William Blatty’nin 1971 tarihli romanından uyarlanan Oscar ödüllü kült korku filmi The Exorcist, sinema kalitesini aratmayacak televizyon uyarlamasıyla yeniden sevenleriyle buluştu. "Fantastic Four" ve "The Lazarus Effect" filmlerinin senaristi Jeremy Slater tarafından yaratılan dizi, 23 Eylül 2016'da Fox kanalında yayınlanmaya başladı.
Yapımcılığını Slater ile birlikte Rolin Jones, Rupert Wyatt, James Robinson, Barbara Wall ve David Robinson'ın üstlendiği The Exorcist'in oyuncu kadrosunda Oscarlı Geena Davis'le birlikte Alfonso Herrera, Ben Daniels, Hannah Kasulka, Brianne Howey, Kurt Egyiawan ve Alan Ruck gibi birbirinden ünlü isimler yer alıyor.
Korku/gerilim türündeki yapım, insanları esir alan şeytani ruhları ve bir rahibin bu ruhları insanların bedenlerinden ayırmak için yaptığı ayinleri konu ediniyor. Angela isimli bir kadın, kızının şeytan tarafından ele geçirildiğini ve evine kötü ruhların dadandığını düşünerek bu rahibin yardımını istiyor.
The Exorcist'in tanıtımı için gerçekleştirilen basın toplantısında, dizinin yaratıcısı Jeremy Slater ve başrol oyuncusu Geena Davis merak edilen sorulara yanıt verdi.
The Exorcist ekibi basın toplantısında soruları cevaplıyor
● Uzun zamandır güçlü kadın rolleri üstleniyorsunuz. Bu
proje önünüze geldiğinde okuduklarınızdan hoşlanmış olmalısınız. Projeyi nasıl
seçtiğinizden, neden önemli bulduğunuzdan bahseder misiniz?
Geena Davis: Kariyerimin başında harika
kadınlar oynama fırsatı buldum, haklısınız. Bu yüzden artık çok seçici
davranıyorum. Amerikan başkanını bile oynadıktan sonra ne yapacağınızı
sorguluyorsunuz elbette. Oynadığıma değdiğini hissedeceğim roller bekledim,
seçici davrandım. Bu rol hemen ilgimi çekti. Senaryoyu okurken o replikleri
kamera önünde söylemek istediğimi fark ettiğim için bu projeyi seçtim.
Yazarımız bizim için harika karakterler yaratmıştı, hepsi çok derinlikli ve
katmanlıydı. En çok önem verdiğim şey bir rolü oynarken yeterince ilginç şeyler
yapıp yapamayacağımdır. İlginç şeyler yapan karakterin kız arkadaşı ya da
annesi falan olmak istemem. Bir beyzbol fenomenini oynadım, bir beyzbol
fenomeninin kız arkadaşını değil. Bu yüzden biraz şımarmış olabilirim. İlk
bölümde çok fazla şey yapma imkanı buldum. İlerleyen bölümlerde olacak bazı
şeyleri bildiğim için söyleyebilirim ki dizi devam ettikçe daha fazlası da
olacak.
Jeremy Slater: Evet, onu biraz zorlayacağım.
● Bir tür işinde yer alacak olmak sizi hiç endişelendirdi
mi?
GD: Hayır, korku dahil pek çok tür
filminde oynadım. Korku filmlerine bayılıyorum. The Exorcist yaşadığım en korkunç deneyimdi, herkes gibi çocukken
beni de derinden etkiledi. Çok sevilen bir filmin üstüne bir şey
koyamayacağımızdan endişelendik mi diye sorarsanız cevabım hayır olur. Bence
asıl güzel olan şey aynı dünyada geçmemiz, filmdeki olayların yaşandığını ama
üzerinden onlarca yıl geçtiğini ilk bölümde belirtmemiz ve her şeyin yeniden
başlamış olma tehlikesi.
● Şu an televizyonun altın çağında olduğumuz söyleniyor. Bu
konuda ne düşünüyorsunuz?
GD: Televizyon her geçen gün daha
iyiye gidiyor. İnsanlar çok fazla kanal olduğundan falan şikayet ediyor ama ben
bu durumdan çok hoşnutum, bence harika bir şey. O kadar çok dizi var ki ben
bile hepsine bakamıyorum. Ama insanların bizim dizi için vakit ayıracağını
düşünüyorum. Televizyon harika bir mecra ve bence artık eskisi gibi olumsuz bir
algısı da yok. Eğer rol güzelse televizyona iş yapmayacak bir oyuncu
düşünemiyorum. Özellikle de daha kısa diziler çekebildiğimiz şu dönemde.
Özellikle kadınlar için televizyon harika bir yer.
● Sizi Beetlejuice 2’de
görebilecek miyiz?
GD: Filmle ilgili haberleri okudum
ama benimle kimse iletişime geçmedi. Korkarım ki filmi çekerlerse kadroda
yer alamayacağım, çünkü hayaletler yaşlanmaz. Oldukları yaşta sabit
kaldıklarını düşünüp Alec (Baldwin) ve bana baktığınızda birimizin epey
yaşlandığını görebilirsiniz.
JS: Fakat Amerikan seyircisi Geena
Davis’in olmadığı bir Beetlejuice izlemek
ister mi? Bence hayır.
GD: Bence de.
JS: İlk kez burada duydunuz! Geena
Davis olmadan Beetlejuice olmaz. Bu
konuda kararlıyız.
GD: Desteğin için teşekkürler.
JS: Umarım film iyi olur. Bu proje
sebebiyle ayrılmak zorunda kalmıştım.
● Gerçekten projeden mi ayrıldınız?
JS: Evet. İş emin ellerde ve şu
anda Vancouver’da çekimleri sürüyor. Umarım iyi bir iş çıkar.
GD: Bugün oraya bir uğramak
istiyorum. Fakat maske gibi bir şeye ihtiyacım var.
● Sizinle daha önce de konuştuk. Bir korku filmi
hayranısınız. Bu projede ne kadar özgürsünüz? Geena bu hayranlığınızı nasıl
karşılıyor?
JS: Geena benim bu hallerime çok
alışık.
GD: Evet bunu kabullendim, hatta
çok sempatik buluyorum. Ama ilk önce yazarlığına vuruldum. Harika bir pilot
bölüm yazmıştı. Yıllar yılı pek çok senaryo okudum, pek çok teklif aldım; buna
rağmen The Exorcist’i okuduğumda
hemen yapmak istedim.
JS: Özgürlük konusuna gelince, bize
herhangi bir sınır konulmadı. Ulusal bir kanalda dizi yapmanın beraberinde
gelen bir takım doğal kurallar var elbette ama bu durum sizi daha zeki olmaya,
daha iyi yazmaya itiyor. Basit şoklara, kana, küfürlere yaslanamıyorsunuz;
insanları germek için başka çözümler bulmanız gerekiyor. Fakat anlatmak
istediğimiz hikaye, karakterlerimizi çıkartmak istediğimiz yolculuk konusunda
kanalımız Fox bize her adımda çok destek oldu. Her yönüyle bir kablolu kanal
dizisi yapıyoruz, televizyondaki en iyi dizilerle yan yana durabilecek bir iş
olacak diyerek yola çıktık. Onlar da en baştan beri bu konuda heyecanlıydılar
ve desteklerini esirgemediler.
● İki saatlik bir film yerine bir televizyon dizisi yapıyor
olmak hikayeyi genişletirken sizi nasıl etkiledi?
JS: Televizyon, sinemada
bulamadığınız bir fırsatı size sunuyor, karakterlerinizle 10 saat
geçirebiliyorsunuz. Sezonun sonuna geldiğinizde umuyorum ki bu Amerikan
ailesinin ve onları kurtarmaya çabalayan iki rahibin başına gelenlerle duygusal
bağ kurmuş olacaksınız. Evet, televizyon seyircisinin kalbini kırmak çok daha kolay
çünkü karakterlerle çok vakit geçiriyorlar, onları evlerine alıyorlar ve
hayatlarının bir parçası yapıyorlar. Karanlık bir salonda sadece 90 dakika
gördüğünüz, sonra bırakıp gittiğiniz karakterlere benzemiyorlar.
● Bu dizide çok fazla karakter var ve hepsi kendilerine ait
bir diziyi taşıyabilecek güçteler. Siz bu karakterlerin geleceğiyle ilgili ne
kadar bilgi sahibisiniz?
GD: Ben sadece iki bölüm sonrasını
biliyorum ama Jeremy tamamına hakim.
JS: Daha çok havalı oyun
yazarlarından oluşan harika bir yazım ekibim var.
GD: Ve yarısı da kadın.
JS: Aynen öyle. Kadrodaki en kötü
yazar açık ara benim, bu yüzden her şey iyiye gidecek. O odadan çıkan fikirler
o kadar etkileyici ki. 10 bölümlük sezonun sekizinci bölümünü planlıyoruz şu
anda, yani hikayenin son kısmına giriş yapıyoruz. Evet, bir yük treni gibi
hızla ilerleyen bir hikaye anlatmak istiyoruz ama zaman zaman yavaşlayıp bu
güzel karakterlere önemli anlar yazıyoruz. Çünkü onlara ne yazarsak yazalım
altından büyük başarıyla kalkabilecek bir kadromuz var.
● Dizi tek sezonluk mu, yoksa devam etmeyi düşünüyor
musunuz?
JS: Dizi devam edebilecek şekilde
tasarlandı ama ilk sezon başı, ortası ve sonu olan bir hikaye.
● Antoloji stilinde mi olacak yani?
JS: Hayır. Harika bir kadromuz var.
Bu yüzden, hayatta kalan karakterleri gelecek sezon da görmek istiyoruz.
Kesinlikle her yıl yepyeni karakterlerle başlıyor olmayacağız. Ama her sezon
bütünlüklü bir hikaye anlatacağız.
● Dizide birçok ikonik anı kullanmışsınız.
JS: Evet, birkaç saygı duruşunda
bulunduk, klasiklere göndermeler yaptık. İlk bölümde birinin araştırma yaptığı
sahnede Georgetown basamaklarını görüyorsunuz. Böylece seyirciye ilk filmdeki
olayların gerçekten yaşandığını, çok sevdikleri o hikayeyi baştan yazmadığımızı
ya da yok saymadığımızı anlatmış oluyoruz. Bu aynı evrende fakat 40 yıl sonra
geçen, yepyeni karakterleri konu alan yepyeni bir hikaye. Hayranların
yakalayacağı pek çok detay olacaktır.
● Geena, çok uzun soluklu bir kariyeriniz var. Hayranlar en
çok hangi rol hakkında soru soruyorlar? En çok öne çıkan karakteriniz hangisi?
GD: Başıma sıklıkla gelen garip bir
şey var. İnsanlar yanıma gelip filmimi çok sevdiklerini söylüyorlar. Demek ki
onlar için sadece tek bir filmden ibaretim ama hangisi olduğunu bilmiyorum.
Daha çok Thelma and Louise ve Long Kiss Goodnight hayranları karşıma
çıkıyor. Ama sanırım hala en çok sorulan Beetlejuice.
Bence bu çok garip, filmin üzerinden o kadar çok zaman geçti ki. Ama
insanlar hala beni görünce onu hatırlıyor.
● Hayranlar sizi bir korku filmi kraliçesi olarak görüyor.
Bunun sebebi sadece The Fly ve Beetlejuice değil. Sizin korku
filmleriyle ilgili en çok ne seviyorsunuz?
GD: Korkmayı çok seviyorum, korku
filmlerine bayılıyorum ve oynaması da çok keyifli oluyor. Bu diziye beni çeken
de bu oldu. The Fly harika bir
deneyimdi. Bilmiyorum… Korkmayı seven insanlar vardır ya; ben kesinlikle
onlardan biriyim.