Televizyonun Altın Küre ve Emmy ödüllü efsane dizisi 24, ekran ömrünü tamamladıktan bir süre sonra yepyeni karakterlerle ve hikayeyle geri döndü. Tek bir eksikle... Live Another Day isimli mini sezonda rol aldıktan sonra Jack BAuer'le vedalaştığını beyan eden Kiefer Sutherland olmadan. Yapım, Bauer'in yerine savaş kahramanı Eric Carter karakterini dizinin merkezine oturttu.
24'un alışıldık gerçek hayata göre akan zaman metodunu kullanan 24: Legacy'de bu sefer de Eric Carter Amerika'nın yüzleşmek üzere olduğu muhtemel en büyük terörist saldırısını durdurmak için harekete geçiyor. 12 bölümlük sezonunun yayını halen devam eden dizi, ülkemizde ise FX Türkiye kanalında yayınlanıyor.
Dizide Amerika'ya başkan olmak için yarışan Senatör John Donovan'ı canlandıran ve Dexter, The Get Down veya Sons of Anarchy gibi yer aldığı pek çok yapımla tanınan Jimmy Smiths, 24: Legacy'yi, karakterini ve sektörü anlattı.
● Daha önce Gerald McRaney ile
çalıştınız mı?
Hayır, çalışmadım. Ama onun büyük bir hayranıyım.
● Birlikte oynadığınız sahneler
üzerinde uzunca çalışacak vakit bulabildiniz mi?
Bulamadık. Bu işler hep böyledir. Sezon finalimiz
olan 12. bölümdeki sahnelerimin çekimlerini bitirdik. Çok duygusal şeyler
çekmek durumundaydık. Bunu, Mac’in ne denli iyi bir oyuncu olduğunu
anlatabilmek için söylüyorum. Onu bu aralar her yerde görebilirsiniz.
Netflix’te House of Cards’da ve
NBC’deki müthiş dizi This Is Us’ta
oynuyor. Çok profesyonel biri. Çekim takvimimiz gereğince çok sıkışık bir
şekilde çalıştık ve çok zamanımız yoktu. Profesyonel oyuncular olarak çok kısa
zamanda birbirinizle uyum sağlamanız gerekiyor, işimizin bir parçası da bu.
Hayatımızdan küçük enstantaneler paylaşırız ve yaşadıklarımız üzerinden
aramızdaki buzları eritiriz. Bu hem performansımıza, hem de oynayacağımız
karakterlere yarar.
● Harika bir iş başardığınızı
söyleyebilirim. O sahnelere bayılıyorum. Sezon sonuna kadar yüzünüzdeki
gülümsemeyi koruyabilmenize sevindim.
Şimdiye kadar koruduk ama bu dizide ne olacağı
belli olmaz.
● Dizide sanatın hayatı taklit ettiği
örneklerden birini görüyoruz. Babanız seçim kampanyanızı yöneten kişiden
kurtulmanızı istiyor. Senaryoyu yazarken gerçek hayatta da böyle bir şey
olmasını, ondan beslenebilmeyi bekliyorlar mıydı?
Gerçek hayatta yaşadığımız pembe diziyle bu dizide
olan hiçbir şeyin paralellik göstermediğini en baştan söyleyeyim. Senaryo tüm
bunlar yaşanmadan çok önce yazılmıştı. Bu dizinin diğer versiyonlarında da olduğu
gibi; acaba sanat mı hayatı taklit ediyor, yoksa hayat mı sanatı? Bilmiyorum.
Tek bildiğim, dizideki olayların yaşananlarla bir paralellik göstermediği.
● Bu rol politikaya bakışınızı
değiştirdi mi?
Hep düşündüğüm bir şeyin ne kadar doğru olduğunu
gösterdi diyebilirim. Ne kadar iyi niyetli olursanız olun; iyi şeyler yapmaya
ve halka hizmet etmeye çalışırsanız çalışın pazarlık süreçlerinin, diplomatik
olma zorunluluğunun ve kullandığınız politika makinesinin idealizminize zarar
vermemesine dikkat etmeniz gerekiyor. Topluma hizmet ederken birçok şeyle
pazarlık yapmak zorunda kalıyorsunuz. Keşke bu temel bilgi şu an içinde
bulunduğumuz durumda daha çok anlaşılabilse. Ülkenin yararına olan şeyler
yapmalıyız, karakterlerimiz de bunu yaşıyorlar. Şu anda olan şeylere bir
paralellik de bu sanırım.
● Karaktere sizin kattığınız, en başta
tasarlanmamış bir şey var mı?
İlk bölümde de görebildiğiniz gibi karakterin
belirsiz yönleri vardı. Karaktere birçok şey katmaya çalışıyorum çünkü yaşanan
12 saatte pek çok şey değişti. Bu yüzden en baştan algıladığım karakterle
ilgili yapmayı düşündüklerim ve hikayede olanlar nazarında kendi içimde bir
takım değişiklikler yapmak zorunda kaldım. Fakat bu televizyonda çalışmanın bir
parçası. Bir sinema filminde ya da tiyatro oyununda çalışırken başlangıç,
gelişme ve sonuç bölümleri olur; oyuncu olarak karakteri nasıl oynayacağınıza
dair bir strateji kurarsınız ki oynayış biçiminiz ileride olacak bazı olaylara
ipucu teşkil edebilsin. Fakat televizyonda işler böyle yürümez. Ben mümkün olduğunca
karakterin özüne sadık kalmaya, bazı günlük pembe dizilerde görebileceğiniz
tarzda çok gizemli olmamaya çalışırım. Tamamen farklı bir tür ve performans
şekli olsa da bazen karakterin ertesi gün ne noktaya gideceğini bilmediğiniz
için çok gizemli oynamak zorunda kalabiliyorsunuz. Bir oyuncu olarak işimi iyi yapabilmek,
sadece replik okumamak benim için çok önemli. Bu sezon, gelişmeler ışığında
karaktere bir şeyler eklemek ya da bazı şeyleri değiştirmek ilginç bir
deneyimdi.
● 24’te de, tıpkı Star
Wars’da olduğu gibi yıllardır var olan bir dünyaya adım attınız. Bu
versiyonda Jack Bauer olmasa da bir oyuncu olarak bir dünyaya dahil olup onu
kendinize ait bir hale getirmek nasıl bir şey? Karakterinize, sıfırdan
başlayacak bir dizide oynayacağınız rolden farklı mı yaklaştınız?
Sizin de ima ettiğiniz gibi dizinin ikonografisine
işlemiş belirgin bir görsel tarz var. İşi kabul etmemin sebeplerinden biri de
bunu beğenmem oldu, ilk çıktığında çok yenilikçi olduğunu düşünmüştüm. Gerçek
zamanlı olması bölüm hikayeli televizyon dizilerine öyle farklı bir enerji
verdi ki… Bu özelliğine hayran kaldım.
İlk dizinin pilot bölümünü çeken Stephen
Hopkins’in bunu da çekecek olması, ileride çekilen bölümlere de dahil olması
bir oyuncu olarak beni çok rahatlattı ve karakteri yaşayabilmeme olanak
sağladı. Pilot bölümünde karakterimle ilgili çok bilgi yoktu, bu yüzden dizinin
önceki versiyonunda da çalışmış senarist ve yapımcılarla yaptığım birkaç
konuşma üzerinden ilerliyordum. İşi biraz da şansa bıraktık diyebilirim.
● Bu rolü kabul ettiğinizde bırakın
bir başkan adayını, herhangi bir politikacıyı oynamak için belki de en kötü
zamandı. Sizi bu role çeken neydi?
Dizinin politik unsurlarından ziyade türüne
kendimi yakın hissettim. Bu türde bir işte çok çalışmadım; bu yüzden içinde yer
almak, beni ve karakterimi nereye götüreceğini görmek istedim.
● 24 dizilerinde herkes er geç aksiyona
dahil oluyor. Sizi elinizde bir silahla, ya da bir kavganın ortasında 24’e yaraşır şeyler yaparken görebilecek
miyiz?
Evet, görebileceksiniz. Rolü kabul ederken bunu
biliyordum, tek isteğim Corey ve Miranda’ya yetişebilmek.
● Pilot bölümü harikaydı. Kadro çok
iyi ve farklı ırklardan oyuncular böyle dizilerde görebiliyor olmak da çok
güzel. Eğlence sektörünün içindeki ve dışındaki Latinlerin hep yanında oldunuz,
seslerini duyurdunuz. Şimdi sinema ve televizyonda Afrika asıllı Amerikalılar,
zenci oyuncular ve sinemacılar için işler belki istediğimiz kadar olmasa da
değişiyor. Fakat özellikle Latin ve Asya kökenliler için temsil seviyesi
yeterince yüksek değil. Siz bu ilerlemeyi nasıl görüyorsunuz? Durumu
iyileştirmek için endüstrinin ve bizzat sanatçıların ne yapmaları gerektiğini
düşünüyorsunuz?
Bu soru için çok teşekkür ederim, zira çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Bu diziye başlamama sebep olan etkenlerden biri de buydu.
Corey’nin seçilmesi ve hikayeyi götürmek istedikleri noktalar çok hoşuma gitti.
Kadın karakterlerimizin çok aktif olması, hikayeyi ileriye götürmeleri ve
bulundukları güçlü konumlarda bu güçlerini kullanabilmeleri beni çok mutlu
ediyor.
Latin kökenli oyuncularla ilgili sorunuza gelince,
bunun bir süreç olduğunu düşünüyorum. Metropol bölgelerde rakamların arttığını
görebiliyoruz. Siyahi toplulukların ilerleyişinden; bu endüstride artık temsil
edildikleri kaliteli hikayelerden ve yaratılan karakterlerden öğrenecek çok
şeyimiz var. Bu sadece kamera önünde olmakla bitmiyor. Yazar, yapımcı, yönetmen
gibi seviyelerde de yer alan insanlarımız olmalı ki böyle hikayelerin önü
kapanmasın.
● Sizin gibi insanların başkan adayı
gibi roller oynaması çok önemli, böylece diğer aktörlere de pek çok farklı rol
oynayabilecekleri konusunda ilham oluyorsunuz. Başka beğendiğiniz karakter ya
da oyuncu var mı? Irkınızı temsil eden ve çok beğendiğiniz birileri var mı?
Dev’in (Patel) performanslarına bayılıyorum.
Oscar’a aday olan Lion’da çok iyiydi.
Böyle bir hikayeyi sadece bir belgesel olarak değil; daha da derinine girerek,
bu kadar kaliteli bir şekilde anlatabiliyor olmaları içimi ısıtıyor.
● İçinde fırtınalar kopan, duygusal
gel-gitler yaşayan karmaşık bir karakteri canlandırıyorsunuz. Karakterinizi
ileriye götüren, seyircinin belki de hemen anlayamayacağı motivasyonlar neler?
Sadece kendi karakterim üzerinden değil, Miranda
ile eşleştirerek bakmak lazım. Ben onları çok güçlü bir çift olarak görüyorum.
Dizide politik bir dünyanın içindeyiz. Yazarlarımız, yönetmenimiz ve oyuncular
olarak kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde aynı sektörde bu kadar yüksek
seviyelerde çalışan kişilerin iki adım ileri gidebilmek adına birbiri için
fedakarlık yapılması gerektiğini konuşuyoruz.
Dizide hikayemizi şekillendiren de buydu. Miranda
kariyerinde çok başarılı olmuş bir kadındı ama şimdi bir adım geride durarak
Donovan’ın ve seçim kampanyasının öne çıkmasına izin vermesi gerekiyordu. Bir
insanın kendini yaptığı şeye, işine ne kadar adayabileceğini; benzer işlerde
çalışan ve birbirinden bir sürü sır saklamak zorunda olan bir çiftin nasıl var
olabileceğini 12 bölüm boyunca irdeliyoruz.
● Sizin gibi oyuncular oynadıkları
rollerle fazlasıyla ilişkilendirilir. Biri sizi gördüğünde “şu dizide gördüğüm
Jimmy Smits,” der. Siz aynaya baktığınızda kimi görüyorsunuz? Hayır işleri
dahil bir sürü projede yer alıyorsunuz. Kendinizi nasıl gördüğünüzü merak
ediyorum.
İşim gereği çok gezen biriyim. Bazen insanlar
yanıma gelip 24’te beni çok beğendiklerini, dizinin çok heyecanlı olduğunu
söylüyorlar. Arada sırada biri geliyor ve beni izlediği için, kararlarına ve
işine etki ettiğim için avukat olduklarını söylüyorlar. Gerçekten Star Wars’da oynadığıma inanamayan
çocuklarla karşılaşıyorum. On yıllardır böyle farklı işler yapabildiğim için
çok mutluyum.
Günlük hayatımda nasıl olduğumu bilmiyorsunuz, ki
oynadığım karakterlerden çok ama çok farklı biriyim. Günün sonunda kendi
kimliğimi gizemli tutmak zorundayım çünkü bu bir oyuncu olarak beni besleyen
bir şey.