İşte bunlar hep eksik dilek..
Çocukluğumdan beri en çok duyduğum tavsiyelerden biri “eksik dilek dileme” olmuştur. Yani eğer “Çok param olsun.” diye bir dilek dileyeceksem eğer, zengin olduktan 5 dakika sonra kalp krizi geçirip ölme riskini de göz önünde bulundurarak dileğe “ve o parayı sağlık ve mutlulukla harcayayım” gibi bir ek yapmam gerektiğini söylemişlerdir. Brian’ın hikayesini izlerken de aklıma o tavsiyeler geldi bugün. 

Limitless epizodik polisiye tarzını biraz Chuck biraz Sherlock Holmes tadı ile bu bölümle de devam ettirdi.. Bir cinayet, deliller, yanıltan failler, asıl failler ve davanın çözümü dizgisi bozulmadı. Polisiye sevdiğim için dizinin epizodik hikayeleri beni temel hikaye kadar etkiliyor; özellikle de Brian’ın muhteşem hayal dünyası, enerjisi hikayeye renk katıyor. Ama sanırım itiraf etmem gerekir ki bu bölüm beni en çok etkileyen kısımlar yine ana hikayeyle, yani Brian’ın kişisel yaşamıyla ilgili kısımlardı.


Bizi böyle çek sen, diziye afiş falan yaparız, bir de profilden çek bakiim.

Eski kız arkadaşı ile karşılaşan Brian’ın Shauna’nın “NZT Brian”dan mı yoksa “sıradan Brian”dan mı etkilendiğini sorgulaması oldukça ilgi çekiciydi. Brian’ın yavaş yavaş benliğinin NZT ve normal hallerini ayrıştırmaya ve onları farklı bireyler olarak algılamaya başladığını gösterdi bu bize. Bu noktada Rebecca’nın konuşması çok güzeldi; her ikisinin aynı kişiler olduğunu ve Brian’ın tek bir kişi olduğunu söylemesi ileriki bölümlerde Brian’ın bu bölünmeyi daha şiddetli yaşaması durumunda Rebecca’nın onun aklına başına getirmede etkili  bir karakter olacağını göstermekle birlikte, ileriki zamanda bu ikili arasında doğabilecek romantik ilişkiye de ışık yaktı bu konuşma.

Ortaokuldaki tipsiz çocuğun model olduğunu görünce ben  

Rebecca Brian’ın konuşabildiği tek kişi gibi görünse de onunla bile konuşamadığı bir konu var: Edward Morra. Eddie Morra (Bradley Cooper) istediğimiz kadar sık görünmese de varlığını hissettirmek konusunda hiç sıkıntı çekmiyor. Hemşirenin ailesinin içine girmesi yetmezmiş gibi, şimdi bir de nur topu gibi bir Sands’imiz oldu. Kimdir bu Sands? Eddie Morra’nın ne tür işlerini yapıyor? Brian’dan ne istiyor? Bir sürü soru doluştu kafama. 

Hani dedim ya ne dilediğine dikkat edeceksin, Brian babasının hastalığını çözmeyi diledi ve hayatına NZT’nin girmesiyle çözdü de ama eksik dilek diledi ve şimdi NZT’nin hayatına getirdikleriyle uğraşmak zorunda, ve Sands’in de ona itina ile belirttiği gibi hayatı artık kendisinin mi o bile meçhul. NZT’nin ona kattıklarını bir yandan FBI diğer yandan Morra için kullanmak zorunda, yani beyin zehir gibi ama telif hakkını FBI ve Morra bölüşüyor. Hayatının kontrolünü kaybeden Brian, sevdiklerinin sürekli tehdit altında olduğu bir hayata Shauna’yı da sokmaya kıyamadı; ve babasına yalan söylemekle başlayan özveri zincirine sevgilisini terk etmek de eklendi. Hal böyle olunca hayatının iplerini elinden kaçıran Brian bunca olanlara daha ne kadar dayanabilecek diye bir merak alıyor beni. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER