Cesar Millan.. Yani yaygın ve bilinen adıyla, Köpeklere Fısıldayan Adam.. O, belgesel kanallarının müptelası olanların en az bir kez denk geldiği, hayvanseverlerin soluksuz izlediği bir eğitmen. 25 yılı aşkın bir süredir hayvanlarla, çoğunlukla da köpeklerle hemhal. 21 yaşında Meksika'dan Kaliforniya'ya gelip hayatını tek başına kuran Cesar Millan'ı büyücü, kullandığı yüntemleri büyülü bulan bir köpek severim. NatGeoPeople'da programlarının başlayacağını öğrenince röportaj yapmak istedim. Cesar Millan'a ulaşmamı sağlayan FIC Turkey ekibine destekleri için de peşin peşin teşekkür ederim.
"Tek köpekle başa çıkamıyorum" diyenler eqlesin!
R: Cesar,
başlamadan hemen sorayım, Türkiye’de seni tanıyan ve takip eden pek çok hayvan
sever olduğunu biliyor musun?
CM: Artık biliyorum! Çok sık seyahat ediyorum ve o zamanlarda
dünyanın farklı yerlerinden, farklı kültürlerinden insanların beni tanığını görmek hep şaşırtıyor.
Birkaç sene önce, Londra’da bir film çekimi esnasında Singapurlu bir seyircime
denk geldim. Beni sokakta görüp tanıdı ve çok keyifli bir sohbetimiz oldu. Bunun
gibi durumlar sıklıkla başıma gelebiliyor. Ama tabii ki dünyanın her yerinde
hayvan severler olduğunu hep biliyordum. Hayvan dostu olmak her ülkede ve
kültürde kendini gösteren ve bize insan olduğumuzu hatırlatan ortak bir
paylaşım.
R: Ülkemizde çok
popüler olan Ekşisözlük gibi internet sitelerinde hakkında yazılmış sayfalarca yorum var. Köpeklerle yaptığın çalışmalara saygı duyan hayranların
var. Televizyon programlarının tekrarları bile çok izleniyor. Onlara ne demek
istersin?
CM: Hepsine çok, çok, çok teşekkür ederim. Hep dünyanın en
iyi hayran kitlesine sahip olduğumu düşünüyorum. Sadece gösterilerimi
izledikleri için değil; anlattığım şeyleri öğrendikleri ve diğer köpek
sahiplerine aktardıkları için.
R: Köpekler
öğrenebilir ve eğitilebilir varlıklar. Bu bilgi cepte. Fakat senin her köpeği anında
etki altına alman ve ‘patron benim’ diyebilmen doğal bir yetenek mi? Öyleyse,
bunu ilk ne zaman fark ettin?
CM: Aslında her ikisi de.. Yani bu iş hem biraz yetenek, hem çok uzun
süredir köpeklerle çalışıyor olmamın karışımı. Büyükbabamda kesinlikle bu
yetenek vardı ve ben de kendimi bildim bileli bir hayvan severim. Aslında bu
olay tamamen bir köpeğin enerjisini okuyup liderlik kurmak için bu enerjiyi
geri yansıtabilmekle ilgili. Dominant bir köpek, bir sürüye doğru yürüdüğünde daha anlaşılır olması için hadi bir
köpek parkına yürüdüğünde diyelim, liderliğini ilan etmesine gerek yoktur. Diğer köpekler bu durumu o köpeğin enerjisinden hemen anlarlar. Ben de yeni bir köpekle çalışmaya
başladığımda aynı yöntemi kullanıyorum.
R: Vakıf nasıl
gidiyor? Son zamanlarda neler yapıyorsun?
CM: Vakıf, Mutt-i-Gress* gibi eğitim ve bilinçlendirme
programlarını destekleyerek tüm dünyada hayvan haklarının müdafaa edilmesi ve
desteklenmesi üzerine çalışıyor. Hayvanları daha iyi koruyan bazı yasaların
kanunlaştırılması için her gün daha fazla hayvan hakları derneğiyle ortak
çalışıyoruz. Ayrıca hayvanların kötü
yaşam koşullardan kurtarılması ve iyileştirme süreçleri için uğraşan derneklere de
ödenek sağlıyoruz.
R: Türkiye’de de
bir seminer vermeyi düşünüyor musun?
CM: Vakit bulabilirsem çok isterim. Şu aralar, turne, televizyon
programının çekimleri ve üzerinde çalıştığım yeni bir kitap derken işler o kadar
yoğun ki…
R: Cesar, 'Red Zone'
denilen tehlike sınırına dayanmış köpeklerle de çalışıyorsun. Onların yaşam ve
ölüm arasındaki son şansları olduğunu bilmek nasıl bir duygu?
CM: Davranışları yüzünden, ıslah edilemediği için öldürülecek bir köpeği
kurtarabildiğim her sefer muhteşem bir his. Bu köpeklerden birini tedavi
edebilmek, sahiplendirildiğini görmek ve aylar, yıllar sonra yine hiçbir sorun
çıkmadan hayatlarına devam edebildiklerini duymaktan daha tatmin edici bir şey
yok. Eğer köpeği sahiplenen kişi durumla başa çıkamıyorsa da uygun birini
bulana kadar takip etmeye ya da Köpek Psikoloji Merkezimin daimi bir parçası
olmalarına uğraşıyorum.
R: Yöntemlerin
beğenen ve çok takdir eden kişiler olduğu gibi eleştirenler de var. Bununla
ilgili ne düşünüyorsun?
CM: Bazen insanlar benim hedeflerimi yanlış anlıyorlar. Köpekleri
bir öğrenciden ziyade öğretmen olarak görürüm. Amacım insanların köpekleri
algılayış biçimini etkileyebilmek. Onlara köpeklere nasıl saygı göstermeleri
gerektiğini öğretmek istiyorum. Bir de bazı programlarımda ve gösterilerimde
izlediğiniz köpeklerin, televizyonun doğası gereği ‘ilginç şeyler’ istemesi
nedeniyle, en özel ve uç örnekler
olduğunun altını da çizmek isterim. Çok
agresif bir köpeğin rehabilitasyonu, çok hareketli ama disiplinsiz bir köpeği
eğitmekten çok daha fazla zaman alacaktır.
R: Zen ya Uzak Doğu felsefeleriyle ilgili misin? Televizyon programını izlediğimde aklıma ilk
gelen şey kesinlikle bir Zen geçmişin olduğuydu çünkü
CM: Doğadaki ahenk ve dengeyi vurguladıkları için bu
felsefelere yakın hissediyorum ve kesinlikle Köpek Psikoloji Merkez’imde Zen
havasını yaratmaya çalıştım. Zaten hep manevi yönü kuvvetli biriydim, bu da
köpeklere olan bakış açıma yansıyor. Köpekler içgüdüsel davranırken, insanlar
duygu ve düşünceleriyle hareket ederler. Ama insanlar da daha ruhani yönlerini
öne çıkararak köpeklerin güdüsel dünyasına yaklaşabilirler.
R: Rehabilitasyondan
sonuç alamadığın köpekler oldu mu?
CM: Evet, iki kez. Köpek yavrularını satmak için çiftleştiren ve bunu da sağlıksız koşullarda, yetersiz ortamlarda yapan hayvan yetiştiricileri devreye
girdiğinde. Bu tip insanlar, her köpeği çiftleştirirler, hayvanların güçsüz yanları olsa bile... Bahsettiğim bu iki köpeğin genlerinde de nörolojik
bozukluklar vardı. Bu da eğitilip topluluk içinde yaşamaya gönderilemeyecekleri
anlamına geliyordu. Bunun dışında tedavinin uzun vadede başarısız olmamasının tek
sebebi, köpek sahibinin öğrettiklerimi uygulamaya devam etmemesidir.
R: Bize senin
hakkında Google aramasıyla bulamayacağımız bir şey söyleyebilir misin?
CM: Bahçeyle uğraşmaya bayılırım. Hatta daha az önce iş
arkadaşlarıma evde büyüttüğüm koca limonlarımdan ikram ettim.
R: Televizyon
dizilerinden takip ettiklerin var mı?
CM: Şu anda “Game of Thrones” izliyorum. “Empire" izledim ve “Breaking Bad”in de büyük bir hayranıydım.
R: İlgili bölümü izlemedim ama, Eric Cartman’ı
evcilleştirmek kolay oldu mu?
CM: Bilmiyorum çünkü “South Park”ta kendimi oynamadım. Gerçi o
bölümle ilgili ilginç bir-iki şey var. Bunlardan biri tekniklerimi oldukça iyi
kapmış olmalarıydı ve tedavinin bir süre sonra işe yaramamasının tek sebebi
Carman’in annesinin rehabilitasyonun devamını getirememesiydi. Bir diğeri de, ben
dizide yer alan ve dalga geçilmeyen az sayıda ünlüden biriyim. “Cesar LIVE”
şovumda halen o bölümden görüntüler kullanıyorum ve izleyiciler de çok
seviyorlar.
Her Çarşamba, kaçırmayın..
R: "Cesar Millan: Acil Yardım"adındaki programın Nisan’da Türkiye’de gösterime girdi. Bu formatı tüm dünyaya yaymayı
planlıyor musunuz? Yani şunu demek istiyorum; bir-iki bölüm de İstanbul’da çekmeyi düşünmez miydin?
CM: Hali hazırda İspanya ve Britanya dâhil olmak üzere
çeşitli ülkelerde gösterilerin çekimlerini yaptım ve
bir-iki bölümünü de Singapur’da çektik. Bu nedenle mümkündür. Program zaten
birçok ülkede yayınlanıyor. Yani, kanalımız ve ekibimiz evet derse, neden
olmasın?
R: Son olarak, 50
yaşında ve 54 kiloyum. Küçük bir bahçesi olan apartman dairemde yalnız
yaşıyorum. Evden çalışıyorum ve 12 yaşında bir Golden Retriever’ım var. Bir
yavru köpek sahiplenmek istiyorum. Ne önerirsin?
CM: Ne zaman insanlar bana “hangi köpeği sahiplenmeliyim”
diye sorsa, onlara kendileri ya da ev halkından biriyle aynı ya da daha az
enerji seviyesinde köpek seçmelerini söylüyorum. Köpeğin cinsi asla köpeğin
haraketliliği kadar önemli değildir. Senin durumuna gelince yaşça büyük
köpeklerin, yavrularla uğraşmak istemeyeceklerini unutma. Genç
köpekler çok fazla hareketli olacakları için almadan önce mutlaka seninkini birkaç yavru köpekle
bir araya getirip tepkisine bakman lazım.
Ama hali hazırda yaşı büyük bir köpeğin olmasaydı yavru sahiplenmek
için ideal bir aday olurdun çünkü bütün gün evdesin ve yavruların ilk aylarında
ihtiyaçları olan sürekli ilgi ve eğitimi rahatça sağlayabilirsin. Senin durumun için artık çok iri köpekler örneğin Huskie ya da Alaskan Malamute gibi cinslerden de kaçınmanı öneririm. Ama sihirli formül şu: enerji seviyesi senle aynı ya da
senden daha düşük, orta büyüklükte cins ya da kırma köpeklere bakmanı tavsiye
ederim.
Cesar'ın gerçekten çok yoğun bir iş programı var ve bu programın arasına bizi sıkıştırıp, vakit ayırdığı için teşekkür ederiz. Bu röportaj vesilesiyle köpeksever Ranini olarak yetkililere sesleniyorum. Gördüğünüz gibi Cesar Millan, Türkiye'ye gelmek konusuna sıcak bakıyor. Artık top sizde. "Cesar Millan Türkiye'ye gelsin, bize seminer versin" diyecek bir milyon kişi bulur muyum? En azından denerim ^.^
Böyle işte..
R
Hamiş: Mutt-i-Gress nedir bilmiyorum. Cehaletim anlaşılmasın diye de sormadım çünkü tipik bir Türk olmak bunu gerektirir. Eğer anlamını bilen varsa, yorum kutucuğuna bıraksın da hep birlikte öğrenelim..