Aşkta cesur olan kazanır!
Kendim ettim, kendim buldum...
Şüphesiz ki ''Aşk'', hayatımızı güzelleştiren yegâne şeylerden biri. Hayatımıza girdiği andan sonra, bir daha o eski insan olamıyoruz hiç birimiz. Hayata bakış açımız, olayları algılayış biçimimiz, aynada gördüğümüz kendimiz bile bir başka insan oluyor. Kısacası mutlu oluyoruz, daha doğrusu mutlu olmak için umutlu.


Bu da benim 7 numaralı kız tavlayan bakışım.

Ama o umut elden gidip, gözümüzün önündeki perde kalkınca gerçekler acı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Tıpkı Sinan'ın başına geldiği gibi. Geçen hafta Yasemin'e ''hep yanlış yerden bakmışım'' demişti ya, işte o durum aynen bu. Duyguların üzerini örttüğü o perde kalkınca çirkin gerçek ortaya çıktı ve sözde hoşlandığı kadının gerçek yüzünü gördü. Ama ne hikmetse Sinan Bey'imiz 180 derece değişti. Peki, biz izleyenler olarak nasıl inanalım Sinan'ın aşkına? Biri olmadı hemen öbürüne saldırayım diyen küçük bir çocuktan farkı kalmadı karakterin benim gözümde. Bu oyuncağım kırıldı hemen öbürünü alayım canım sıkılmasın... Birini sevmek, ilgi duymak, hoşlanmak bu kadar basit olmamalı.

Aşk üç harften oluşuyor olabilir, herkesin başına da gelebiliyor ama herkeste aynı etkiyi göstermiyor. Kiralık Aşk'ın altıncı bölümünde aşkın tüm yüzlerini kısa kısa izledik. Çirkin yüzü, güvensiz yüzü, korkak yüzü, cesur yüzü. Dizinin en sevdiğim yönlerinden biri de bu. Her karakterin hayatına başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor. İyiyi, kötüyü, korkuyu, sevgiyi, güvenmeyi, kısacası gerçek hayatta başımıza gelebilecek tüm duyguları gözümüzün önüne sürüyor. Hep diyorum; kim olacağımızı, neler yaşayacağımızı seçmek bizim elimizde. En azından elimizden geldiğince... Kimse sadece iyi ya da sadece kötü olamaz.


Peşin satan - Veresiye satan. (TEMSİLİ)

Güven duygusu; aşkın formülündeki olmazsa olmazlardan biri bence. Hatta en önemlisi. Birine en değerli varlığını, kalbini emanet ediyorsan, güveneceksin. Ama yok ben gördüğüme inanır, ilk fırsatta da seni parçalara ayırırım, hiç acımam diyorsan da bunun adı aşk değil. Kusura bakma Serdar! Bir İso'nun aşkına bakıyorum, bir de Serdar'a, ben olsam beni seveni seçerdim. Suskunlar dizisinde çok sevdiğim bir replik vardı; ''Kime gidersin canın yandığında? Sevdiğine mi yoksa seni sevene mi?'' diye. Ben hep beni sevene cevabını vermişimdir bu soruya. Nihan'a tavsiyem bu soruyu günde üç öğün kendine sorması. Hayat uzun, canımız çok yanacak Nihan. Kim sana daha çok güven duygusunu hissettiriyor? Kendine güvenemeyen Serdar mı yoksa her şeye rağmen mutlu olmanı isteyen İsmail mi?

Aşkın çirkin yüzünü Yasemin'le, güvensiz yüzünü Serdar'la, cesur yüzünü İso ile izlemişken korkak yüzünü izletmek ise dizinin esas kadını ve erkeğine kaldı. Yani; Defne ve Ömer'e. İkisine de en acilinden birer doz İso ile rakı sofrası öneriyorum. Bol bol aşk konuşsunlar, konuşsunlar ki bir şeyler öğrensinler. Çünkü; ikisi de bu konuda o kadar cahiller ki! Bilmiyorlar ve bilmedikçe iyice bocalıyorlar. Bocaladıkça da geri kaçmaya çalışıyorlar, yanlış sokaklara sapıyorlar. Bir karar vermeden önce bir adım geri gidip olayın tümüne geriden bakmak iyidir ama hedefe ulaşmak için de çok geç kalmamak lazım. Bizim istediğimiz şeyi bir başkası da istiyor olabilir...


Kendi düşen ağlamaz Defne.... :((((((((((((

Doğum günü olayından büyük beklentiler içindeydim yalan söylemeyeceğim. Özellikle tüm hafta sitede de yaptığımız ankette Defne'nin Ömer'e ne hediye alacağını tartışıp durduk. Amaç hediye de değildi, Defne'nin Ömer'i ne kadar iyi tanıdığını görmek istiyorduk. Çünkü hediye alınmaz, düşünülür. Yanılmadık, en azından hediye seçimi konusunda. Gerçek Ömer'i tanımaya en yaklaşan kişi Defne ama hala tam anlamıyla tanımıyor. Böyle giderse bu fırsatı yakalar mı? Onu da bilemiyorum...

Her şeyi anlıyorum da Defne'nin hediyesini Yasemin'e vermesini anlayamıyorum sanırım. Tamam, ayrı dünyaların insanları olabilirsiniz, oyun yüzünden elin ayağın da bağlı kabul ama Ömer'e, sevdiğin adama yakıştırdığın isim bir hırsız mı gerçekten? İnsan sevdiği insan için en iyisini istemez mi? Kusura bakma Defne'ciğim ama senin yaptığının tek adı aptallık. Keşke hediyeyi vermekten vazgeçseydin. Sevdiğin adamı altın tepside başkasına sunmak sana hiç yakışmadı.


Dileğim olur musun tatlı kıs?

Ömer için durum daha anlaşılırdı en azından. Sanırım bu dizide en çok ona üzülüyorum. Herkes onun hakkında bir şeyler düşünüp planlıyor ama onun hiçbir şeyden haberi yok. Dışarıdan bakıldığında etrafı çok kalabalık ama en kötü yalnızlık onun ki, kalabalıklar arasındaki yalnızlık... Etrafında oturup dertleşebileceği biri yok. Hoş, daha derdini kabul edemedi orası da ayrı mesele. Ömer'in aşık olma korkusu bana daha samimi geliyor bu yüzden. Hayatının büyük bölümünü yalnız geçirmiş. Defne'den önce de yalnızdı, onu hayatına kabul edip etmeme kararında bocalaması çok doğal. Hele birde karşısındakinin duygularından emin olamazken. Ömer, hayatta sağlam adımlar atmaya çalışmış, tökezlemekten korkan biri. Sanmıyorum ki bir şeylerden emin olmadan Defne'ye adım atsın. Araya Sinan faktörü de girdikten sonra bir çoğumuz gibi benim de umudum azalmış durumda. Ama ''Aşk mucizenin ta kendisidir'' mottosuyla yola çıkmış Kiralık Aşk senaristlerine güvenmek istiyorum.

Bakmayın bu kadar kötümser yazıyorum falan ama ülke olarak zor günler geçirdiğimiz şu günlerde bizi sorunlardan uzaklaştırdığı için bile minnettarım Kiralık Aşk ekibine. Yanlış anlaşılmalar düzelir, aşıklar kavuşur, ayrılır ama biz yine zevkle izlemeye devam ederiz. Emeği geçen herkesin emeğine sağlık, haftaya görüşmek üzere.

Umut etmekten vazgeçmeyin.

Kitapkurdu

Kiralık Aşk 7. Bölüm Fragmanı;



Ve bölüm sonu olmazsa olmaz anketimiz tabii ki. Sizce hediyeyi asıl alanın Defne olduğu ortaya çıkar mı?




İzleyiciler 6. bölüm hakkında neler yazmış?














BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER