Ben Fogle: Şehirden bağımsız olmak daha dürüst ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı

Ben Fogle: Şehirden bağımsız olmak daha dürüst ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı
Birleşmiş Milletler tarafından vahşi doğanın koruyucusu olarak atanan ödüllü Yazar ve maceraperest Ben Fogle doğal hayata dönen insanların yaşam hikayelerine ortak olduğu belgeseli ile karşımızda. 

Ben Fogle ödüllü bir yayıncı ve maceraperest. Sunday Times'ın en çok satan kitaplarını yazdı ve Birleşmiş Milletler tarafından vahşi doğanın koruyucusu olarak atandı. Yayıncılık hayatında Everest Dağı'na tırmandı, Atlantik'ten kürek çekti, Antarktika'dan Güney Kutbu'na doğru Yarıştı ve Orta Doğu'daki pek çok çölleri geçti. BBC, ITV, C5 ve Discovery için New Lives in the Wild de dahil olmak üzere çok sayıda programın sunuculuğunu üstlendi. Royal Geographic Society'nin bir üyesi ve WWF’in marka elçisidir.

Yapımın ilk sezonunda maceracı Ben Fogle, 'Where the Wild Men Are' dizisinin ilk beş sezonunda hikayeleri anlatılan ve Dünya’nın en izole köşelerinde yaşayan bir kısım insanın yeni yaşamlarıyla nasıl başa çıktıklarını anlamak için tekrar ziyaret etti.

Belgeselde izleyebileceğiniz birbirinden farklı hayat hikayesinden biri Avusturalya'da ücra bir adada yaşayan eski iş insanı David Glasheen'a ait. David, yirmi yılı aşkın bir süredir barış ve huzur içinde yaşamanın tadını çıkarmaktadır. Fakat bu hayatı devam ettirebilmek için kendi sebzelerini yetiştirmek, balık ve yengeç tutmak, kendi birasını yapmak zorundadır. 

Şehir hayatından kaçıp özgür doğa ile baş başa kalma hayaline ilham olabilecek gerçek hayat tecrübelerini konu alan Ben Fogle: Return to Wild, 27 Aralık Pazar gününden itibaren saat 20:00’de BBC Earth ekranlarında seyircisiyle buluşacak.
 



• Bu sezonun çekimi ne kadar sürdü? Farklı ülkelerde ve farklı yerlerde olmak sizin için yorucu muydu?
Programı 9 yıldır yapıyoruz ve her serinin çekilmesi bir yıl sürüyor. Çekimlerin yapıldığı pek çok yer son derece uzak ve her bölüm yaklaşık 2 haftada çekiliyor. Yılda 10 bölüm yapıyoruz. Seyahat etmeyi seviyorum. Bu benim hem hobim hem de  işim.

• Belgesellerde alıştığımızdan biraz farklı bir sunum tarzınız var. Ziyaret ettiğiniz insanların hayatlarına dahil oldunuz. İkinci sezonun ilk bölümünde, 7 yıl sonra Yeni Zelanda'da yaşayan bir aileyi tekrar ziyaret ettiniz… Bu buluşmanın size nasıl bir his verdiğini anlatır mısınız?
Programın anahtarı, bu yaşam tarzını deneyimlememde gizli… Televizyon genellikle çok yüzeyseldir ama ben doğada yaşayan insanlarla onların güvenini kazanmak ve hayatlarına dair dürüst, ham bir fikir edinmek için zaman geçiriyorum. Yeni Zelanda'ya dönmek harikaydı. Uzun yıllar ziyaret ettiğim ilk ailelerden biriydi ve geri dönmek şaşırtıcı derecede duygusaldı. “Revisit” serisini seviyorum. Uzun zamandır görmediğiniz arkadaşlarınızı yeniden görmek gibi.

• Belgeselinizde bize şehir hayatından tamamen soyutlanmış insanları ve modern hayatımızın alışkanlıklarını anlatıyorsunuz. Deneyimlerinize dayanarak, bu tür yaşamın olumlu ve olumsuz yanları hakkındaki fikirlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Şehirden bağımsız yaşamanın daha dürüst ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı olduğunu düşünüyorum. Sizi doğaya yaklaştırır ve tüketimden uzaklaşır. Fırsat ve umudun şehirde yattığına dair temelsiz bir fikir var, ancak gerçek şu ki yanlış rüyanın peşinde koşuyoruz. Vahşi yaşamın kolay olduğu söylenemez. Şehirden uzak, daha zor ve hassas olabilir ama ödülleri çok büyük.

• Pandemi şehir merkezlerini daha fazla etkilese de aslında tüm dünyayı etkiledi. Bence karantina sizin için de birçok yönden daha zorluydu. Karantina sırasında ne yaptınız?
Evlere kapatılmak herkes için zordu. Ben bu süreci farklı ve içe yönelik bir macera gibi yaklaştım. Antarktika'ya tek başıma gitmektense, ailemle birlikte evde kaldım. Bu anlamda ailemle bu kadar çok zaman geçirmek güzel ve güçlü bir deneyimdi ama seyahati, doğayı ve özellikle de vahşi doğayı özledim. Pandemi, dünyaya doğal yaşamın önemini bir kez daha hatırlattı.



• Önümüzdeki yıllarda doğaya dönüşte bir artış olacağını düşünüyor musunuz? Sürekli olarak modern yaşamlardan izole edilmiş vahşi doğada yaşayan insanlardan bahsediyoruz. Modern yaşamın bizi bir şekilde kısıtlayıcı bir yaşam tarzına ittiğini düşünmüyor musunuz?
Bence salgın hepimiz için bir uyanma çağrısı oldu. Teknoloji, artık ofise bağımlı olmadığımız ve hepimizin uzaktan çalışabileceği anlamına geliyor. Paradan çok mutluluğun önemini uzun zamandır savundum. Zenginlik genellikle finansa atfedilir, ancak hepimiz sağlığın zenginlik olduğunun farkına vardık. Mutluluk her şeyden daha önemlidir. Bence temel değerlerimizi değiştirdik ve tersine bir göç yaşamak üzereyiz.

• Everest'e tırmandınız, Sunday Times'in Çok Satanlar listesinde dokuz kitabınız var, BBC için sayısız program sundunuz. Ayrıca WWF'nin ve BM Vahşi Doğa Elçisisiniz. Tüm bu başlıklar çok heyecanlı, bize motivasyonunuzdan ve bu enerjinin kaynağından bahseder misiniz?
İyimserim. Bir atasözünün dediği gibi, hayatıma günlerimi değil günlerime hayat katmak için yaşadım. Hayattan bir varış noktası değil, bir yolculuk olarak zevk almak istiyorum. Zorluklarınızı sınırlamayın, sınırlarınıza meydan okuyun.

• Türk seyirci olarak yapımlarınızı severek takip ediyoruz ama merak ediyoruz, sizi bambaşka bir projeyle görecek miyiz? Veya / Gelecek projeleriniz neler olacak?
Her zaman farklı projeler üzerinde çalışıyorum. Hazır olun... Büyük bir macera geliyor.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER