Son olarak Tutsak dizisinde gözü pek ve asla kaybetmeye niyeti olmayan adaşı
Komiser Murat’a hayat veren Murat Balcı’ya 12’nci soruya verdiği cevap için teşekkürü
bir borç bilir, hayal gücüne sağlık derim. Friends
ve Ally McBeal dizileri ile Into the Wild filminin aynı paragrafta
yer aldığı bir cevaba imza atmış olduğunu söylemem durumu açıklamak için
yeterli olacaktır diye tahmin ediyorum. Beni süper fantastik bir evrene
ışınladığı için sözü Murat Balcı’nın kendisine bırakır; Türkiye’nin Yıldızları’nda verdiği hayatının en romantik
audition’ından Tutsak’a, kreması
tabak kenarına itilmemiş pastadan (ne alaka diyebilirsiniz; cevabı hemen
aşağıda) Yontma Taş Devri’ne kadar, böyle okuyunca anlam bütünlüğü
kuramayacağınız, yer yer absürt gelebilecek başlıkların yer aldığı sohbet için
buyursunlar derim.
1- Canlandırdığınız karakteri özetleyecek
beş anahtar kelime.
Son olarak rol aldığım Tutsak’taki
Murat’ı düşünecek olursam cesur,
hırslı, idealist, inatçı ve savaşçı diyebilirim.
2- Tutsak’ın Murat
Ülkü’sünün tek bir özelliğine sahip olacaksınız; hangisini seçerdiniz?
Komiser Murat’ın beni en çok etkileyen özelliklerinden biri
inandığı ve doğru bildiği şeyden hiçbir şekilde taviz vermeden, korkusuzca
sonuna kadar arkasında durması.
3- Tutsak’ı bir
yemek, Murat’ı da malzemelerden biri olarak düşünecek olursanız; diziyi
hangi yemeğe benzetirsiniz ve karakteriniz olmasa hangi malzeme eksik
olurdu?
Komiser Murat o kadar tüm olayın merkezinde ve aydınlatmaya çalışan, aynı
zamanda dizideki tüm karakterlerle tek tek teması olan biriydi ki rahatlıkla
“tutsak” pastasındaki tüm malzemelere dokunan pasta kreması olduğunu
söyleyebilirim.
4- İlk audition’ınızı hatırlıyor musunuz; nasıl geçmişti?
2004 yılında Türkiye’nin Yıldızları adlı
televizyon yarışması elemelerinde Hamdi Alkan, Nurseli İdiz, Ali Poyrazoğlu ve
diğer jüri üyeleri karşısında kameraya bakıp çok aşık olduğum birine “Seni
seviyorum” diyerek ilk audition’ımı vermiş ve yarışmaya seçilmiştim (gülüyor.)
5- Bugüne kadar sette yaptığınız en komik hata
nedir?
Çalıştığım
birçok sette genellikle çok komik durumlar yaşayıp çok gülerim. Fakat şimdi en
komiği deyince hemen aklıma gelmiyor. Son işimden örnek verecek olursam; replik
hataları, dil sürçmeleri, çok ciddi veya agresif sahnelerde karşımdaki
partnerime bir anda gerçek adıyla veya bambaşka bir isimle hitap etmem ara ara
komik engeller yaratıyor tabii.
6- Tutsak’da sizin veya başka bir
karakterin söylediği, en sevdiğiniz replik nedir?
“Korku bir
insanın en büyük tutsaklığıdır.”
7- Bir bölümlüğüne / sahneliğine Murat’ı ekipten
başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdiniz? Aynı şekilde siz de
başka bir karakteri oynayacaksınız. Hangisini seçerdiniz? (Yaş, cinsiyet
vb. etmenleri düşünmeden.)
Ayda Abla’yı (Aksel), komiser rolünde görmek çok enteresan olabilirdi
aslında (gülüyor.) Ben de Bahadır (Caner Şahin) karakterini nasıl
yorumlayacağımı merak ederdim açıkçası.
8- Ergenliğinize döndük; sevdiğiniz bir ünlünün
fotoğrafını tişörte bastıracaksınız. Bu kim olurdu? (Yerli / yabancı fark
etmez.)
Çocukluğumdan beri hep en büyük aşkım Sezen Aksu olmuştur.
9- Karşınızda zaman makinesi var; hangi dönemde,
hangi şehre ışınlanmak isterdiniz?
Sanırım henüz aidiyet ve sahiplenme duygularının günümüz şekliyle
gelişmediği, doğaya saygının ve onunla bir olmanın had safhada olduğu, M. Ö. 10
binli yıllarda, Yontma Taş Dönemi’nde yaşamak çok büyülü bir deneyim
olabilirdi. Mekan olarak da yine dünyanın en güzel yerlerinden biri olan, aşık
olduğum İstanbul’da yaşamak isterdim sanırım. Yarımburgaz Mağarası kulağa hiç
fena gelmiyor mesela (gülüyor.)
10- Bugüne kadarki en büyük çılgınlığınız nedir?
Cebimde 50 lira parayla gözümü karartıp hiçbir iş veya güvencem yokken,
valizimi hazırlayıp Ege Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünü üçüncü
sınıftayken bırakıp ilk otobüse atlayarak İstanbul’a taşınmak sanırım
(gülüyor.) Neyse ki şanslıydım ve benim için her şey yolunda gitti.
11- Hangi dizileri takip ediyorsunuz ve onları
izlerken yanında yemesem olmaz dediğiniz abur cuburlar neler?
Açıkçası pek dizi izlemiyorum. Fakat ciddi bir film hastasıyım. Hiç
sıkılmadan, sürekli film izleyebilirim. Ve bir şey izlerken farkında olmadan
yediklerimizin, vücudumuzun en büyük düşmanlarından olduğunu maalesef çok iyi
biliyorum. O yüzden film seyrederken olabildiğince hiçbir şey yememeye,
kahveyle geçiştirmeye çalışıyorum. Mutlaka bir şey yemek istersem de arada
meyve veya maksimum 100 gram kabuklu kuruyemiş yeme iznim var kendime.
12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksınız;
öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksiniz.
Hangilerini seçerdiniz?
Güne Stefano
D’Anna’nın Tanrılar Okulu adlı kitabıyla
veya Küçük Prens’le başlayıp Friends, Ally McBeal ya da Avrupa Yakası’yla devam ederek Into the Wild,
Peaceful Warrior, The Man from Earth, Truman Show ve Minik Serçe filmlerinden birinde bitirebilirim.
13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları neler?
Benim için meslekler ikiye ayrılır; severek ve maalesef sevmeden yaptığın.
Çok şanslıyım ki ben çok severek yaptığım bir işe sahibim. Tabii ki her
mesleğin kendince farklı zorlukları var ama dediğim gibi severek yaptığınız
hiçbir şeyin çekilmez bir yanı olamaz bence. Benim için oyunculuğun en keyifli
yanlarından biriyse, size bir hayatta onlarca farklı hayat ve karakterler
yaşayabilme imkanı sunması. Karşılığında aldığınız takdir, sevgi ve alkış da
işin kaymağı tabii (gülüyor.)
14- Kapitalizm, feminizm, sosyalizm, elitizm... Hadi,
bunların yanına bir tane de siz yepyeni bir “-izm”li kavram ekleyin.
Loveist olurdu. Anlamı; hiç kolay olmadığı halde her şeye ve herkese sevgiyle
bakabilmeyi başaran ve tek mücadelesi sevmek, daha çok sevebilmek için olan. En
nihayetinde bizi sadece sevginin iyileştirip kurtarabileceğine inanlardanım.
15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru
rica etsem...
Bir oyuncunun başına gelebilecek en güzel şey sizce nedir?
Bir önceki
RaniniTV Ekspres 15 Soruda’nın konuğu Esra Ronabar’ın sorusu:
145
dakikalık dizide, hafta 6 günde, en az 12 saat çalışarak tutarlı ve sağlam bir
karakter çıkarma motivasyonunu nereden buluyorsun?
Bazı
aşklar aşığı çok hırpalar ve kanatır. Bir o peri masallarındaki aşka bakarsın;
bir de kendi yaşadığın, hırpalandığın, zaman zaman canını yakan, nazını ve
kaprisini çokça çektiğin o aşka bakarsın ve yalnızca iç çekersin. Ancak
sevmekten ve aşkından yine de vazgeçmez, daha doğrusu vazgeçemezsin.
Hollywood’da oyunculuk peri masalındaki gibiyse, burada diğer seçenekteki
oluyor. Fakat ikisi de aynı aşk ve gelin görün ki aşkın kendinden başka bir
motivasyona ihtiyaç olmuyor. Tüm meslektaşlarımla birlikte çok yakında o peri
masallarındaki aşkları da yaşayabilmek dileğiyle (gülüyor.)
Röportaj: Cansu Uras
Fotoğraflar: Alper Kemal Özkorkmaz