Brian Tyree Henry: Donald Glover’ı güldürebilirseniz büyük bir iş başarıyorsunuz demektir

Brian Tyree Henry: Donald Glover’ı güldürebilirseniz büyük bir iş başarıyorsunuz demektir
30 Rock ve Community gibi popüler sit-com’larda rol alan ve absürtlüklerden absürtlük beğenen bir oyuncuyu güldürmekten söz ediyorsak Brian Tyree Henry’ye hak vermemek elde değil. Evet, Donald Glover’dan bahsediyoruz. ABD’de yayınlandığı andan itibaren büyük beğeni toplayan Atlanta dizisinde başrol olmakla kalmayıp aynı zamanda yaratıcı koltuğunda da oturan Glover’ın karşısında aslında simasına aşina olduğumuz Brian Tyree Henry var. Boardwalk Empire, The Good Wife ve The Knick gibi işlerde bir bölümlüğüne de arzı endam etmiş olan Henry, Atlanta’da yerel rap yıldızı Alfred, namı diğer Paperboi olarak karşımıza çıkıyor. Dizinin ikinci sezon onayını aldığı günlerde, Fox International Türkiye aracılığıyla telefonda görüştüğümüz oyuncu, Alfred ile ABD’de yaşayan bir siyahi olmanın ne demek olduğunu göstermeye çalıştığını dile getiriyor.

 

● Sizi Atlanta’ya çeken neydi?
Menajerim bana projeden bahsetti, senaryoyu okudum ve proje başlı başına beni çok heyecanlandırdı. Özellikle de Alfred rolünü okuduğumda çok heyecanlanmıştım çünkü bana çok yakın geldi ve tanıdığım birçok kişinin yansımasını gördüm onda. Üniversiteyi Atlanta’da okudum ve bu yüzden şehri çok seviyorum zaten. Hayatım boyunca kimliğimin bir parçası oldu. Alfred’i okuduğumda da bu rolün derinliklerine inmek için sabırsızlandım. Çünkü onun gibi karakterlerin ekranda yeterince temsil edilmediğini düşünüyorum. Eminim sizin de hayatınızda onun gibi birileri vardır. Alfred’in ekrana iyi yansıtıldığından; sadece insanların onu gördüğü, davranmasını beklediği ve korktuğu gibi gösterilmediğinden emin olmak istedim. O büyük bir kalbi ve çok fazla hayali olan, ailesini de çok seven biri. Bunun izleyiciye yansıtılabildiğinden emin olmalıydım.
 
● Role hazırlanırken nelerden ilham aldınız?
Daha çok arkadaşlarım ve özellikle de babam. Çok karizmatik bir adamdır ama dünyanın onu ne kadar sertleştirdiğini görebilirsiniz. Hayatı boyunca çok kez “hayır” cevabını almıştır, ABD’de yaşayan bir siyahi olmanın zorluklarıyla karşılaşmıştır. Alfred’i canlandırırken de bu ülkede yaşayan bir siyahi olmanın ne demek olduğunu göstermeye dikkat ettim. Tüm yaşadıklarına rağmen hâlâ karizmatik ve iyi durumda olduğunu, etrafındaki insanlara saygı duyduğunu ve onları önemsediğini vurgulamak istedim. Birden kendini bir grubun içinde buluyor, istemeden. Oyunu oynuyor. Ailesinden birinin ona bu kadar inanması, ilerlemesi için ateşini harlaması karşı koyamayacağı bir şey. Kimsenin ona inanmadığını ya da destek olmadığını hissediyor. Earn (Donald Glover’ın canlandırdığı karakter) ona güvenle ilerleyebileceği ve başarının nasıl bir şey olduğunu keşfedebileceği bir alan tanıyor.
 
● ABD’de yaşayan bir siyahi olmanın zorluklarıyla karşılaştığınızdan bahsettiniz. Özellikle son bir yılda maalesef polis tarafından öldürülen siyahi sayısı da artmış durumda maalesef. Atlanta’da, 30 dakika boyunca insanları güldürüyorsunuz, umut veriyorsunuz ve onların sesi oluyorsunuz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bunu duymak inanılmaz. Bizi ve dünyayı yansıtan bir dizi yapmak istedik. Siyahi olmakla ilişkilendirilecek  çok şey var. Evet, öldürülüyoruz. Evet, hayatlarımız bir şey ifade etmiyor. 30 dakika boyunca insanların gelip dünyanın absürtlülklerine gülebilecekleri bir alan yaratmak istedik. Bazılarına absürt gelen şeyler başkalarına normal gelebilir. Herkesin kendinden bir parça bulabileceği bu hayatları ve bu insanların hikâyelerini göstermek istedik. Türkiye’de yaşayanlar da bunu anlayabilir. Bu şehirde yaşadıklarımızı izleyicilerin de hissedebilmesini istedik. Bildiğinizi sandığınız şeyleri gösterip bambaşka bir yüzünü ortaya koyduk. Bizim Justin Bieber’ımız siyahi olacak. Bizim için normalin bu olmadığı öğretildi ve insanlar bunun doğru olup olmadığını sorgulamadı. Önemli bir dizi yapma amacımız yoktu ama insanlara etraflarında gördüğü şeylerin bizi de etkilediğini, farklı olmadığımızı görebilecekleri bir şey yaratmak istedik. Söylediklerinizi duymak, insanların ufuklarını genişletmiş olmak beni çok mutlu etti.



● Donald Glover’la çalışmak nasıl? Kamera arkasında yaşadığınız ilginç anlar var mı?
Hem de çok. Her zaman söylerim, Donald Glover’ı güldürebilirseniz büyük bir iş başarıyorsunuz demektir. Harika biri. Kesinlikle onu ailemden biri gibi görüyorum, hatta bu dizideki herkes ailemin bir parçası. Sette büyük bir aile gibiyiz. Daha önce yaşamadığım sıcak bir ortam var. Gerçekten birbirimizi kolluyoruz, birbirimize önem veriyoruz. Karakterlerimize ve çevremize de öyle. Bu çok önemsediğimiz bir şey ve bence diziyi izleyince bunu görebiliyorsunuz. Bu durum hayranlarımıza da geçiyor. Atlanta hayranları gibi bir kitleyi daha önce hiç görmedim. İnanılmazlar ve çok cesurlar. Bize büyük bir sevgi gösteriyorlar. Onlara minnettarım, umarım yol boyunca yanımızda olurlar.
 
● Üniversiteyi Atlanta’da okuduğunuzdan bahsettiniz. Röportajlarınızdan birinde de Atlanta’nın en sevdiğiniz şehir olduğunu söylüyorsunuz. Hayatınızda nasıl bir konuma sahip bu şehir?
Liseden mezun olduğumda üniversite okumak için Atlanta’ya gittim. Ülkenin tamamı siyahi erkek öğrencilerden oluşan tek okuluydu. Oraya gittiğimde kardeşlik ve anlayış arıyordum. 2000’lerin başıydı ve genç bir siyahi olarak bu dünyadaki yerimi bulmaya çalışıyordum. Şehir bana kim olduğumu öğretti ve bana ait olduğum bir toplum ve gelişebileceğim bir alan sundu. Atlanta’nın kendine has bir evreni ve karakteri var. Dizi boyunca sadece Atlanta’ya dair o kadar çok şey görebiliyoruz ki. Yemek yediğimiz yerler, gittiğimiz kulüpler, kullandığımız dil. Oraya her gittiğimde aynen bıraktığım gibi olduğunu düşünüyorum ama farklı gelecek kadar da değişmiş oluyor. Beni olduğum gibi, giyim tarzımla, dinlediğim müzikle, takıldığım mekanlarla kabul etmiş, hiç yargılamamış bir yer. Benim gibi gözüken, beni yansıtan, kendilerince başarıya ulaşmış insanlarla dolu. Benim için böyle bir alan yarattığından dolayı bu şehre her zaman minnettar olacağım.



● Atlanta müzikleri açısından da dikkat çeken bir yapım. Alfred de bir rap şarkıcısı aynı zamanda. Son zamanlarda bu türde sizin severek dinlediğiniz isimler kimler?
Bu aralar Vince Staples’ın Norf Norf şarkısını çok seviyorum. Vince Staples harika sözler yazıyor ve çok nüanslı bir sosyal bilince sesleniyor. Albümün tamamını çok seviyorum. Dizimizdeki şarkıları da çok seviyorum. Migos gibi çok başarılı bulduğum sanatçıların parçalarını kullanıyoruz. Dizimizin böyle müziklere ışık tutması, bu çocukların hayatlarına fon müziği yapması beni çok mutlu ediyor. Atlanta tam olarak böyle bir yerdir, müzikle beslenir, her zaman değişir. Atlanta’da her türden insan sayesinde müzik türleri birbirine geçer, harmanlanır.
 
● Türkiye’deki Atlanta hayranlarına ne söylemek istersiniz?
İzlemeye devam edin. Bu dünyada olan biten çok şey, anlatılması gereken çok hikaye var. Onlar için bunu yapacağımıza güvensinler.


 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER