Aydan
Taş’la bir kere karşılaştım; o da Ezgi Mola’nın başrolünde olduğu
Aydede filminin festivaldeki prömiyeri
sırasında. Çekim günü maalesef denk gelemedik ama o tek gördüğüm an da
kendisine “Delidolu” ve “doğal” etiketlerini yapıştırmam için yeterli oldu.
Gücünü kahkahasından alan insanlar vardır ya; Aydan Taş da işte o sınıfa girip
sınıf başkanını oynayacak isimlerden.
Hayat
Şarkısı’nda canlandırdığı Nilay için “Aydan’ın replikası” betimlemesini
yapsak yanlış olmaz. O kaynayan tencere misali yerinde duramayan Nilay’ın
“bahtsızlığı” dışında pek çok rengini Aydan’dan aldığı apaçık ortada. Bu
röportajda da bu çılgın genç kadının kulakları fazlasıyla çınlatılmış durumda;
Karadayı’nın Aysel’ine bile uzanan
cevaplar sayesinde röportaj ufak bir zaman yolculuğuna dönüştü. Aydan’ın;
“Bazen biz hayatta karşımıza çıkan incir kabuğunu doldurmayacak zorluklarda
‘Ben bunun üstesinden nasıl geleceğim? Dünyanın en büyük felaketi bu’ deme
cüretini gösterirken Frida ölmek üzere olduğu zaman bile yaptığı tabloya
‘Yaşasın Hayat’ adını vererek hayata tutunmak ve güçlü olmak adına en güzel
dersi vermiştir.” diyerek 24 saat boyunca tarihte biriyle yer değiştirme şansı
olsa Frida’yı seçeceğini söylediği cevap ise bu röportaja en güzel şekilde noktayı koydu.
“Viva Frida Kahlo!” diyerek ben de son noktayı koyar, bayrağı Aydan Taş’a
teslim ederim.
1- Canlandırdığınız karakteri özetleyecek beş anahtar kelime. Bu soruyu
Hayat Şarkısı’nın Nilay’ı için cevaplayayım; içi dışı
bir, sevdikleri için kendinden ödün veren, en büyük hayali evli-mutlu ve
çocuklu, haksızlığa tahammülü olmayan ve kıskanç.
2- Canlandırdığınız karakterin tek bir özelliğine sahip olacaksınız;
hangisini seçerdiniz?Canlandırdığımız
her karakter ile bağ kurup genelde duygularımızdan bir şey katıyoruz aslında.
Nilay çok kolay empati kurabileceğim bir kızdı. Onun tüm özelliklerine sahip
çıkıp arkadaş oldum onunla. Nilay’ı olduğu gibi kabul ettim. Fakat illa ki
ondan bir şey almak isteyecek olursam evli, mutlu ve çocuklu hayalini bir
denemek isterdim (gülüyor.) Hiçbir zaman bunların hayalini kuran bir karakter
olmadım. Nilay’ın bu özelliğini almak isterdim (gülüyor.)
3- Oynadığınız diziyi / filmi veya tiyatro oyununu bir yemek, canlandırdığınız
karakteri de malzemelerden biri olarak düşünecek olursanız; diziyi, filmi
ya da tiyatro oyununu hangi yemeğe benzetirsiniz ve karakteriniz olmasa hangi
malzeme eksik olurdu? Bu soruyu da
Hayat Şarkısı’nı
ve Nilay’ı düşünerek cevap vermek istiyorum.
Hayat Şarkısı’nı mantıya benzetiyorum. Nilay’ı da sarımsaklı yoğurt
olarak düşünüyorum. Mantıyı şüphesiz herkes çok sever ama sarımsaklı yoğurt öyle
değil. Sevmeyen de sevmez ve bulunduğu duruma göre tercih eder. Karakter
olmazsa mantının gizli tadı olmaz (gülüyor.)
4- İlk audition’ınızı hatırlıyor musunuz; nasıl geçmişti? Hatırlamıyorum ama eminim kabus gibiydi (gülüyor.) Auditionları
herkesin çok profesyonel yaptığını düşünmüyorum. Sağ profil, sol profil,
gülümse, kendini tanıt, şimdi sahneyi oynayın deyip karşınızda ruhsuz bir
şekilde size oyun veren kişiyle sahneyi oynamaya çalışmak üzerine kurulu bir
sistem. Ve bu şekilde de gittiği sürece kabusum olmaya devam edecek.
5- Bugüne kadar sette yaptığınız en komik hata nedir? Karadayı dizisinde son set günümdü ve Aysel
karakteri boğularak öldürülüyordu. Belgin’in (Funda Eryiğit) yanıma gelip
gözlerimi kapatarak saçımı okşadığı bir sahneydi ve benim bu süre zarfında
nefesimi tutmam gerekiyordu. Provada her şey gayet yolundayken, çekim sırasında
o kısa süre bana saatler gibi gelmeye başladı. Funda tam gözlerimi kapatacakken
bir anda daha fazla dayanamayıp “Aaaahhh” diye nefes almaya başladım. Funda’nın
beklemediği bir andı ve bir anda korkup çığlık attı. Onun çığlık atmasıyla ben
de çığlık attım. Tüm ekip, Funda ve ben de dahil gülmeye başladık. Kendimizi
toparlayana kadar sahne bir süre durdu (gülüyor.) Çok utanmıştım ama sonra
“Ölmek istiyorum demek ki; niye zorluyoruz?” diyerek durum ile ben de eğlenmeye
başladım.
6- Şu an / son olarak oynadığınız dizide, filmde veya tiyatro oyununda
sizin ya da başka bir karakterin söylediği, en sevdiğiniz replik
nedir? Karadayı dizisinde Aysel karakteri Mahir Kara’ya
(Kenan İmirzalıoğlu) hayran bir kızdı. Ona “Karadayı Bey” diye hitap eden tek
kişiydi (gülüyor.) Onu her gördüğünde heyecanlanıyordu. Bir sahnede yine
karşılaşıyorlar ve Mahir’in arkasından Aysel, “Analar neler doğuruyor yarabbim!
Bize nasip olmuyor” diyordu. Şu an aklıma ilk gelen bu oldu (gülüyor.)
7- Bir bölümlüğüne / sahneliğine oynadığınız herhangi bir işteki
karakterinizi ekipten başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdiniz?
Aynı şekilde siz de başka bir karakteri oynayacaksınız. Hangisini seçerdiniz?
(Yaş, cinsiyet vb. etmenleri düşünmeden.) Hayat Şarkısı Nilay karakterini Baran Can Eraslan canlandırsın
istedim. Nilay ile enerjileri ve özellikleri çok ortak. Ben de Mahir’e (Olgun
Toker) talip olurdum. Ele avuca sığmayan, yaralarını ve acılarını kendi içinde
yaşayan, dışarıya karşı pozitif, yardımsever duran, elinden her iş gelen, adam
gibi adam Mahir’i oynamak isterdim (gülüyor.)
8- Ergenliğinize döndük; sevdiğiniz bir ünlünün fotoğrafını tişörte
bastıracaksınız. Bu kim olurdu? (Yerli / yabancı fark etmez.) Johnny
Depp (gülüyor.) Ergenliğe gerek yok; şu an giydiğim, isminin yazılı olduğu
birçok tişörtüm dolabımda mevcut.
9- Karşınızda zaman makinesi var; hangi dönemde, hangi şehre
ışınlanmak isterdiniz? Woody
Allen’ın
Midnight in Paris filminde
altın çağ olarak tasvir ettiği 1920’li yıllarındaki Paris şehrine ışınlanmak
isterdim.
10- Bugüne kadarki en büyük çılgınlığınız nedir? Çok yakın bir arkadaşımla
okuduğumuz bir kitaptaki “TÜY” simgesinin özelliklerinden bahsederken
heyecanlanıp “Hadi ikimiz de TÜY dövmesi yaptıralım” dedik. Ve gece saat 2’de
yakın bir arkadaşımızın dövme dükkanını açtırıp aynı yere aynı dövmeyi
yaptırmıştık. Buna benzer spontane yaptığım her şey benim için bir çılgınlık
gösterisi oluyor (gülüyor.)
11- Hangi dizileri takip ediyorsunuz ve onları izlerken yanında yemesem
olmaz dediğiniz abur cuburlar neler? Yeni
sezon bölümlerinin gelmesini heyecanla beklediğim diziler var;
Narcos, La Casa de Papel ve
Dark. Orphan Black, Bates Motel ve
Rick and Morty takip ettiğim diziler.
Yerli dizi olarak
Kadın, İstanbullu
Gelin, Çukur ve
Şahsiyet dizilerini
takip ediyorum. Ben yemekle ve abur cuburla iyi anlaşan biri değilim aslında
(gülüyor.) Eğer yalnız değilse ortamın abur cuburuna musallat olan biriyim. Bu
da genellikle dondurma, meyveli yoğurt, cips ve çekirdek kombinine
kilitlendiğim bir ortam oluyor.
12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksınız; öğlen bir dizinin,
akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksiniz. Hangilerini seçerdiniz? Sabahattin
Ali’nin
Kürk Mantolu Madonna’sı ile
başlayıp Ertem Eğilmez’in
Gülen Gözler filmiyle
devam edip Wes Anderson’ın
Fantastic Mr.
Fox ile noktalardım.
13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları neler? Çekilmez olan ne varsa
sevdiğiniz ve içinde olmaktan mutlu olduğunuz o iş bir anda çekilir hal alıyor.
Eğer bir de ekip ile müthiş bir bağ kurmuşsanız gecesi, yağmuru, karı, soğuğu
ve uzun çalışma saatleri adı altında ki çekilmez yanlar ekibin güzel enerjisi,
herkesin birbirini motive etmesi ile sineye çekiliyor.
14- Kapitalizm, feminizm, sosyalizm, elitizm... Hadi, bunların yanına
bir tane de siz yepyeni bir “-izm”li kavram ekleyin. Ben yine var olan bir
kavramı seçip “Hümanist” derim.
15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru rica etsem…Size
bir dizi / film geldi. Bu işin yönetmeni ve senaristi ile partnerinizin kim
olmasını isterdiniz?
RaniniTV Ekspres 15 Soruda bölümünün önceki konuğu Görkem
Mertsöz’ün sorusu:Eğer 24 saat
için bir şansın olsaydı tarihte kiminle yer değiştirmek isterdin; neden? Çektiği
acılara, hayatın zorluklarına rağmen ayakta dimdik durarak bildiklerini sanata
olan aşkıyla aktarıp herkesin örnek alması gereken güçlü kadın Frida Kahlo’nun
yerine geçmek isterdim. Bazen biz hayatta karşımıza çıkan incir kabuğunu
doldurmayacak zorluklarda “Ben bunun üstesinden nasıl geleceğim? Dünyanın en
büyük felaketi bu” deme cüretini gösterirken Frida ölmek üzere olduğu zaman
bile yaptığı tabloya “Yaşasın Hayat” adını vererek hayata tutunmak ve güçlü
olmak adına en güzel dersi vermiştir. Onun hissettiklerini o 24 saat içinde
anlamaya çalışıp onun kadar güçlü ve cesur olmak nasıl bir duygu; bunu anlamak
isterdim. İyi ki geçmiş bu dünyadan Frida!
Röportaj: Cansu Uras
Fotoğraflar: Alper Kemal Özkorkmaz