Karanlık Bölge: Yepyeni bir dizi deneyimi

Karanlık Bölge: Yepyeni bir dizi deneyimi
Podcast formatı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gün geçtikçe daha fazla ilgi görüyor. Popülerliği arttıkça kendi yıldızlarını da yaratan bir sektöre dönüşme yolunda hızla ilerliyor. Yeni içeriklere dört elle sarıldığımız şu günlerde, Podbee daha önce denenmemiş bir formatla dinleyicinin karşısına çıktı. “Karanlık Bölge” tamamen kurgusal bir podcast dizi. Spotify, Apple Podcasts ve Google Podcasts platformlarında dinlemeye açılan dizinin şimdiye kadar üç bölümü yayınlandı.
 
Projenin yapımcısı Candost Bayraktar, senaristi Özge Satman Bayraktar ve başrol oyuncusu Tülin Özen’e merak ettiklerimi sordum.
 
Karanlık Bölge’yi dinlemek için https://dinle.podbee.co/karanlik-bolge/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
 
 
CANDOST BAYRAKTAR
 
• Bize biraz Podbee’yi anlatır mısın? Ne tarz içerikler göreceğiz? Nasıl bir yayın stratejiniz var?
 Podbee bir podcast yapım şirketi. Bir şirket olarak büyümekten öte yaratıcılarıyla, dinleyicileriyle ve tabi ki podcastlere destek olan markalarla birlikte büyümeyi hedefliyor. Başlangıçta üçe ayırdık içerikleri. Kurmaca diziler (fiction), haftalık düzenli yayınlar (non-fiction) ve markalarla ortaklaşa gerçekleştirilecek (branded) podcastler. Yayın stratejimiz Türkiye’deki yaratıcıların hayal gücünü, hikayelerini, kendini ifade etme biçimlerini merkeze almak. Bunun da önemli noktalarından biri ister istemez diziler oluyor tabii ki.
 
• Biraz podcast dizi formatından ve dünyadaki örneklerinden bahseder misin? Gelecekte bu alanda büyük bir içerik zenginliği öngörüyor musun?
Kesinlikle, hatta Cannes’da yapılan TV marketlerinde ve diğer farklı marketlerde bu konunun büyüyeceği çok net konuşuldu. 2020 yılında daha çok Amerikan, İngiliz yapımı içerikler de göreceğiz.
 
Bir çok farklı format var. 2019 senesi True Crime senesiydi ABD’de, Dr. Death bir öneri olabilir. Bizim hayata geçirmek istediğimiz içerikler türünden bağımsız olarak anlatıcısız içerikler. Dinleyicinin hayal gücünü maksimum seviyede kullanmayı hedefliyoruz. Karakteri, atmosferi, dünyayı ona bırakmak ve bir taraftan da onu içeri çekmek istiyoruz. Bu aslında daha zor ve uğraştırıcı olanı ama hayal ettiğimiz yüksek kaliteli içerikleri de bu şekilde tasarlayacağımıza inanıyoruz. Homecoming, Sandra dinlenmesini önerebileceğim podcast diziler. Zaten Homecoming’i Amazon, TV’ye uyarladı. Siz de haber yapmışsınız, ikinci sezon da geliyormuş yakında.
 
• Türkiye’de podcastlerin durumu hakkında ne düşünüyorsun?
Pazar büyüyor deniyor. Pazar büyümesi hacim ve yarattığı ticari değere göre ölçümlenebilir bence. Yani binlerce podcast yayın var ancak kimse işini gücünü bırakıp hayatını podcast yapmaya adayamıyor. Çünkü ticari model gelişmemiş durumda. Kurumların kendi platformlarını, yayınlarını tanıtmak için yapılan podcast yapımlar hariç podcast üretenler para kazanmıyor. Markalar içerik üretmek istiyorlar, bu güzel bir gelişme. Bununla birlikte markaların pazara da bakması ve podcast yaratıcılarını desteklemesi gerekiyor. Bunun sağlanması sayesinde daha fazla içeriği, sürdürülebilir ve yüksek kalitede dinlemeye başlayacağımız gibi pazar da büyüyecek.
 
Burada altını çizmek istediğim bir durum daha var. Podcast ve YouTube ayrı kavramlar, ayrı formatlar. Bunun tam oturmadığını görüyorum. Markalarla yaptığım toplantılarda şunu duyuyorum: “Biz podcastlere yatırım yapıyoruz.” “Hangisine?” dediğim zaman aslında içeriğin görsel bir içerik olduğunu ve podcastin de paket yapılıp satıldığını anlıyorum. Asıl podcast yatırımının podcasterlara yapılması gerektiğini düşünüyorum.
 
• Podcast dizileri dönemin radyo tiyatrosundan ayıran nedir?
Bu çok güzel bir soru öncelikle. Podcast dizilerinde amacımız TV dizisi gibi düşünmek, fakat dinleyicinin sadece sesle yaratılan dünyanın içine girmesini sağlamak. Bunu yaparken senaryo, ses tasarım, kurgu, diyaloglar, scoring, karakterler sayesinde bir dünya yaratıyoruz. İşin en güzel yanı ise aslında TV dizisi kalitesinde bir içerikte dünyayı, sahneyi, karakterleri komple dinleyicinin hayal gücüne bırakmamız. Yani radyo tiyatrosundan çok TV dizisi standartlarında yapımlar podcast dizileri. Zaten bu yüzden Amazon, Netflix ve diğer platformlar podcast dizileri TV’ye uyarlıyorlar.
 
• Karanlık Bölge’nin ilk üç bölümü yayınlandı. Geri dönüşler nasıl? Sesli kitaplarda olduğu gibi tüketicinin direncini kırmakla ilgili bir savaş söz konusu mu, yoksa meraklı bir kitle mi var?
Yorumlar oldukça iyi, bir çok kişiden çok kaliteli olduğuna dair yorumlar aldık. "Bir dizi izliyormuş gibi dinledik," yorumları bizi oldukça mutlu etti. Aslında Karanlık Bölge’den önce TRT radyo tiyatrosu kayıtlarını yayınlamıştı. Ayrıca radyo tiyatrosu formatında başka içerikler de oldukça dinlendi. Dolayısıyla bir bariyer olduğunu düşünmüyorum. Zor olabilecek tarafı şu: Karanlık Bölge efektleriyle, kurgusuyla ilk kapsamlı podcast dizisi olduğu için bir çok insan bu formatı ilk defa tecrübe ediyor. Dolayısıyla, dinleyiciden daha fazla dikkatini vermesini istiyoruz. İlk iki bölümü aynı anda yayınlamamızın sebebi de bu aslında. İlk bölümde belki biraz zorlanma olabilirdi. O yüzden ikinci bölümü de alışma sürecini perçinlesin diye yayınladık. Bence ideali Karanlık Bölge’yi kulaklığınızı takıp yalnız dinlemeniz. Bunun edindiğiniz tecrübeyi yukarı taşıyacağını düşünüyorum.
 
• Gelecekte Podbee’de bizi ne gibi içerikler bekliyor? Başka dizi projeleri olacak mı?
Şu anda yedi podcast içeriğimiz var. Karanlık Bölge ilk podcast dizisi ve yeni projeler geliştiriyoruz. Yani dizi projelerine yatırım yapmaya devam edeceğiz. Haftalık içeriklerimiz de aynı şekilde. İki hafta içinde sekizinci şovumuzu yayına almayı hedefliyoruz. Burada rakamdan ziyade içeriğin kalitesi önemli bizim için. Hangi konuda formatta olursa olsun, yüksek kaliteli içerik üretmek ilk önceliğimiz.
 
• Kadroda Tülin Özen, Tansu Biçer ve Şebnem Hassanisougi gibi seyircinin ekranlardan tanıdığı ve sevdiği isimleri görüyoruz. Kadro nasıl oluştu? Onlara bu formatı anlatırken zorlandın mı?
Biz senaristimiz Özge’yle çalışırken belirli insanlardan geri dönüş almak istedik. Tülin ve Tansu’yla buluştuk. Podbee’yi, ne planlandığımızı, ne yapmak istediğimizi ve Karanlık Bölge’yi konuştuk. Enerjilerimiz tuttu, bir sinerji yakaladık. Tülin ve Tansu aslında Karanlık Bölge’nin hayata geçirilmesindeki yapı taşlarıdır. Bütün süreçlerde olağanüstü katkı sağladılar. Karanlık Bölge bu uyumun bir testiydi aynı zamanda ve bu testi başarıyla geçtik. Artık Podbee’nin tüm içeriklerini, özellikle kurmaca içerikleri birlikte hazırlayacağız. Bunun Podbee için büyük şans olduğunu söylemeliyim.
 
Kadro Tülin ve Tansu tarafından kuruldu. Bu formata uyum sağlayabileceğini düşündüğümüz oyuncularla çalışmak istedik. Şebnem de diğer oyuncular da bize çok destek oldular, fikir verdiler, geliştirdiler, önemli katkılar sağladılar.
 
ÖZGE SATMAN BAYRAKTAR
 
• Öncelikle, hikayeden biraz bahseder misin?
Hikaye ilk başta distopik gelse de alışkanlıkların aksine aslında ütopik bir dünyadan bahsediyor. Karanlık Bölge ütopik geleceğin üç rehabilitasyon merkezinden biri, yani şimdiki anlamıyla hapishanesi. Önyargıları yüzünden Karanlık Bölge’ye gönderilen baş karakterimiz, kendi ifadesiyle oraya sürülen dedektif Yaz. Yaz, beş yıl önce işlediği bir suç yüzünden Karanlık Bölge’ye gönderilen bir vaka olan Kuzey Bayraklı’nın, rehabilite olup olmadığını test ediyor.
 
• Sınırsız hayal gücüne alan açan, bütçe sıkıntısı çekmeden bir çok şey yapmaya olanak sağlayan bir formattan bahsediyoruz. Bu tarz bir konu tercih etme sebebin neydi?
Sınırsız hayal gücüne alan açan bir formatta hayal gücünün sınırlarını zorlamak istedim :) Bilim kurgu Türkiye’de çok örneği görülmeyen bir tür. Formatın sağladığı fırsattan istifade, bu türde yazmak benim için bir zevkti. Şimdiyse kendi hayal gücümün bir ürünüyle dinleyicilerin hayal gücünü harekete geçirebildiğimi görmek ayrı bir mutluluk kaynağı benim için.
Bununla beraber bu hikaye gelecekte geçiyor ama, dediğim gibi, alışılmışın aksine bir ütopyadan bahsediyor. İsminin aksine ümit veriyor. Bu konuyu seçmemin bir sebebi de “daha iyi bir gelecek mümkün” diyebilmekti aslında. Hele ki içinde bulunduğumuz dönem göz önünde bulundurulursa insanlara birazcık olsun bu umudu aşılayabildiysek ne mutlu bana.
 
• Senaryoyu yazarken dinleyiciye sadece işitsel olarak geçebilecek bir dünya kurmanın zorlukları neydi? Televizyona yapılacak bir iş olsaydı farklı yapardım dediğin bir nokta var mı?
Karanlık Bölge benim için ilk podcast dizisi senaryosu olduğu gibi ilk senaryo da bir yandan. Televizyon tecrübem olsaydı buna daha güzel bir cevap verebilirdim belki ama sadece işitme duyusuna yönelik bir şey yazmanın farklı olduğunu kolaylıkla söyleyebilirim. Bir yandan da işin içine girdikçe bunun için zor bir konu seçtiğimi fark ettim. Dizinin ismi Karanlık Bölge ama bölgenin karanlığını gösterebilmemiz mümkün değil! Karanlık Bölge dışındaki dünyada aydınlık bir gelecekten bahsediyoruz ama güneşli bir gökyüzü gösteremiyoruz. Dolayısıyla diyalog ekstra önem kazanıyor. İlgiyi ayakta tutmak ancak sesle mümkün olduğu için sesi farklı şekillerde kullanan sahneler yaratmak gerekiyor; telefon konuşmaları, radyo anonsu, sinema filmi gibi…
 
• “Karanlık Bölge” tek sezon olarak mı tasarlandı yoksa uzun süre devam etmesini planlıyor musunuz?
Tek sezon olarak tasarlandı. Bunun iki sebebi var. Biri bunun benim ilk senaryo tecrübem olması. Ben bunu yazarak bir hayali gerçekleştirdim ve açıkçası devamının geleceğini bile düşünmedim. :) İkinci sebebiyse, bu yeni bir format ve yeniliğiyle dinleyicisine heyecan veriyor. O yüzden devamını başka konularla başka yenilikler sunarak getirmenin dinleyiciler için daha heyecan verici olacağını düşünüyorum.
 
TÜLİN ÖZEN
 
• Projenin yapı taşlarından da birisin. Kurgu ve yapım başta olmak üzere perde arkasında da emek verdin. Bunlarla uğraşmak nasıldı? İleride televizyon ya da sinemada da benzer işler yapmayı düşünüyor musun?
Bunlarla uğraşmak kafa açıcı, motive edici ve eğlenceliydi. Beraber çalıştığım arkadaşlarımdan da kaynaklı tabii ki bu. Sonuçta uzun zamandır bu işi yapıyor olmaktan kaynaklı bir deneyimim var tabii ama bunun değerli bulunduğu bir yerde olmak keyif vericiydi, zorluğu yanında. Ben sinema filmlerinde de reji asistanlığı ya da oyuncu koçluğu gibi işler yaptım. Semih Kaplanoğlu’nun Süt ve Bal filmlerinde örneğin. Aynı zamanda adım geçmese de birçok uzun ya da kısa filme de hem senaryo , hem yapım anlamında destek de verdim. Hatta en son Ceylan Özgün Özçelik’in 13+ adlı kısa filminde, bu sefer adım da geçerek, yapımcılık yapmış oldum. Kurgu yapmadım, çok daha iyi yapanlara bırakmak, hep daha büyük bir keyif olarak kalacak muhtemelen benim için. Bence her şeyi, işini iyi yapanlar yaparsa, ve bizler de daha destek olmak anlamında yanlarında olursak çok daha güzel, kaliteli  şeylerin üretildiği bir dünyaya doğru gideriz. Bunun aksi yapılınca oluşan kalabalığı görüyoruz zaten yeterince. :)
 
• Diksiyon ve tonlama, seyircinin görsel olarak tanımlandırdığı bir karakteri bütünleyen unsurlar aslında. Yabancı film ve animasyon dublajlarında da durum böyle. Fakat “Karanlık Bölge”de böyle bir durum söz konusu değil. Karakteri kurmada farklı zorluklar yaşadın mı? Rolü çıkartırken değişik bir yaklaşım gerekti mi?
Temelinde bir şey değişmedi. Bir de mikrofon başında ayakta durup sesi eğip bükerek yapmadık kaydı. Bu duruma uygun bir çekim ortamı ve teknik ekipman sistemi kurguladık ve hemen her sahne zaten normal oynandı. Dolayısıyla bir dublaj ortamı gibi bir durum yoktu.
 
• Bu deneyimden sonra jest ve mimiklerin performanstaki etkisi konusunda fikirlerin değişti mi?
Dinleyen için jest ve mimikler oluşuyor zaten. Dolayısıyla her mecrada olduğu gibi sen oyuncu olarak durumun içine girebilirsen,  dinleyen kendi hayal dünyasında jestleri ve mimikleri, hatta dekoru ve aksesuarları, mesafeleri, hareketleri hayal edebiliyor. Yani oyunculuğun gerçeklerini ya da ihtiyaç duyduğu şeyleri, bunların performansta yarattığı etkileri değiştirmiyor sadece ses olması.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER