2007 yılında giriş yaptığı Beykent Üniversitesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda
görüntü yönetmeni olarak sinema filmleri çekmeye başladığı kariyer yolculuğu
2014 yılında ‘Çırak’ isimli uzun metraj film senaryosunun Kültür Bakanlığı
Sinema Genel Müdürlüğü'nün 'İlk Filmini Gerçekleştirecek Yönetmen' fonundan
destek görmesiyle profesyonelliğe taşındı. 2015 yılında çekilen film ; 52.
Uluslararası Antalya Film Festivali
, 35. Uluslararası İstanbul Film Festivali
, 16. Frankfurt Türk Filmleri Festivali
2016 yılında kurduğu Akli Film adlı yapım şirketiyle dizi, film ve belgeseller
üretmeye başlayan yapımcı, yönetmen, senarist Emre Konuk, 2019'da
gerçekleşen ‘Dünya Tarihinin Dönüm Noktaları’ belgeseli, 2020 yılında
gerçekleşen ‘Kuşlarla Yolculuk’, 2020 yılında gerçekleşen Büyük Selçuklu
Devleti'nin anlatıldığı ve Türk Dizi Tarihi'nin en büyük prodüksiyonlu dizisilerinden biri olan
‘Uyanış: Büyük Selçuklu’ ile 2 sezondur TRT 1’de yayınlanan ve reyting
birinciliğini elinden bırakmayan ‘Alparslan: Büyük Selçuklu’ dizisiyle adından
sıkça söz ettiriyor.
Emre Konuk ile kariyer yolculuğu, sektör ve yeni projeleri üzerine keyifli bir
sohbet gerçekleştirdik...
• Aslında sizi yapımcılıktan
önce yönetmen olarak tanıdık. İlk uzun metraj filminizle çok genç yaşta birçok
ödülün sahibi oldunuz. O yaşta bu başarı sonraki adımlarınız için sizi nasıl
biçimlendirdi?
İşimi hiçbir zaman
ödüllendirilmek için yapmadım. Hep inandığım ve güvendiğim hikayelerin peşinden
koştum. Çırak, benim hem yazıp hem yönettiğim bir film. Ortaya koyduğunuz işin,
dünyanın dört bir tarafında izlendiğini, ödüllendirildiğini gördüğünüzde
anlıyorsunuz ki, ortak his yaratan bir hikâye anlatabilmişsiniz. Bu filmi
yapmam için beni tetikleyen o güdünün doğru olduğunu gördüm ve yoluma devam
ediyorum.
Ayrıca buradan elde ettiğim
başarı, yapımcı olarak nasıl bir yönde ilerleyeceğim konusunda da bana ışık
tuttu. Bulunduğum noktaya gelmemde, yönetmenlik hatta görüntü yönetmenliği
nosyonlarımım etkisini daha net tespit ettim. Yapımcılığa başladığımdan beri
tek sermayem, kendi yeterliliklerim ve çalışkanlığım olduğu için, kendi yapımcı
modelimi, yaratıcı yönüm üzerine kurmanın beni farklı kılacağına ve benim için
daha doğru olacağına karar verdim.
• Projelerinizin hem senaryo
hem yönetmenlik hem de yapımcılık tarafında yer alıyor olmanın artı ve eksileri
nedir? Hepsinin içinde olmak yorucu olmuyor mu? Yoksa yaratıcılık anlamında
kolaylık mı sağlıyor?
Bugüne kadar projelerimi, fikir
aşamasından başlayarak, bütün olarak ürettiğim bir çalışma disiplini ile
ilerledim. İyi bir temel sinema eğitimi zaten size hepsini birden öğretiyor,
sonrasında nasıl ilerleyeceğiniz ise size kalmış. Yaptığımız işin kollektif bir
üretim olduğunu bilerek, tüm süreci yönetmeyi, tüm donanımımla projeye katkı
sunmayı seviyorum. Bana göre ancak o zaman ortaya çıkan iş Akli Film işi
oluyor. Ayrıca hem işlerimi satın alan mecraların hem de benimle çalışan
ekiplerin beklentisinin de bu yönde olduğunu düşünüyorum.
Arka arkaya dönem
işlerine imza attınız. Tarih ilgi duyduğunuz bir alan mı? O dönemden gitmenizin
özel bir sebebi var mı?
Tarihe ilgi duyduğum muhakkak.
Dönem işleri yapmayı da seviyorum. Hem hayat görüşüm hem de geçmişe ait bilgi
birikimlerim nedeniyle hâkim olduğuma inandığım bir alanda daha rahat hareket
edebiliyorum. Bir diğer yandan, neredeyse hiç kaydı tutulmamış zamanları,
yeniden ete kemiğe büründürebilmek, en ince detayına kadar hayal edip meydana
çıkarmak beni çok heyecanlandırıyor.
Elbette hedefim, sadece dönem
işleri yapan bir yapımcı olmak değil. Öncelikle, bir senarist ve bir yönetmen
olarak, yapmayı planladığım, üzerinde çalıştığım pek çok farklı türde
projelerim var. Çırak bir üçlemenin ilk filmiydi, en kısa sürede diğer iki
filmimi de çekmeyi çok istiyorum ve bu yönde çalışmalarım sürüyor.
• Dönem işi yaparken sizi en çok zorlayan şey ne oluyor?
Tabii ki en zor kısım uygulama.
Günümüzde geçen bir dizi projesine kıyasla, işiniz, belki de 3-4 kat fazla.
Yönettiğiniz iş çok büyük bir organizmaya dönüşüyor, düşünmeniz gereken
detaylar çok fazla. Dönem işlerinin altından kalkabilecek ekipleri kurmak,
oyuncu seçimleri hayli zorlayıcı. Biz uzun zamandır bu alanda olduğumuz için
sürekli birlikte çalıştığımız, temel ekibimizi oluşturarak bu sıkıntıyı büyük
ölçüde aştık.
Bir diğer zorluk ise, tarihi
gerçek kişileri anlatan bir proje yapıyorsanız, o kişilerin sorumluluklarını
taşımak. Bu aşamada doğru bilgi ve doğru bakış açısını projenize yerleştirmek
için de çok çalışmanız gerekiyor.
• Kısa vadede gerçekleştirmek
istediğiniz farklı dönemlere ya da günümüze ait proje planlarınız var mı?
Yurt dışından sıklıkla, ortak
proje teklifleri geliyor. Bugüne kadar ortaya çıkardığımız projelerin böyle
yeni talepler oluşturması gurur verici. Bu teklifler içerisinde yapmaya karar
verdiğimiz ilk iş bir sinema filmi. Türkiye-Malezya ortak yapımı olacak bir
HALİD BİN VELİD filmi yapacağız. Ön prodüksiyon süreci başladı. Bir yandan
senaryo yazılırken diğer yandan oyuncu seçimleri yapılıyor.
Akli Film’in en önemli
özelliklerini saymamı isteseniz, ilk başta masamızın üzerindeki projeleri
söylerim. Elbette dönem işleri yapmaya devam edeceğiz. Bilinen, bilinmeyen çok
sayıda tarihi kişinin henüz anlatılmamış, heyecan verici hikayeleri var ve sıradan
insanların, topraklarımızda yaşanmış, masalsı, gerçek pek çok hikayesi.
Ulusal televizyon kanallarıyla
görüşmeye başladığımız, yakın tarihte ve günümüzde geçen dizi projelerimizin
yanı sıra, dijital platformlar için üretmeye başladığımız, belki de Akli
Film’den hiç beklemediğiniz türlerde de çok sayıda işimiz var. Zamanı geldikçe
bu projeleri sizlere duyurmak için de çok heyecanlıyız.
• Son günlerde Büyük Selçuklu
serisinin 20’den fazla ülkeye satıldığını okuduk. Yurt dışından nasıl tepkiler
geliyor? Yabancıların bizim hikayelerimizi bu denli sahiplenmesini ve
projelerin yurtdışında da çok izlenmesini neye bağlıyorsunuz?
Ülkemizde, hikâye çeşitliliği
çok fazla. Hem coğrafi hem kültürel olarak yabancılar için şaşırtıcı denecek,
merak uyandıracak bir ülkeyiz. Demek ki duygu aktarımlarımız da evrensel
standartlarda ki projelerimiz tüm dünyada ilgi görüyor.
Akli Film projeleri özelinde
konuşmam gerekirse, ben baştan beri tarif ettiğim çalışma biçiminin
sonuçlarını, tam da hayalimdeki gibi gerçekleştiğini görüyorum diyebilirim.
Aldığım yorumlar genellikle, bizim projelerimizdeki teknik ve sanatsal
standardın benzerlerine kıyasla çok yukarıda olduğu yönünde oluyor. Selçuklu
serisi prodüksiyon kalitesi ve senaryo diliyle ülkemizde bu zamana kadar
yapılmış dönem işlerinin çok çok ötesinde. Her hafta yayına yeni bir bölüm
hazırlamanız gereken, Ana akım bir dizide film kalitesinde savaş sahneleri
çekebildiğimizi tüm dünyaya gösterdik. Bizden sonra da benzer projelerde bu tip
sahneler çekilmeye
başlandı. Akli Film olarak, dünya standartlarında, büyük yapımlara imza
atıyoruz. Neredeyse bir okul gibi, ekiplerimize, daha önce kimsenin imkân
sunmadığı deneyimleri yaşatıyoruz. Bizimle çalışan, bizim setlerimizde yetişen
pek çok kişi şu anda, bizden edindikleri bilgi ve deneyimi sektörün diğer
işlerine aktararak, genel kalitenin artmasına katkı sunuyorlar. Sektöre yön
vermek bizim için mutluluk verici. Özellikle hikâye anlatımındaki tarzımıza ve
dizinin dünyasını oluşturma biçimimize gelen yorumlar hem benim hem de ekibimin
motivasyonunu sürekli taze tutuyor.
Şu sıralar kafkaesk tonlardaki
psikolojik dizilerin de ilgiyle izlendiğini ve birçok ülkeye satıldığını
gözlemliyorum. Ölüm korkusu yaşayan, takıntılı bir karakterin öyküsünü
anlattığım filmim Çırak’ı bu konuda öncü görüyorum. 2014 yılında bu filmi
yaparken etrafımdaki hiç kimse projeye inanmamıştı. Psikolojik insan
hikayelerinin alıcısı yok denmişti. Ancak film yurtiçi ve yurtdışında onlarca
ödüle layık görüldü. Fipresci üyesi birçok yabancı sinema eleştirmeni 2015 yılının
en iyi 10 filmi arasında gösterdi. Üzerine tezler yazıldı. Bence başarılı bir
yapımcının meziyetlerinin başında, sektörün ve izleyici alışkanlıklarının
nereye evrildiğini önden sezip havayı koklayabilme yetisi gelmeli.
• Selahaddin Eyyubi isimli
uluslararası bir dizi projeniz olduğunu duyduk. Bize biraz projeyi anlatabilir
misiniz? Proje fikri ilk nereden çıktı? Nasıl bir iş bizi bekliyor?
Selahaddin Eyyübi benim
yıllardır yapmayı hayal ettiğim projelerden bir tanesiydi, Pakistanlı
ortaklarım da aynı niyetle kapımı çaldıklarında hayallerimizi birleştirip, bir
platform dizisi yapmak üzere kolları sıvadık. Sadece İslam dünyasında değil,
tüm dünyada bilinen ve saygı duyulan bu kişiliği anlatmak herkese nasip olmaz.
Proje ile ilgili şu aşamada söyleyebileceğim en önemli şey, tüm dünyada
izlenmesini istediğimiz, evrensel standartlarda bir iş ortaya koymak için gece
gündüz çalıştığımız olabilir.
• Dijitalleşen dünyada
yapımların geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sektör sizce nereye evrilecek?
Sektörün, değişen ve
dijitalleşen dünyaya hızla evrildiğini görüyorum. Şu sıralar tam da bu geçiş
dönemini yaşıyoruz zaten. Daha önce de benzer biçimde gerçekleştiği gibi, kısa
süre içinde sektörün tüm bileşenleriyle yeni bir sistem yaratıp, üretime hız
kesmeden devam edeceğini düşünüyorum. Tabii ki her zaman, her platformda olduğu
gibi üretime devam edebilmek için en önemli unsur içerik. Hikayeniz güçlüyse,
sanal ya da gerçek, dijital ya da değil bütün sahalarda oluşturulacak bütün
platformlarda sağlam bir yeriniz olacak demektir.