İrem Helvacıoğlu-Sarp Can Köroğlu: Oyunculuğun dibi yok, büyük bir okyanus gibi

● “Oyunculuğumu geliştirmek için yapamayacağım şey yoktur, çünkü…”
Sarp: Çünkü çok büyük bir okyanus bu. Dibi yok. Her şeyi oynayabilirsin bu yüzden de kendini sürekli geliştirmen gerekiyor.
 
İrem: Aslında oyuncuysanız her mesleği yapıyorsunuz demektir. Sarp’ın da dediği gibi bunun bir sonu yok, uçsuz bucaksız bir okyanusta yüzüyoruz. Gözlem yapmak zorundasınız sürekli.
 
Sarp: Gözlem, bizim işimizin en büyük önceliği. Oyuncu koçum Merve Taşkan’ın bir sözü vardır: “Her şey reel olmalı. Biri sana çok iyi oynadın derse yanlıştır bu. Doğrusu reel, gerçekçi olmaktır. Oynamayacaksın, onu yaşayacaksın”. Mesela az önce videoya çekerken sizi gözlemledim. Otururken “Ben şöyle mi geçeyim?” dediniz. Demek ki ileride ben de bir gazeteciyi oynarsam ve böyle bir durumla karşılaşırsam bu tedirginliği yaşamam gerekiyor. Bunlar önemli noktalar.
 
● Gözlemlemekle birlikte son zamanlarda özellikle genç oyunculardan en sık duyduğum şey rollerine müzikle hazırlandıkları. Sizden birbirinizi ve Hande, Burcu, Berk ile Tolga’yı anlatan bir şarkı listesi oluşturmanızı istesem neler olurdu?
Sarp: Hande’den başlayayım. Hande delidoludur. Ne kadar eğlenceli müzik türü varsa hepsi ona uyar. Hayatı eğlenceli yaşayan biri o.
 
İrem: Bence Burcu da öyle.
 
Sarp: Burcu da öyle ama delidolu olmakla birlikte daha derin şarkılar dinler o. Berk’e ise ne verseniz dinlerken eğlenir. Çünkü o tam bir eğlence adamı. Şimdi şu an burada onunla sohbet etseniz kahkahalarla gülmekten yere yığılırsınız. Tolga’ya gelirsek açıkçası ilk onu düşündüm zaten ama bir şey bulamadım. Tolga’yla da yakınımdır, onu çok iyi tanırım ama aklıma gelmedi şu an.
 
İrem: Tolga’ya sanki hafif tempolu şarkılar gider.
 
Sarp: Tolga en sakinimizdir ve aramızda rolüne müzikle hazırlanan tek kişi de o. Tamamen kapanıyor.
 
İrem: Evet, kesinlikle! Hatta çekimlere başladığımız ilk zamanlar bu sakinliğini yadırgayıp acaba benden mi hoşlanmadı diye düşündüm. Fakat Ali karakterinin özellikle babasıyla duygu yoğunluğu fazla öyle sahneleri oluyor ki Tolga da bu sahneler öncesi kulağına kulaklık takıp kendine duvar örerek çekiliyor. Sahne bittiği anda ise her zaman sette gördüğümüz etrafına pozitif enerji yayan, keyifli insan ortaya çıkıyor.
 
Sarp: İrem’e gelirsek ne kadar canlı şarkı varsa hepsi ona uyar.
 
İrem: Bak ya… (Gülüyorlar).
 
Sarp: Kötü bir şey söylemiyorum ki ama… Enerjin yüksek.
 
İrem: Sarp’a da sabahları yavaş tempoda şarkılar dinletip onunla fazla konuşmayacaksın. Günün ilerleyen saatlerinde ise tempo yükselebilir.

O bir Harvey Specter hayranı ^^ 

● Sizden en sevdiğiniz filmi ya da dizi ile karakteri alıp farklı bir zaman ve mekâna taşımanızı istesem ortaya nasıl bir tablo çıkar?
Sarp: ‘Suits’i alıp Türkiye’ye uyarlamaya çalışırdım.
 
İrem: Benim de aklıma bir anda ‘Limitless’ geldi. 1950’li ve ‘60’lı yılların Türkiye’sine götürürdüm. Fakat böyle bir durumda da sonunuz hapis olur. Türkiye’ye her halükarda getiremeyiz bu tür dizileri. Uyarlanan pek çok dizi var zaten fakat sanırım tam anlamıyla Türkiye’de adapte edilebilen tek dizi ‘Desperate Housewives’ oldu.
 
● Galiba bu yüzden Kore dizileri uyarlanıyor.
Sarp: Ben hiç Kore dizisi izlemedim; o nedenle çekici yanının ne olduğunu merak ediyorum.
 
İrem: Eskiden bu kadar çok dizi yokken Brezilya yapımlarını izliyorduk ve şimdi çekilenler de Brezilya dizileri gibi: Ağdalı anlatım, bolca ağlamalı sahneler, duran bakışlar.
 
● Bir sonraki işinizde nasıl bir rol oynamak istersiniz?
İrem: Kötü bir karakteri oynamayı çok isterim. Herkesin yüzüne gülen, çok sevimli sandığınız ama aslında hiç de öyle olmayan… Bir sapık veya katil olabilir. Çünkü altını doldurabileceğiniz çok unsur var. (Sarp’a gülerek) Bana öyle bakma. Bu dediğimi karşılıklı olarak denemeyi istediğim ilk kişi de Sarp olurdu herhalde.
 
Sarp: Ben de psikolojisi bozuk, tamamen çökmüş, hayattan umudu kalmamış, tutunacak bir dal arayan fakat bunun için çabalamayan bir karakteri oynamak isterim. Kısacası kafa yorman gereken bir rol.
 
İrem: Belki de bu bahsettiğimiz şeyler bir film senaryosu olabilir çünkü televizyonda izleyiciyi bu kadar boğacak, sıkıntıya sokacak şeylerden çok hoşlanılmıyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER