Cronenberg Sineması. Haz ve de şehvetin ise kutsal gıda olarak kabul gördüğü bir dünya bu. 1988 yapımı ‘Dead Ringers’ filminde Oscar ödüllü oyuncu Jeremy Irons’ın hayat verdiği Beverly ve Elliot adlı ikiz jinekologlar o kutsal gıdayı ellerinden o kadar düşürmüyorlar ki birbirlerine olan yüksek bağımlılıkları bu gıdayı paylaşma anında parçalanıyor.
 
2023 yılına geldiğimizde Mantle Twins (Beverly ve Elliot) hastane koridorlarına geri dönüyor ancak bu sefer kadın vücudu içinde izleyiciyi karşılıyorlar çünkü Amazon Prime’ın ‘The Boys’tan sonra gelen belki de en provokatif içeriklerinden aynı adlı dizi, başrolünü yine Oscar ödüllü bir oyuncu olan Rachel Weisz’a teslim ediyor. 6 bölümden oluşan ve ‘Conversation with Friends’ ile ‘Normal People’ın bölüm senaryolarına da imzasını koyan Alice Birch’ün beyazperdeden diziye uyarladığı ‘Dead Ringers’, ütopya ile distopya arasında izleyiciyi her seferinde hangisi daha dominant duruyor konusunda kuşkuya sevk eden muazzam bir dans sunuyor. Bu dansta doğurganlığın kadına verilen bir lütuf mu, yoksa kadının yaşamından çalınan bir haklar silsilesi mi olduğu sorusundan tutkunun ve saplantının insan anatomisine ve ruhuna neler yapabileceğine kadar pek çok soruyu sorduruyor. Bu dansın her halükarda yöneticisi olan Rachel Weisz, iyi ki beyazcama geri dönmüş dedirtirken “Bu hanımefendiyi hem Elliot hem de Beverly yönünden iki ödül adaylığı tanımlayın” düşüncesini de izleyicide sabitliyor. Doğum sahneleri ile yakın zamanda tüm sezonlarıyla Prime’a giriş yapan ‘Nip / Tuck’a selam çakan ‘Dead Ringers’, sadece başarılı bir uyarlama olarak değil; pek çok başlığa kafası karışmadan değinen güçlü bir anlatım dili ve de performanslarla kendine sağlam bir yer ediniyor (Umarım! Zira IMDB puanının 6.4 olması biraz haksızlık sanki.) Orijinal filmde Mantle Twins’i yokuş aşağı sürükleyen kadın figürünün yerini dizide erkek figürüne bırakmayıp kadından devam ettirmesi de seçilen hikaye anlatıcılık yolunu heyecanlı kılıyor.
 
Eurythmics’in ‘Sweet Dreams’ eşliğindeki jeneriği ile “Jeneriği geç” seçeneğini en baştan egale eden ‘Dead Ringers’, tüm dünyada yayına girmeden önce dizinin yaratıcısı Alice Birch ile başrol oyuncusu Rachel Weisz’ı beş dakikalığına da olsa Canneseries sırasında zoom’dan yakaladık ve de ‘Hacks’ ile radara girip bu işle simasını “bir yerden anımsıyorum”dan çıkarıp kalıcılaştıran Poppy Liu ile kısa bir sohbet etme şansı bulduk. Sözü onlara bırakmadan önce Weisz’ın “Canlandırdığınız karakterlerden hangisini Mantle Twins’in hastası olarak görmek isterdiniz?” sorusuna verdiği cevapla “executive producer” titrini gelecek dizilerde de sürdürmesini umut ediyorum. 


 
ALICE BIRCH & RACHEL WEISZ
 
Yıllarca televizyona iş yapmadınız ve ‘Dead Ringers’ ile döndünüz. Bu süreçte deneyimlerinizden yola çıkarak televizyon / platformda hikaye anlatıcılığında neler değişti size göre?
Rachel Weisz: Televizyonu hikaye anlatımı açısından her zaman heyecan verici bir mecra olarak değerlendirmişimdir. Orijinal, provokatif ve sıra dışı bir yazımı yansıtabileceğiniz bir mecra. Senaristinden yönetmenine ve de oyuncusuna; sektör çalışanları televizyona iş yaparken risk alabiliyorlar. Yıllar içinde neler değişti kısmına gelecek olursam bu saydıklarım kesinlikle pek çok seviye atlamış ve aslında televizyon veya platform için yazılan bir işin ucu bucağı öngörülemez duruma gelmiş.
 
Alice, belki çok sorulmuştur ama seni bizzat yakalamışken birebirde duymak önemli; bu hikayeyi anlatırken kadın perspektifini seçme nedenin neydi?
Alice Birch: Açıkçası bu projeden önce Cronenberg’in filmini izlememiştim; Rachel ise o filmin kelimenin tam anlamıyla hayranıydı. Aslında kadın perspektifi seçimini etkileyen de bu oldu çünkü Rachel, Mantle Twins’i oynamak istiyordu. Bu neden orijinaline her ne kadar hikaye çerçevesi açısından sadık kalsak da yepyeni bir hikaye anlatmayı tercih ettik. Bununla birlikte temel aksımızı kardeşler arasındaki sıra dışı ilişki dinamiği kılmak istedik ki gerilim nosyonu ağırlıkta olsun. Çünkü o aks bir gerilim için tüm unsurlara sahip. Bununla birlikte pandemi ile birlikte de tartışmaya açılan ve doğumla birlikte pek çok nedenden ötürü de dünya gündeminin sıcak konularından olan medikal dünyaya geniş yer vermek istedik. 
 
Poppy, sinema tarihinin kült filmlerinden olan ‘Dead Ringers’ın yıllar sonra diziye uyarlanması fikri hakkında senin ilk izlenimin neydi?
Poppy Liu: İnanılmaz heyecan duydum çünkü ‘Dead Ringers’ın zamansız hikayesi ve anlatım dili kadar dizinin ardından muazzam bir ekip olması beni bu projeye sürükledi diyebilirim. Alice Birch bence dokunduğu her şeyi altına dönüştüren biri ve harika bir hikaye anlatıcı. Rachel’ın Jeremy Irons’ın canlandırmış olduğu rolü kendine özgü yorumla yeniden yaratması dahiyaneydi. Dizi olarak ‘Dead Ringers’ı filme bir saygı duruşu niteliğinde tanımlamak çok yanlış olur çünkü bence var olan hikaye 21’inci yüzyıla taşınıp daha da ileri bir noktaya götürüldü.
 
Rachel, ikizleri oynamak senin için nasıl bir deneyim oldu?
Aslında meme’lerde hep gördüğümüz “içe dönük”, “dışa dönük” yanları tek bir insanda toplamak yerine ikiye böldük diyebilirim. Mantle Twins’in o meme’lere konu olacağına eminim. İşin teknik kısmına gelecek olursak herhangi bir yeşil ekran vs. yoktu. Her sahnede önce Elliot’la başlayıp sonrasında Beverly’yi oynadım.
 
Hepinize sormak istediğim bir soru var; “kadın meseleleri”ne değinen dizilerde ağırlıklı olarak karanlık ton hakim ve belki son yıllardaki işlere baktığımızda ‘Fleabag’ harici işler bu anlamda distopyaya yakın. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
A. B.: Birden fazla ton elde etmek hikaye anlatıcılığı açısından bence son zamanlardaki en büyük hırsımız. ‘The Handmaid’s Tale’, ‘Fleabag’ ve ‘I May Destroy You’ gibi örneklere baktığınızda evet, belki karanlık atmosfer daha rahat seçilebiliyor ama aslında hepsinde bu birden fazla ton durumu söz konusu. Keza Cronenberg’in filminde de aynı gerçekle karşılaşıyorsunuz. Sizi çok güldürdüğü anlar olduğu gibi, tüylerinizi ürperten dakikalar da yaşıyorsunuz. “Hayatın gerçeği bu” gibi bir klişeye girmeyeceğim ama distopyaya yakın da olsa bir şekilde trajedinin içinde komediyi çıkarmak kıymetli.
 
P. L.: ‘Dead Ringers’, bence şeytani bir şey yapıyor. Sırf doğum olgusuna değinip onu tüm çıplaklığıyla göstermesi bile çok cesur bir seçim. İçinde çok fazla mesajı barındırıyor; insan anatomisinin önemi, medikal sistemin başarısızlıkları, insanların kendi vücutları üzerinde bile söz sahibi olamayışları daha doğrusu buna zorunda bırakılmaları… Tüm bu konulara değinilmesi çok önemli. Oldukça güçlü bir hikaye anlatımı söz konusu. Doğum, kürtaj, düşük vb. konular maalesef üzerinde durulan ve çok konuşulan konular değiller. Dizide ilk bölümde bir sahnede bir kadından şu repliği duyuyorsunuz: “Çocuk istediğimi sesli söylemem normal, değil mi?” Güç kurumların elinde. Toksik ilişkiler, kız kardeşler, sevgi ve tutku, sapkınlık… Aslında tüm bunlar karanlık bir atmosferden çok radikal bir atmosfer yaratıyor.  
 
Poppy, seni yakalamışken ‘Hacks’e de selam çakmadan olmaz. Oradaki Kiki ile ‘Dead Ringers’ta hayat verdiğin Greta gerçek hayatta birbiriyle karşılaşsa ilk verecekleri tepki ne olurdu ve birbirlerine nasıl tavsiyelerde bulunurlardı?
Harika bir soru! Yüz yüze gelmek mi? Bence bir insanın dışadönük ile içedönük yanının buluşması gibi bir manzara çıkar ortaya. Biri nefes almadan konuşurken, diğeri nefes bile almaz tahminimce (gülüyor.) Bence ikisi bir araya geldiğinde dünyanın kontrolünü bile ele geçirebilirlermiş gibi geliyor. Büyük bir soygunun mimarı olabilirler; sadece ikisinden oluşan harika bir soygun ekibi olabilir. Kiki herhangi birini silahsızlaştırabilir. Çünkü çok dost canlısı. Greta ise alışılmadık, acayip biri. Ve dilediği yere sinsi bir şekilde sızıp her şeyi yapabilir. Girip parayı çalar ve bir daha yüzünü göremezsiniz bile.
 
Rachel, son sorum sana olacak; filmografinin tamamını göz önünde bulundurduğunda bugüne kadar canlandırdığın karakterlerden hangisini Mantle Twins’in hastası olarak görmek ilgini çekerdi?
R. W.: Oooo, beklemediğim güzel bir soru. Açıkçası yıllardır hep ekrana taşımak istediğim ama sadece sahnede oynama şansı yakaladığım Blanche Dubois’yı Mantle Twins’in hastası olarak görmek oldukça ilginç ve heyecan verici olurdu benim için. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER