Poyraz Karayel: Babalar ve Evlatları
Baba, halay mendili yerde mi bi de sen bak?
Ne demiş Don Vito Corleone; “Ailesiyle vakit geçirmeyen bir adam asla gerçek bir adam olamaz."  Yeryüzünün belki de en doğru tespitlerinden birini yapmış babaların babası. Babalar ve evlatlar arasındaki ilişki hep uçurum kenarındadır.Ya bir anlık cesaretle o uçurumdan atlayarak, kendi isteğinizi gerçekleştirirsiniz ama hep pişman olmakla suçlanırsınız ya da uçurumun kenarından dönüp çevrenizdekileri mutlu edersiniz ve hep mutluymuşsunuz gibi görünürsünüz.  Poyraz – Sinan, Bahri-Ayşegül-Sadrettin şimdi de Adil(İsmail)-Poyraz-Meltem. Poyraz Karayel’de en temel şey, baba-oğul ilişkisi. Ailesini bırakıp giden babalar, ne olursa olsun gitmeyen babalar, gitmemiş olsa da evlatlarına uzak kalan babalar.. Hepimizin hayatındaki babalardan ve evlatlardan izler var. Ama bütün durumlarda babaların,baba olabilmenin ya da olamamanın cezasını evlatlar çekiyor, bu bölüm bunu bir kez daha anladık.

Bu arada sanırım dizilerdeki yeni moda geçen haftanın son beş dakikasını hoop yeni bölüme yapıştırmak. Yapmayın, rica ediciim, zaten dizilerin süresi sonsuza dek sürüyor,diyerek kamu spotu içeren mesajımı veriyor ve sonra hemen başlıyorum yorumlamaya.

Ayşegül’ün tepkisinin gerçekliğine kaç puan sayın jüri? Duyunca başından aşağı kaynar sular döküldü’yü oynasın demişler, olmuş. Birden gelen histerik kahkaha krizleri, sonra ardından ani ağlamalar ve midesinin bulanması çok iyiydi. Bir ara “Niye bana söyledin” diye cırladı ama anın şoku diyerek geçiyorum onu. Aslında geçen hafta bölüm sonunda Ayşegül’ün kezbanlıkta zirve yaparak Poyraz’a “Olmaz, bu ilişki yürümez.” diyeceğini düşünüyordum ancak “Senin ne suçun var?” diyerek ve bölüm boyunca Poyraz’a destek olarak beni şaşırttı. Şükürler olsun ki huzurluyuz efendim! Neyse,Umman ailesinin en aklı başında kişisi olan Ayşegül yine beklenenin yaptı ve babasına olayların kan davasına dönüşmemesi için gerekli uyarıları yaptı. Ama Bahri Baba bu durur mu hiç yapıştırdı cevabı: “Bu savaşta ikimizden biri ölecek, kimi tercih edersin?”

Ayşegül ve Poyraz bir arada olunca, el ele verince sanki bütün sorunlar önemsizmiş gibi geliyor bana. Bence Poyrazcım Karayelcim de benimle aynı fikirde. Bu bölüm Poyraz yine kevgire döndü. Arkasından iş çeviren çevirene. Cidden bu adama mutlu olmayı yasaklamış olabilirler. “Benim kardeşimin katili senin baban” tekerleme tadındaki bu cümle sıradaki sorunumuz olacağa benziyor.Açtık kollarımızı gel diyoruz yeni sorunumuza. "Katilin oğlu olmak nedir, biliyor musun?" diyen Poyraz yine içime öküzler oturttu. Hayaller Oğuz Atay gerçekler Kemalletin Tuğcu diyen Poyraz yine gece gece efkarlanmamıza neden oldu. Ancaak, "En Güzel Poyraz Cümleleri" kategorimizde bu bölüm birincilik “Ağlamak çaresizliğin metaforudur."cümlesinin oldu. Hatta tam bölümün en efsane cümlesi olacaktı ancak orada bir durmak lazım. Çünkü, Bahri Umman was here.

Bahri Baba bu bölüm Thug Life’ların da babasıydı. Koskoca İsmail Karayel’i şamar oğlanına çevirdi. Önce “Okumakla adam olunmuyor.” diyen Serdar Ortaç edası ile “ Evlat sahibi olmak baba olmak değildir.” diyerek ilk yumruğu indirdi. Sonra, "Sizi nasıl terk etti, ben bile bu kadarını yapamam" diyerek ikinci yumruğu attı. Son olarak, “Mafya, siyasetten daha temizdir” diyerek öldürücü darbe ile işi bitirdi! EN KARİZMATİK MAFYA BABALARI Oscar’ı verilse benim adayım bu gece Bahri Umman’dı. Günahları ile sevapları ile Bahri gerçekten bir “baba". Sadece evlatları için değil, sevdiği herkes için dünyaları yakabilen yüze gönüllü bir şahıs. Tam bu noktada yine meşhur parantezlerimden birini açıyorum. Özkan Uğur,  o kadar Adil Topal&İsmail Karayel ki izlerken gözlerim aşırı dozda nefretten kanıyor. Bu ikilinin bir sonraki karşılaşmalarını sabırsızlıkla bekliyorum.

Songül, sabır taşı çatlatan Songül! Sanki her sabah gidip köşedeki marketten beş kilo sinsilik alıyor. Yok ,yani yoksa bu kadar kötülüğün tükenmemesi enteresan. Sen ne istersin gariban Ümran’dan? Git başka sinsilik peşinde koş, gıybet falan yap.

Sadrettin rocks!. Sadrettin bu bölümde baya baya iyiydi hatta nutellayı kaşıklamasının hatırına EF-SA-NE idi bile diyorum. Adamcağız dediği gibi cidden Songül’ün olmadığı her yerde gülüyor. Halay çekerken, Songül’e en okkalısından bir bela göndermesi, ayılırken ki çipetpeti (istemsiz tebessüm ettim), Ümran ve Taşkafa için en mantıklı(!) çözümü bulması bu bölümde Sadrettin sevgi katsayımı arttırdı. Ama bu sevgiyi arşa çıkaran tespit,"Şeytan benim karımın öbür taraftaki şubesi” idi. Sado içini döktü ben rahatladım, ferahladım. Bu bölüm Sadrettin’i  izlerken keşke gerçekten birine aşık olsa da biz Sado’nun diğer yüzünü de görsek diye düşünürken  güzel bir etkileşim oldu. Bakalım, beklemedeyiz.

Kaplumbağayı gördük hoop aldık ölüm metaforunu, düştü uçak. Bitmedi cidden bitmedi şu Begüm’ün çilesi. Ne olacak bu kızın hali başına daha ne gelecek derken sıyıracak bence kafayı. Yetkililer N’olur süründürmeyin şu kadını, bu garibanı da mutlu edin bi.

Güzel ülkemizin televizyon dizilerinin en sevdiği klişesi, nikah masasında bırakma is loading dedik ve oldu! Yine severek ayrılanlar vol. 983438. Oldu mu Sema ne güzel güldük eğlendik, halayımızı çektik? Sen bu adamı çekip vursaydın daha az koyardı. Halbuki yaratılmış en güzel düğün şarkısı ile salona giriş yapıp, beni yine kalbimden vurmuştunuz. Bir ara umutlandım sanırım bu kez klişe olmayacak düşünmüştüm. Ama herhalde düğün sabah olunca Sema’ya da bir uyku mahmurluğu geldi? Ah Sefer canım Sefer! Sen o dövme yüzünden kurdeşenler döktün ama daha bunlar hiç. Dertler denizine açılmaya hazır ol.

Gelmiş geçmiş en bekarlığa veda partisini gördü bu gözler. Zülfikar sen tatlişko musun ya? Sen üzülme, gülüm incinme. Ben seni nikah şahidi yapacağım, söz!

Z: Ya sizin sendika var mı?
K: Sendeki? O ne, ben bilmiyor.
Z: Sendika sendika. Pav-sen, pav-iş?

Pav-sen Pav-iş  ve pavyon emekçileri kavramı ile beni sektöre farklı bir bakış açısıyla bakmamı sağlayan Zülfikar’a buradan selamlar gönderiyorum. Her eve kadın bedeni sömürüsüne karşı dimdik duran Zülfikar lazım! Fark etmedim sanma ama Meltem’e hafiften bi titredi sanki gönül telin, ha dedem? Taş Kafa sen de üzülme, bakalım ne kapılar açılacak önüne. O kocadan Ümran'a hayır yok, demedi deme.
Düğüne Beşiktaş Marşı ile girerek yine kalbimi fetheden, Hangover selamı ile beni gülümseten,  Fikret Kızılok’un “Ama babacığım”şarkısı ile içimi bir kez daha cız ettiren ve o kuzunun varlığıyla kafamı karıştıran keyifli bir bölümdü.

Yine tez vakitte fragmanı görmek için sabırsızlanıyorum, bi zahmet fragman atın üstüme.Haa bölümden sonra hemen efkar bulutlarına uçmayın diyoring, hepinizi öpüyoring.

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER