İrem Helvacıoğlu-Sarp Can Köroğlu: Oyunculuğun dibi yok, büyük bir okyanus gibi

İrem Helvacıoğlu-Sarp Can Köroğlu: Oyunculuğun dibi yok, büyük bir okyanus gibi
Fotoğraflar: Çağrı Kılıçcı
‘Güneşin Kızları’ Kanal D'de yayınlanmaya başladığında fandom’lar da ikiye ayrıldı: AlSel (Ali & Selin) ve SavNaz (Savaş ve Nazlı). Derken oyuna karakterleri ince ince, sessiz sedasız işlenen bir çift dâhil oldu: EmTuğ (Emre &Tuğçe). İlân-ı aşk anlayışları deyim yerindeyse birbirleriyle dalaşmak olan bu ikiliyi canlandıran Sarp Can Köroğlu ve İrem Helvacıoğlu ile buluşmaya giderken 10 soru sorup kısa bir röportaj yaparım diye düşünmüştüm. Fakat karşımda pozitif enerjileriyle insanda efervesan etkisi yaratan ve sanki uzun süredir tanıdığımı hissettiğim, gözlerinin içi gülen iki kişiyi bulunca onları bırakamadım. Hatta röportaj bitip ayrıldığımızda bir tek “Bunu saymadım, bir dahakine daha uzun oturup konuşalım” muhabbetine girmedik.

Hangi soruyu sorsam hiç teklemeden cevap verdiler hem de tüm dürüstlükleriyle. "Ortada ses kayıt cihazı var, yandan geç” psikolojisine girip kasılmadılar, birbirleriyle sürekli şakalaştılar. Kısacası onların enerjisi bana geçti ve ekranda o birbirleriyle sürekli dalaşan dinamik çiftin nasıl ortaya çıktığına birebir tanık oldum. Her ikisi de oyunculuk hedeflerinin ve kendilerinden beklentilerinin farkında. İrem’in deyişiyle önlerinde bir merdiven uzanıyor ve onlar şu an küçük adımlarla basamakları çıkıyorlar. Fakat tempolarını yükseltmeleri an meselesi; bu nedenle EmTuğ’nun gerçek açılımını yani Sarp Can Köroğlu ile İrem Helvacıoğlu adlarını hafızanıza şimdiden kaydedin. Çünkü onlar oyunculuklarıyla dibi olmayan, uçsuz bucaksız bir okyanusta boylarını aşan yere doğru korkusuzca yüzecekler.

Bu arada hayranları için bir dipnot düşelim; Sarp ile İrem çok iyi dostlar. Yani sevgili fandom’lar ikilinin fotoğrafları altına umut kırıntısı taşıyan yorumlar yapmaktan itinayla kaçınınız ve ‘Güneşin Kızları’nın yeni yayın gününden, yeni bölümden önce ikiliyi buyurun yakından tanıyın!

İkisi de çok yakın arkadaşlar...


● "Artık açıldım, kamera karşısında bayağı rahatım” dediğiniz iş hangisi?
İrem Helvacıoğlu: ‘Güneşin Kızları’.

Sarp Can Köroğlu: Benim de ‘Güneşin Kızları’. Çünkü başladığı günden beri bu işin içindeyim. Sonradan kadroya dâhil olmak sıkıntılı olabiliyor. Baştan başlayınca kendimi daha rahat hissediyorum ve daha kolay adapte oluyorum.
 
İrem: Sarp’ın dediğini çok iyi anlıyorum. Çünkü bir işe ortadan dâhil olduğunda ekipteki herkes zaten birbirlerine alışmış oluyor. Sen ise sonradan girip adapte olmaya çalışıyorsun. Kimin nasıl oynadığını bilmiyor ve onu öğrenmeye çalışıyorsun.
 
● Peki, ortadan dâhil olup sizi zorlayan bir dizi oldu mu?
Sarp: ‘Adını Feriha Koydum’. 36’ncı bölümde dâhil olmuştum ve benim ilk ciddi işimdi. Açıkçası ilk başlarda afalladım. “Nasıl yapsam?” diye düşündüm. Sonradan adapte oldum. Bir de ‘Adını Feriha Koydum’ un hayran kitlesi çok genişti. Yayınlandığı dönemin en çok izlenen dizisiydi. O da tabii üzerimdeki sorumluluğu artırdı.
 
İrem: ‘Kurtlar Vadisi’ni söyleyebilirim. Gezi Olayları’nın yaşandığı dönem dâhil olmuştum ve çok zorlandım. Bir de ekip o kadar kalabalık ki oyuncularla karşılaşmanız bile neredeyse imkansızdı. Çünkü herkesin çekim mekânları farklıydı. Burada biraz zorlanmıştım.
 
● ‘Güneşin Kızları’nda size en yakın olan karakter kim?
İrem: Nazlı.
 
Sarp: Emre’ye yakınım desem onun gibi daldan dala atlayan, hayatı çok hızlı yaşayan biri değilim. Galiba bana yakın karakter yok.
 
İrem: Ben Sarp’da, Emre’nin bazı saf hallerini görebiliyorum.
 
Sarp: Evet, bu benzerliği söyleyen çok. Bende her zaman bir fren vardır (gülüyor).
 
● Oyuncu kadrosundan en çok kiminle anlaşıyorsun?
Sarp: Benim Hande’yle (Hande Erçel) aram çok iyi.
 
● Onunla galiba okuldan arkadaşsınız, değil mi? İnternette öyle okumuştum.
Sarp: Evet, öyle yazıyor ama biz ‘Güneşin Kızları’ setinde tanıştık. O kadar iyi dostuz ki birlikte Beyrut’a gittik.
 
İrem: Açıkçası herkesle iyi anlaşıyorum. Ama Sarp, Funda İlhan, Süreyya Güzel ve Meltem Gülenç’le daha yakınım.
 
● İzleyici gözüyle ‘Güneşin Kızları’na baktığında AlSel’ci misin, SavNaz’cı mı?
Sarp: Güzel soru… AlSel’ci olurdum. SavNaz’da ikisi de birbirlerine karşı çok sert duruyorlar. Ben asabi değilimdir. AlSel’de ise ikisi de yumuşak karakterler. Aralarındaki bu bağ beni onlara yaklaştırmış olabilir.
 
İrem: AlSel’de daha zıtlar birbirlerine. Her zaman da öyledir ya; zıt kutuplar birbirini çeker. Ali daha durgun ve ayakları yere basan bir karakterken, Selin ise uçarı ve havadar. O yüzden onların ilişkisi daha cazip geliyor. SavNaz’da ise hep birbirlerine deyim yerindeyse diş gösteren bir yön var. Açıkçası iki taraf da tam anlamıyla bana göre değil.
 
Sarp: Biz EmTuğ’cuyuz; çok net!
 
● EmTuğ’nun arasındaki dinamiğe çok gülüyorum. Senaristler sahnelerinizi artırsa keşke…
Sarp: Tolga’nın (Tolga Sarıtaş) canlandırdığı Ali karakterinin çok bunalımlı bir yönü var. Mesela gidiyor babasıyla kavga ediyor. Bu da tabii itici gelebiliyor. Emre ve Tuğçe’de ise kavgaları bile komik, eğlenceli. Dizide Tolga, Hande, Berk ve Burcu ana karakterlere hayat veriyorlar. Biz ise yan karakterleriz. Onların bir ciddiliği var. Biz ise ciddilikten ziyade biraz da etrafı neşelendirmek için varız.

 Kendine en yakın bulduğu karakter Nazlı

● Karakterlerinizin gelişiminden memnun musunuz?
Sarp: Genel olarak memnunum. Emre her zaman mutlu değildi. İlk başta vur patlasın çal oynasın tadında bakıyordu hayata. Sonra Ali’yle aralarında sevgili çatışması oldu ve akabinde Ali ile Selin’i affetme evresine girdi. Bu değişkenliği seviyorum ben.
 
İrem: Açıkçası bir dizide kötü olmayı çok istiyordum. Tuğçe başta böyleydi.
 
Sarp: Yalan söyleme, hep bana âşıktın (gülüyor).
 
İrem: Evet, hep Emre’ye âşıktım. Şaka bir yana Tuğçe ilk başta kötüydü ve bunun belli bir nedeni de yoktu. Narsistti bence. “Beni sevmeliler” modunda hareket ediyordu. İlk bölümlerde kimse Tuğçe’nin Ali’yi mi, yoksa Emre’yi mi sevdiğini anlayamadı. Bunu ben bile kavrayamadım. Emre’nin bunalımda olduğu dönemler ile İsviçre mevzusu çıktığında annesine yavru kedi misali yalvarması onun kırılma noktası oldu. Bu tür değişimler benim de hoşuma gidiyor. Eskiden Selin’le arasında bir çatışma vardı; Hande’yle o sahnelerimizi çok seviyordum. Şimdi de tüm sahnelerde çok eğleniyoruz.
 
● ‘Güneşin Kızları’ olmasaydı o gün hangi diziyi izlerdiniz?
Sarp: Çok klişe bir cevap olacak ama hiç izlemiyorum desem. En son izlediğim yerli diziler ‘Ezel’ ve ‘Suskunlar’dı. Bu iki yapımdan sonra bir bölüm bile izlemedim.
 
● Yabancı dizilerden hangilerini takip ediyorsunuz?
Sarp: En son ‘Tyrant’a sardım. ‘Suits’i çok seviyorum, hatta Harvey Specter karakterine hayranım.
 
İrem: ‘The Walking Dead’ ve ‘Orphan Black’. Belki de hayatımda “Bu karakteri oynamak istiyorum” dediğim tek dizi ‘Orphan Black’tir. Çünkü başroldeki Tatiana Maslany, tek başına sekiz farklı karakteri canlandırıyor.
 
Sarp: ‘Breaking Bad’i de atlamamak lazım. Türkiye’deki ile yurt dışındaki algının farklılığını çok iyi gözler önüne seriyor. Dizide kimse güzel veya yakışıklı değil. Tek önemli faktör oyunculuklar ve senaryo. Bu yüzden dizilerdeki o güzellik kalıplarını yıkmamız gerekiyor.
 
İrem: Bence bizim aşmamız gereken de bu. Bir insanın güzel veya çirkin olmasını geçip gerçekten “Adam mükemmel oynuyor” diyeceğimiz işler olmalı. Fakat gençler bu güzellik algısına önem veriyor. Halbuki o karakteri besleyebileceğin çok güzel noktaların var.
 
● Oyunculukta kendinizden en büyük beklentiniz nedir?
Sarp: Oyunculuk kursuna başladığımda oyuncu koçumuz herkese kağıt dağıtıp “Kurstan ne bekliyorsunuz?” sorusunu sormuştu. Sınıftaki herkes kağıtları doldurmuştu tamamen. Bense sadece altı harf yazmıştım: “TATMİN”. Oynadığımdan tatmin olmazsam hiçbir şeyden keyif alamam.
 
● Emre karakteri seni tatmin ediyor mu?
Sarp: Tam anlamıyla değil. Çünkü istediğim karakter yoğunluğu yok orada. Ben onu oynarken bir derede yüzüyorum. Fakat Emre’yi oynamaktan çok keyif alıyorum.
 
İrem: Arayıp bulmak gerekiyor gerçekten. Oyunculuğun da en güzel yanı arayış içinde olmak, araştırmak ve keyif almak. Oyunculuktan en büyük beklentim de bu oluyor. Mesela ‘Güneşin Kızları’ setine giderken çok mutlu oluyorum.
 
Sarp: Evet, İrem’in bu yönden enerjisi çok yüksek. Bağıra çağıra, neşeyle giriyor karavana.
 
İrem: (Gülüyor). Herkes daha uyurken yüksek sesle “Günaydııın…” diyerek girerim karavana. Hatta ekiptekiler dalga geçiyor benimle ne içiyorsun diye.
 
● Bu neşenin yanında hayatla da bir kavganız vardır.
İrem: Hayallerimi gerçekleştirebilmek ve bir şeylere ulaşabilmek. O konuda hırslıyım biraz. Kimseye zarar vermem ama daha çok kendime zarar veririm. O yüzden kendimi motive etmeye çalışıyorum. Karşımda bir merdiven uzanıyor ve ben basamakları ağır da olsa tırmanmaya başlıyorum ama bir süre sonra koşarak çıkacağım.
 
Sarp: İdealist olduğumu söyleyebilirim. Bir şey olacaksa en iyisinin olmasını isterim. Bu maalesef kötü bir özellik çünkü obsesif olabiliyorsunuz. Bunun dışında hayattaki en büyük kavgam düzensizliği düzene dönüştüren insanlarla. Bu duruma en güzel örnek trafikte yeşil yanar yanmaz salisesinde kornaya sarılan kişiler.
 


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER