Geldi mi hepsi birden gelir zaten!
Bir Limitless bölümünü daha geride bıraktık; Brian’ın limitlerinin zorlanması, Rebecca karakterinin de kapılarının biraz daha açılması açısından bence oldukça doyurucu bir bölüm olmuş. Bu bölüm alışılageldik öğelerin yanısıra alışık olmadığımız şeyler de vardı üstelik. Mesela klasik iki farklı hikaye temasının dışına çıkılmış ve Brian’ın NZT etkisindeyken dahi olsa ne kadarıyla baş edebileceğini test etmek istercesine dört farklı hikaye anlatılmış.

Bunlardan ilki Brian’ın ilk “çok gizli” görevi olan Mao Zhang hikayesi ki, bu sanırım diğerleri arasında da en zayıf olan hikayeydi. Brian da bunun farkında olsa gerek ki bu konu üzerinde fazla durmadı. Gelin görün ki Mao Zhang senaryosu tamamen alakasız da değildi; casusluğa başlama hikayesinin Brian’ın gizli NZT dosyalarını çalması esnasında paralel olarak anlatılması, Brian’ın geleceğine yapılan bir foreshadowing gibiydi (bu terimin Türkçesini gerçekten bilmiyorum, “öngörü” olabilir mi?).
İkinci olay örgüsü Brian’ın internette tanıştığı bilim adamı Arthur Maciel’e aitti. Brian’dan aldığı tavsiyelerle bir farenin ömrünü iki ay uzatmayı başaran Arthur, eski ortağını öldürmekle suçlanır. Brian da hem onun suçsuzluğunu ispat etmek, hem de kaybolan fareyi bulmak için çabalar. Bu hikayenin en önemli kısmı da fareyi Arthur’a teslim ettikten sonraki konuşmaydı. FBI’a ihaneti yüzünden vicdan azabı çeken Brian’a, aslında sandığı kadar kötü biri olmadığını hatırlattı Arthur.


Hayatımın gidişatıyla  benden daha çok ilgilenenler beni hayatımla ilgili sorguya çekerken (temsili)

Bölümün en heyecanlı hikayesi, Morra’nın adamı Sands’in Brian’dan isteğiyle ilgili olandı sanırım. Sands, ondan FBI’ın NZT dosyasını çalmasını ister, bu FBI’a, özellikle de Rebecca’ya ihanet sayılacağından olaya pek yanaşmak istemeyen Brian’ın Sands’i sahte dosyalarla kandırması üzerine babasının başına gelenler Brian’ın ne tür bir durumun içinde olduğunu özetler nitelikte. Brian babası hasta edilmeden önce bu hırsızlığı planlamıyordu demek yalan olur, çünkü daha en başında almıştı gizli bölmeyi açmak için gerekli olan parmak izlerini. Sands onu yan etkilerden kurtulmak için gerekli aşıyı vermemekle tehdit ettiğindeki tereddüdü ve iş babasına geldiğinde zerre tereddüt etmeden hırsızlığı yapması Brian’ın karakterinin iyi yönünün içinde bulunduğu durumun onu zorladığı kötülüğe yenik düşüş anıydı. Sands daha neler isteyecek ve Brian’ın başına daha ne işler açacak, işte bu herkes için merak konusu.

Son hikaye aslında Brian’a dizinin son anına kadar çok da dokunmayan bir senaryo. Bu bölümde Rebecca karakterine biraz daha zaman ayırılmış. Rebecca’nın hayatına bir nebze daha fazla yer verilmiş, babasıyla ilişkisi ve ona karşı tavrıyla ilgili az da olsa bilgi var. Asıl önemli olan ise Brian’ın Sands’e vermeden önce çaldığı NZT dosyalarına göz atmaya karar vermesi üzerine dosyalarda Rebecca’nın babasıyla ilgili bilgilere de denk gelmesi. Conrad Harris’in dosyasında “NZT dağıtıcısı” da olabileceğinin yazması üzerine Morra’yla bir bağı olup olmadığı da merak uyandırıyor tabi. Bir diğer merak konusu da Brian’ın bunu dosyaları çaldığını açık etme pahasına ya da başka bir bahane ile Rebecca’ya söyleyip söylemeyeceği tabi ki. Bölüm boyunca Brian’a kuralların dışına çıkma pahasına destek veren Brian, ona babasıyla ilgili gerçekleri söyleyebilecek mi acaba?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER