Pazar röportajlarının müdavimleri sohbetin ve de öncesindeki girizgâhın (ki bende kelime, anlamını tamamen yitiriyor) uzunluğuna fazlasıyla aşinadırlar. Röportajın içinden ek çıkarsam yeridir; altı yıl dergicilik yaptıktan sonra tabii dijitale geçince insan ister istemez “Dört dönüm bostan, yan gel yat Osman” pozisyonunu alıyor ve kelimeleri hunharca kullanıyor da kullanıyor. Durum böyle olunca ve de röportaj yapacağımız isimler de her geçen gün artınca Ranini imdadımıza yetişip “O zaman bir köşe daha açalım, 15 soru & 15 cevap olsun” diyerek işte bu güzel köşeyi bize sundu. Haliyle ben de ilk kamera arkası videomuzu onunla çektiğimiz ve son sohbetimiz de fazlasıyla zaman aşımına uğradığı için “Hadi bu köşeye de ilk olarak onunla başlayalım” diyerek şu sıralar Ateşböceği’nde Teo olarak arzı endam eden Çağrı Çıtanak’a yönelttim soruları. (Evet, dizi maalesef yakında ekranlara veda edecek ama biz onu biraz tanıdıysak arayı çok açmaz.) Ve tabii ki Çağrı’nın hayata bakış açısı yönünden “standart”, bizim içinse keyif ve espri çeşnisi içeren cevaplarıyla geldi ve RaniniTV Ekspres’in ilk konuğu oldu.

1.Canlandırdığın karakteri özetleyecek beş anahtar kelime.
İş bitirici, dost, sokak adamı, hızlı, temiz.
2.Karakterinin tek bir özelliğine sahip olacaksın; hangisini seçerdin?
Yorulmaması.
3.Oynadığın diziyi bir yemek, rolünü de bu yemeğin malzemelerinden biri olarak düşünecek olursan ortaya nasıl bir lezzet çıkardı?
Senaryodan bahsediyorsak Teo, türlünün içindeki patlıcan veya kabak olur. Herkes ve her şey kadar önemli ama olmazsa olmaz da değil. Söz konusu hikâye ise her yemekte olan herhangi bir baharat olabilir. Azı da, çoğu da rahatsız der; kıvamında kullanılırsa yemeğin kahramanı olur.
4.İlk audition’ını hatırlıyor musun?
İsmini vermeyeyim (o audition’dan sonra şefim, sonra da çok yakın arkadaşım oldu); sabah paydos vermiş ve benim telefon tacizimle uyanmak zorunda kalmış bir adam. Uyurgezer misali elinde kamerayla otelin lobisine indi (İş İstanbul dışında çekildiği için otelde kalıyorlar ve sonra da hep o lobide çalıştık.) Hiç konuşmadan kamerayı suratıma tutup kayda girdi ve sormaya başladı; adım, soyadım, boyum, kilom… Derken kamerayı kapattı ve “Tamam, bu bana yeter” diyerek gitti. Benim açımdan böyle bir audition’dı, onun açısından nasıl olduğunu siz düşünün. Oyuncu olmak için gidip cast asistanı oldum (gülüyor.)
5.Tüm işlerini düşünecek olursan bugüne kadar sette yaptığın en komik hata nedir?
Keşke bu soru karşısında yüzümün aldığı hali anlatabilsem. Bazı sahnelere çalışırken de aynısı oluyor. Bence bu benim hatam değil, üretim hatası (gülüyor.)
6.Ateşböceği’nde senin veya başka bir karakterin söylediği, en sevdiğin replik nedir?
“Çünkü ona âşığım!” Anlaşılır, basit ve ağır bir söz bence.
7.Bir bölümlüğüne Teo’yu ekipten başkası canlandıracak ya da dublörün olacak diye düşünelim. Kimi seçersin? Aynı şeyi sen yapacak olsan hangi karakteri canlandırırdın? (Yaş, cinsiyet vb. düşünmeden cevaplayabilirsin.)
Teo’yu, prodüksiyon ekibimizden Serhat’a (Erdoğmuş) bırakırdım. Hep bir buğuludur gözleri. Gözünün arkasında başka bir gözü var da oradan bakıyormuş gibi bakar. Öte yandan enerjik, tez canlı ve eğlencesi bol bir adamdır. Eminim onda duran farklı bir Teo var; görülmeye değer bir Teo. Ben de mümkünse Berkay’dan (Tulumbacı) Barbo’yu alayım. Ayakları yere basan, çatışması bol bir karakter; bayılırım.
8.Ergenlik yıllarına döndük; sevdiğin bir ünlünün fotoğrafını tişörte bastıracaksın. Bu kim olurdu?
E, ergenlik bu; kısa vadede çok değişir hayran olduğun (sandığın) kişiler. Zaten hayran olduğun haliyle basmazlar onu tişörte (gülüyor.) Şaka bir yana; ağabeyi, ablası olan her ergen gibi ağabeyime özenerek büyüdüm ben de. Onun dinlediği kasetleri dinler, onun izlediklerini izlerdim. O yüzden Erkan Oğur, Yılmaz Güney ve Tuncel Kurtiz olurdu.
9.Karşında zaman makinesi var. Hangi dönemde, hangi şehre ışınlanmak isterdin?
Mısır piramitlerinin yapıldığı an orada olmak için kullanırdım hakkımı ve “Nasıl yapıldığı hâlâ açıklanamıyor” muhabbetine bir son verirdim.
10.Bugüne kadarki en büyük çılgınlığın nedir?
Kim söyledi ya? Yok öyle bir şey!
11.Hangi dizileri takip ediyorsun ve onları izlerken yanında yemesem olmaz dediğin abur cuburlar neler?
Eeeee… Ben hep belgesel izlerim (gülüyor.) Genelde paket iş denilen ve boş günümde sabahtan akşama kadar kafamı kaldırmadan izlersem bitecek işleri izliyorum. Yoksa aklım kalıyor, fena tutuluyorum. O yüzden takip etme durumum yok. Evet, Game of Thrones bile izlemiyorum. Ama kızmasın kimse, izleyeceğim. Bir şey izlerken de sadece kahve içerim. Masada abur cubur olunca izlemeyi bırakıp onlara dalıyorum. Yapamıyorum ben ikisini birden.
12.Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksın; öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksin. Hangilerini seçerdin?
Alper Canıgüz’ün Oğullar ve Rencide Ruhlar’ının sokağında uyanıp sert bir kahveyle Sherlock Holmes’e, oradan da muhabbete 3 Idiots’a geçerdim.
13.Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları nedir?
Oyunculuk hakkında beylik laflar edecek kadar olmadım bence ama bugüne kadar gördüğüm, yaşadığım kadarıyla şunu söyleyebilirim; oyunculuk tek bir bedendir, tek bir ruhtur. O yüzden bir yanını tutup başka bir yanını ötekileştiremeyiz diye düşünüyorum. Çekilir ve çekilmez yanları da bu işe olan aşkınızla doğru orantılı olarak değişir.
14.Kapitalist, feminist, sosyalist, elitist… Tüm bunların yanına bir tane de senden “-ist”li kavram gelecek; adı ne olurdu veya neye dair bu terimi üretmek isterdin?
Bknz. Nikbinlik.
15.Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru rica etsem…
Çok isteyip de alamadığın (herhangi bir sebepten) bir rol var mı? Kumandanın hangi tuşusun?
Röportaj: Cansu Uras
Fotoğraflar: Alper Özkorkmaz - Tilki Yapım