Tüm kış dizi izlememiş biri olarak bayramın birinci gününde
Kiralık Aşk'ın beşinci bölümünü izlemek için
televizyon karşısındaki yerimi aldım. Bu kararımdan da çok
memnunum açıkçası. İzlediğim en güzel Kiralık Aşk
bölümlerindendi. Hem de onca tatsız sahneye rağmen.
Bölümü,
Yasemin'den önce ve Yasemin'den sonra diyerek ikiye ayırmak
gerekiyor sanırım. Tatsız konulara pek dalmak istemiyorum ama bu
konuda yazmazsam içimde kalır. ''Başkası adına utanmak'' en
sevmediğim huylarımdan biridir. ''Asla yapmam.'' dediğim
durumlarda bir başkasını gördükçe sanki ben yapmışım gibi
utanıyorum ekran karşısında. Evet, Yasemin'den bahsediyorum. Bu
bölüm hemcinsimin düştüğü durumlara, onun adına gerçekten
çok üzüldüm. Ama asla yargılamadım. Kimsenin kişiliğini
yargılamak bize düşmez. Hele de başrol erkeklerin cazibesine
kapılıp kadın karakterleri en çok eleştiren, yine biz kadınlar
oluyorken. Bu bölüm, bize ve diziyi izleyen küçük yaştaki
izleyicilere bir ders niteliğindeydi. Sahnelerin altında yatan
mesaj belli: ''İyi veya kötü olmak sizin elinizde, siz yeter ki
kararlarınızı doğru yönde verin. '' Verdiğimiz her kararın
bize bir getirisi var çünkü.
Ellerimde çiçekler...
Bu nahoş olayların
sebebi sadece Yasemin de değil ayrıca. Buna adeta çanak tutan
Ömer'e de iki çift laf etmezsem olmaz. Başkalarına “Hayır!”
diyemeyen ama sevdiği kıza ağzına geleni söyleyen esas oğlanlar,
oğlanlarımız... Bu, Ömer İplikçi bile olsan değişmiyor. Beş
harf, bir kelime olan ''HAYIR'' hem Ömer'i hayatının en sıkıcı
ve aptal yerine konmuş gününden kurtaracaktı, hem de biz bir
kadın karakteri böyle ucuz numaralar yaparken izlemek zorunda
kalmayacaktık. Fazla iyi niyet başa bela Ömer… Sen yine de bu
kararını bir daha düşün, bir cevap ver. Zira ''
Erkekler Ne
Söyler, Kadınlar Ne Anlar'' filmine dönecek olay.
Kalp kırıklığı sesini buradan duyduk :(
Defne de Sinan'dan
etkilenmekte çok haklı. Net! Cidden kendimi onun yerine koyuyorum,
“Ben de etkilenirdim.” diyorum. Keza hiç istemesem de Sinan'ın
Defne'den etkilenmesi de çok doğal. Bunu kabul edelim önce. Bu
bölüm, aradaki farkı siyahla beyaz gibi koydular önümüze.
“Başrol kıza herkes aşık olmasın.” dileğim bir mum gibi
söndü gitti, ama yine de umutluyum ben. Tıpkı Yasemin olayının
getirilerinin çok güzel olması gibi, bu durum da bize çok iyi
sonuçlar verecektir. Reytinglerin maşallahı var nazar değmesin,
dizinin kışa uzadığını varsayarsak yazarlara konu, bize de
aksiyon lazım. Hem, bu karaktere hayat verecek olan oyuncu,
karşılıksız aşık rollerini bize sevdiren adam, Salih
Bademci'yse bir de. Buradan Ulan İstanbul'u yorumlamış olan
çok sevgili yazar arkadaşım Duygu Tombak'a selamlar demek
istiyorum. Ceyhun, evet Ceyhun Duygu!
Bu kadar tatsız
olay yeter, deyip fıstıklı baklava tadındaki kıskançlık
sahnelerine geçebilirim o halde. Neriman, tarikat kur müridin
olalım; parti kur iktidar yapalım. Bu kadar netim. Geçen hafta
Defne'yi suçladığı için biraz hayal kırıklığına uğramıştım
ama bu hafta fazlasıyla telafi etti bunu. Normalde yan karakterlerin
sahnelerinin çokluğundan şikâyet edilir ama ben Koray – Neriman
– Necmi ve tabii ki Mine sahnelerini iple çekiyorum. Bu dörtlü
ister bir arada ister ayrı ayrı gruplarda olsun, kahkaha garanti.
Herkesin bir Neriman'ı olsa kimsenin sırtı yere gelmez vallahi. Bu
bölüm alkışlar bu gruba gidiyor. Bir de haftalardır, Defne'ye
kadınsal tavsiyeler vermesini istediğimi yazıyorum ya… Defne
bunların hiçbirini yapmasa bile, o tavsiyeleri aldığıma çok
sevindim.
Sahiplenici kadın tutuşu:D
Kıskanç bir kadından korkacaksın arkadaş!
Ama Defne'nin daha
yürüyecek çok yolu var aşk konusunda. Bu yol engelli koşu gibi
resmen. Hele ki Defne gibi gözleri tamamen kapalı bir kız için.
Bu yüzden ilk engel olan kıskançlığa takıldığında bir
sendeledi, sarsıldı ve neredeyse vazgeçiyordu. Bunları yaparken
bile gerçekçiliğinden vazgeçmedi ya, helal olsun. Ne hissettiğini
bilmese bile bu duyguyu kabullendi ve ona göre tavırları hemen
değişti Ömer'e karşı. Duygularını içinde bir sır gibi
yaşamayıp dışarıya belli etmesi, adeta açık bir kitap gibi
okunması onu diğer kadınlardan farklı kılan en büyük detay
sanırım. Bu huyu yüzünden zaman zaman patavatsızlıkla suçlansa
da ben hiç aynı fikirde değilim. Ömer'i kıskandı mı? O zaman
belli eder. Yasemin ve Ömer'i yakıştırmadı mı? Bunu patronunun
yüzüne söyler. Defne böyle bir kız. Sanırım, biz ve en
önemlisi de Ömer, onu bu yüzden seviyoruz.
Beraber aynı odada kalalım mı tatlı kıs?
Kıskanıldığını
anlayan Ömer'in keyfine diyecek yok tabii. Daha ilk bölümden beri
Defne'yle uğraşmak, ona zevk veriyor. Zor durumlarda çabalaması,
saçmalaması, bu bölüm alttan alttan laf sokuşları ve hatta ses
tonunu yükseltmesinden bile zevk almadıysa ben de bir şey
bilmiyorum. Kız karşısında sürünüyor, iki lafından biri
Yasemin ama beyefendide tık yok. Gerçeği söylese en baştan
rahatlayacak kız. Ama tüm bunlar bile Ömer'in çok güzel
sevdiği fikrimi değiştirmiyor. Keşke rahmetli annesi hayatta
olsaydı da onu nasıl bir kadın yetiştirmiş, izleme şansımız
olsaydı. Söz konusu Defne olunca kendinden taviz vermesi, o
bakmıyorken yüzüne bakıp gülümsemesi, bakışları, salt dış
güzelliğe değil de onun doğal oluşuna önem vermesi... Bir de
yıldızlar da işin içine girince sanırım Defne'yle birlikte çoğu
genç kızımızın yeni Beyaz Atlı Prensi, Ömer oldu. Vatana
millete hayırlı olsun.
Yıldızların
bahsinin dizide bu kadar çok geçmesini ben hep Ömer'in annesine
bağlıyorum. Siz de bana katılır mısınız, bilmiyorum. Hani
filmlerde hep olur ya, ölen insanlar bizi hep yukarıdan izler diye
düşünürüz. Dertleşmek, mutluluğumuzu paylaşmak için önce
gökyüzüne bakarız. Ömer'in de o sahnede annesinin onu yukarıdan
izlediğini ve oğlunun ne kadar mutlu olduğunu gördüğünü
düşünüyorum ben. Annesine Defne'yi, Defne'ye de annesini
anlattığı sahneleri düşünmek bile şimdiden heyecanlanmamı
sağlıyor. Çünkü eksik yanları aynı ve birbirlerinin yaralarına
merhem olacak, o yaralara nasıl dokunulması gerektiğini en iyi
bilen yine onlar.
:(((((((((((
Dizinin diğer bir
güzel seveni ise kesinlikle İsmail. Kiralık Aşk, ''aşık
adam'' çıtasını o kadar yükseğe taşıyor ki, hayallere dalıp
hayatın gerçekliğiyle yüzleşiyoruz her hafta. Ama biz biliyoruz
ki İsmail gibi seven adamlar değil de Serdar gibileri Nihan'ın
kalbini kazanıyor. Kalbe kimi seveceğini söyleyemeyiz tabii, böyle
bir şans olsa eminim ki Nihan da İsmail'i seçerdi. Kader be İso,
sen daha iyilerine layıksın zaten. Bu arada role hayat veren Kerem
Fırtına'yı da güzel bakan adamlar listeme ekledim.
Sulugöz diye bir
sakız vardı küçüklüğümde, hatırlayanlar bilir. Böyle dışı
ekşi, içi tatlı. Çok severdim ben, nedense şimdilerde
üretilmiyor. Hatırlayanlar olarak şanslı nesildeniz. Kiralık
Aşk'ın beşinci bölümünü o sakıza benzettim ben. Başta
biraz can sıksa da sonradan yüzümüzü güldürdü. Bu bayram
gününde bize keyifli anlar yaşatan tüm ekibin emeğine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere.
Herkese iyi
bayramlar.
Kitapkurdu
Kiralık Aşk 6. Bölüm Fragmanı;
İzleyici bölüm hakkında neler düşündü?