Dizi izlerken en büyük sıkıntım karakterlerin başına en
olmadık şeylerin gelmesidir. Her şey bu insanların başına mı geliyor diye
düşünmekten diziyi izleyemiyorum. Gerçek hayatta insanların başına bu kadar çok
şey geliyor mu gerçekten? Cevabı henüz bulamadım. Bir dizi karakteri kadar
hareketli hayatım olmadı hiç. Belki başka diyarlarda başka insanların hayatları
diziler gibidir. Kim bilir?
Bölüm Cemre'nin bayıldığı yerden devam etti. Gökhan’ın
alevlerin arasına dalıp Cemre’yi kurtaracağını tahmin etmeyen yoktu sanırım.
Beklenilmeyen tüp patlamasıydı. Açıkçası bana biraz fazla geldi. Zaten yangın
çıkmış, bu kız alevlerin arasında, duman altında uzun süre kalmış. Yoğun bakıma
yatırılması için yeterli sebep varken seyirci delirsin diye tüpün patlaması
abartılı geldi. Ama oyuncular sahneleri öyle güzel canlandırmış ki
izlemeye doyamadım. Özellikle Gökhan’ın yüz ifadeleri çok hoşuma gitti.
En sağdaki kız: Üzülmeyeceğim üzülmeyeceğim işte...
Üzülmek iyilere mahsus bir erdem değilmiş. Kötüler de
üzülebiliyormuş. Defne, Cemre’yi o halde görünce çocukluğunu hatırladı.
Hayatının 16 yılının Cemre ile geçtiğini hatırladı. Ama en önemlisi Cemre’yi
kıskandığını sonunda kabullendi. Bazı şeyleri anlamak için mutlaka kötü şeyler
mi yaşamak lazım? Arkadaşını affetmek için ona ihtiyacın olduğunu mu hatırlamak
gerek? Sarışın kızla nasıl barışacaklarını merak ediyordum. Cemre'nin başında
kızlar pervane olunca Defne bir gün o yatağa kendisinin de düşebileceğini fark
etti. Yalnız kalmak istemediği için arkadaşıyla barıştı. Biraz bencilce bir
düşünce onun ki ama en azından arkadaşlarına ihtiyacı olduğunun farkında artık.
Cemre'nin başına gelenler Defne'nin yola gelmesi için bir tetikleyici olur
belki.
Ne demekmiş cemiyet toplantısına gelmemek Defne!
Koşuyolu sakinleri içinde tanıdığımız en yardımsever, en
vefalı, kara gün dostu (!) Nazan Hanımlar, Cemre'nin hastane parasını ödedi.
Kimin parasıyla kime hava atıyorsa artık… Bir de sürekli diyor ya, “Biz böyle
insanlar mıyız?” diye. Evet, canım Serkan hariç hepiniz öyle insanlarsınız.
Kötü, bencil, kibirli, riyakar... Bu böyle uzar gider. Cemre hastaneden çıkınca
bir yere uğramak istediğini söylediğinde, Gökhan’ın evine gideceğini
düşünmüştüm. Nazan Hanım'a gitti. Hastane masraflarının karşılığı için senet
hazırlamış. Hukuken senedin bir yaptırımı kalmamış olsa da 16 yaşında bir
çocuğun bunu düşünebilmiş olması benim için önemliydi. Ama Nazan Hanım yine
kendi farkını ortaya koydu. İnsanlara parayı onların ödediğini anlatırsa
yeteceğini söyledi. Buna rağmen ben Cemre’yi karşısında görünce Nazan Hanım'ın
bile etkilendiğini düşünüyorum.
Bakmayın sakin durduğuma...
Sonunda Banu Hanım'ın meşhur kocası ile tanışma şerefine
nail olduk. Kerem Kupacı’yı Hayat Bilgisi’nde ki Pikaçu yani Afet Öğretmen’in
(dikkat edin Hoca demedim. Çünkü Hoca camide…) kardeşi rolüyle hatırlıyorum. Yaş almış ve ürkütücü bir hava gelmiş üzerine. Belki gülümsemediği için öyle gelmiştir. Hiç bağırmamasına, tehdit savurmamasına,
Kemal’e bile iyi davranmasına rağmen korkutucu bir havası vardı. Bir de
jenerikte "konuk oyuncu" olarak yazılmış olması kafamı karıştırdı. Banu Hanım
diziden çıkmayacaksa kocası yine iş gezisine mi çıkacak?
Derin’e Kader’in iliğinin uyacağı bariz belliydi. Kader'e
yapılan testlerin garipliği sağ olsun, Feride durumdan şüphelendi. Şeytanın
Avukatı Neriman boş durur mu? Alavara dalevere derken, kadın hakkında görevi
ihmalden soruşturma açılmasına neden olacak. Umarım Hedoş Feride’ye Neriman'ın
odasına girdiğini ve dosyalarını karıştırdığını söyler de olay büyümeden
çözülür. Kızların Feride’ye ihtiyacı var çünkü. Feride de olmazsa hayatları
daha da zorlaşmış olacak.
Yalnız bu hastane Arka Sokaklar'ın meşhur Taksim İlkYardım'ı değil mi?
İşte gidiyorum bir şey demeden/ Arkamı dönmeden şikayet
etmeden/ Hiçbir şey almadan bir şey vermeden/ Yol ayrılmış görmeden gidiyorum…
(Kazım Koyuncu) Cemre'nin kalbinin durduğu sahneden bahsediyorum. Bu şarkı,
oyunculuklar derken bir an kendimi yoğun bakım ünitesinin önünde yakınını
bekleyen biri gibi hissettim. Metafor olarak Cemre'nin eski evinin seçilmesi
hoş bir detaydı. O kapıdan içeri girmiş olsa hayattan kopmuş olacaktı. Ama
gitmedi. Kızlara bahar getirdi. Yalnız oyuncuları tebrik etmek lazım çok iyi oynamışlar. Hele Gökhan'ın o bağırmamak için eliyle ağzını kapatması, Kader'in "Bizi tamamen kimsesiz bırakma." diye çırpınması çok etkileyiciydi. Sadece o sahnede anne babasını görsek daha mutlu olurdum.
Yayında sahne böyle değildi ama olsun :)
Eylül ve Serkan gittikçe daha samimi bir çift oluyorlar. İlk
olarak tiyatro hocasının “güven çalışması” yaptırması ve Eylül ile Serkan'ı
tesadüfen (!) seçmesi ile güzel bir sahne ortaya çıkmış. Eylül tereddüt bile
etmeden kendini bırakabildi Serkan'a. Ayakkabı sahnesi ise bölümlerdir
istediğimiz şeyin tetikleyicisi oldu. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, ben o
ayakkabıyı hiç beğenmedim. Neyse, konuya dönersek, Mesude sonunda Kemal’in gerçek
yüzünü gördü. Eylül ile Serkan'ın beğendiği ayakkabıyı kargo ile yurda yollayan
Kemal cebinde fişi unutarak asrın hatasını yaptı. Mesude Kemal’i bıçakladı mı
bilmiyorum ama sonunda kızına inandı. Şükürler olsun!
Kaç, kaç, kaç, kaç nereye kadar?
SonGün çiftine gelirsek; Songül Güney’e güvenmedi diye ona
kızan oldu mu? Bence inanmamakta sonuna kadar haklıydı. Güney kızların kalbini
dal gibi kıran, insanlara önem vermeyen biriydi. İnsanlar bu kadar kolay
değişmez. Güney’in de bu kadar kısa sürede değişmesi kolay inanılacak bir şey
değil bence. Yine de zabıtalardan kaçarken çok tatlı değiller miydi? Songül bir
an önce Güney’e kızma nedenlerini anlatsa da hatasını düzeltmek için çabalayan
Güney izlesek güzel olmaz mı?
Kızların odasında boş bir yatak var. Her bölümde dikkatimi
çekiyordu. Annesinin yeni kocası istemediği için yetimhaneye bırakılan yeni kız
acaba bizimkilerin yeni oda arkadaşı olabilir mi? Bunun cevabını, Mesude'nin
Kemal’i bıçaklayıp bıçaklamadığını haftaya öğrenene kadar kendinize iyi bakın.
Yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim. Bölüm yorumunun niye geciktiğini de açıklayayım. Arkadaşım köyde oturuyor. Orada İnternet'e ulaşmak mümkün değil. Telefon bile çekmiyor. Eve geç döndüğüm için yorum gecikti. Zaten yorumun ilk halini kağıda yazdım bu yüzden. Hepinizden özür diliyorum beklettiğim için.
Son olarak bu sahne beni çok etkiledi. Tekrar izlemenizi tavsiye ederim.
Haftaya görüşmek üzere…