Hür Can Davran, 15 Kasım
1992 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı üflemeli çalgılar bölümünden ana sanat dalı klarnet olmak üzere
mezun oldu. İki sezon İstanbul Şehir Tiyatroları’nda çalıştı. İstanbul Halk
Tiyatrosu bünyesinde oyunculuk çalışmalarına katıldıktan sonra bir süre
Milano’da yaşadı. Hür Can Davran, şimdilerde ise ilk oyunculuk deneyimi olan “Kanunsuz
Topraklar” dizisi ile izleyici karşısına geçiyor.
1-Son projenizde
canlandırdığınız karakteri özetleyecek beş anahtar kelime?
Kanunsuz Topraklar
dizisinde Yusuf karakterini canlandırmaktayım. Yusuf; tez canlı, fedakâr, iyi
kalpli, saf, arkadaşlarına ve davasına gönülden bağlı bir karaktere sahip.
2-Canlandırdığınız karakterin
tek bir özelliğine sahip olacaksınız; hangisini seçerdiniz?
Bir özelliğine sahip
olmak değil de, Yusuf gibi olabilmek derim.
3- Oynadığınız diziyi,
filmi veya tiyatro oyununu bir yemek, canlandırdığınız karakteri de
malzemelerden biri olarak düşünecek olursanız; projeyi hangi yemeğe
benzetirsiniz ve karakteriniz olmasa hangi malzeme eksik olurdu?
Bir yemek değil ama
gözümde sobanın üstünde çıtırdayan kestaneler canlanıyor. Soğumasını
beklemezsen el yakan cinsten. Özenle çizik attıktan sonra iyice pişmesi
gerekiyor; Yusuf da bu kestanelerden bir tanesi.
4- İlk audition’ınızı
hatırlıyor musunuz; nasıl geçmişti?
İlk deneme çekimimi gayet
iyi hatırlıyorum; çok heyecanlıydım.
5- Bugüne kadar oynarken
yaptığınız en komik hata nedir?
Çok düşünmek!
6- Şu an/son olarak
oynadığınız dizide, filmde veya tiyatro oyununda sizin ya da başka bir
karakterin söylediği, en sevdiğiniz replik nedir?
“Becerebilse sinekten
bile yağ çıkarır herifçioğlu”
7- Bir
bölümlüğüne/sahneliğine oynadığınız herhangi bir işteki karakterinizi ekipten
başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdiniz? Aynı şekilde siz de
başka bir karakteri oynayacaksınız. Hangisini seçerdiniz? (Yaş, cinsiyet vb.
etmenleri düşünmeden)
Kanunsuz Topraklar’dan
Celal karakterini canlandırmayı deneyimlemek isterdim. İçimdeki hoyrat ve asi
genci ortaya koyabilmek için.
8-Ergenliğinize döndük;
sevdiğiniz bir ünlünün fotoğrafını tişörte bastıracaksınız. Bu kim olurdu?
(Yerli/yabancı fark etmez)
Tarantino’nun Jackie
Brown filminden Robert De Niro’nun canlandırdığı Louise Gara karakterinin silueti
olurdu.
9-Karşınızda zaman
makinesi var; hangi dönemde, hangi şehre ışınlanmak isterdiniz?
1960’ların New York’una
bir İtalyan mahallesine ışınlanmak isterdim.
10-Bugüne kadarki en
büyük çılgınlığınız nedir?
Anlık bir çılgınlıktan
bahsedemem ama konservatuvar zamanlarımda, beş sene boyunca her gün en az beş
saat enstrüman çalışmak benim çılgınlığımdır.
11-Hangi dizileri takip
ediyorsunuz ve onları izlerken yanında yemesem olmaz dediğiniz abur cuburlar
neler?
Genellikle eski filmleri
izlemeyi tercih ediyorum. Tarantino hastasıyım diyebilirim. Abur cubur yememeye
özen gösteriyorum ama ay çekirdeği vazgeçilmezim.
12-Güne bir kitabın
dünyasında başlayacaksınız; öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında
geçireceksiniz. Hangilerini seçerdiniz?
Deli İbrahim ile
başlayıp; Yarım Kalan Aşklar ile devam edip, Casino filmi ile bitirmek.
13-Oyunculuğun en çekilir
ve çekilmez yanları nelerdir?
Aslında oyunculuğun
çekilmez bir yanı yok. Belki beklemek diyebilirim.
14-Kapitalizm, feminizm,
sosyalizm, elitizm... Hadi, bunların yanına bir tane de siz yepyeni bir
“-izm”li kavram ekleyin.
Hayat-izm.
15-Bir sonraki oyuncuya
sormam için senden bir soru rica etsem…
Hayatın anlamını ve anlam
içinde oyunculuğun yeri hakkında bir başlık atsan, bu ne olurdu?