Kurtlar Vadisi Hakikaten Pusu

Düğünle bırakmıştık, düğünle devam ettik. Gelin ile damadın dansı gerçekten çok hoştu. Ta ki Polat’ın yarası dayanılmayacak seviyeye gelene kadar. Geçen bölüm Martin’in bıçak darbesine kızmıştım. Bu bölüm daha çok kızdım. O bıçak darbesini kazayla alması pek mümkün değil. Bizim tanıdığımız Polat Alemdar o darbeyi yemez. “Sen kimsin ki bir bıçakla beni öldüreceksin” anlamına gelecek şekilde önünde durdu. Böylece bir kadının hayatında bir kez yaşayacağı düğün dansını da berbat etti.  Tamam iki kez de olabilir. Hatta üç de olabilir ama değdi mi yani? Üç dakika sonra öldüreceğin adam için Leyla’nın canını sıkmaya, bence hiç değmedi.

Selma Hanım oyunu CHP’ye mi veriyor bilmem ama tam bir beyaz Türk. Şarabını da içer, ülkesini de sever. Selma iyilerin anası ama alkol de tüm kötülüklerin anası. Bilmeden de olsa Lisa’ya istediği fırsatı vermiş oldu. Lisa’dan dayak yiyen ikinci elemanı çok beğendim doğrusu. Bir insan ancak bu kadar ısrarla dayak yiyebilir. Son derece de doğal bir şekilde yedi. Vallahi tebrik ederim. Bu andan itibaren düğünde tam bir Hitwoman rüzgarı esti.

Gerçekten Lisa’yı mekanda güzel dolandırdılar. Yanına gitmediği bir Mete kaldı. O da annesinin yanında utanmasın diye... Polat’ın Lisa’yı deşifre etme şekline tam 8 puan veriyorum. Polat’ı hafife almanın cezası hep büyük olmuştur. İki puanı daha ilk gördüğü anda Lisa’da bir problem olduğunu anlamamasından dolayı kırdım. Amerikan filmlerinden öğrendiğimiz bir şey varsa, o da servis alanında çalışanların asla topuklu giymedikleridir. Lisa kolayca etkisiz hale getirildi ama Tilki’nin bende yarattığı hayal kırıklığı ne olacak onu hiç bilmiyorum. Sen Tilki’sin yahu! Herkes gibi adam ya da madam yollamak da nesi? Hiç yakışmadı namına hiç...

Üçüncü köprü Leyla ile Polat'ın tam arasından geçecekmiş. Yani ikisi de çok değerli kıpss..

Cenazemiz Safiye değilmiş. Onu kurtardık. Hem de gayet sessiz bir şekilde rezalet çıkarmadan yaptık. Her şeyin sonunda yeni evliler tekrar konuklarının arasına katılırken Polat’ın Leyla’ya yaptığı yanak hareketine bayıldım doğrusu. Son derece samimi ve sempatik bir şeydi. Ben onu gerçek hayatımda da kullanırım. Taktik için teşekkürler Polat Alemdar...

Geçen bölüm yazısında ve yorumlarında bol bol Safiye’nin neden odada kaldığını tartıştık ve her ne kadar Safiye kendince bir bahane sunsa da, ne yazık ki zorlama bir sahne olduğu konusunda haklı çıktık. Keşke başka bir çözüm bulsalardı ama olsun. Her şeyin sonunda iki aşık başbaşa kalınca sahnenin geçmişini affettim. Safiye bir erkeğe sorulabilecek en zor soruyu sordu ve neredeyse bir sezon süren gizem, bir flashback ile çözülmüş oldu. Bu konuya şimdi girmeyeceğim zira belli ki gelecek sezon sık sık değineceğiz.

Yusuf’un planı tıkır tıkır işledi. Hatta işleri bir kaç bölüm daha böyle yolunda giderse ona 'Tıkır Yusuf' diyeceğim. Tekrar sorgu odasına alındığında kırbaçı herifin gözünde şaklatması hepimizi keyiflendirmiştir. Zaten odada yakalanmayı planlıyordu ama tıpkı Polat abisi gibi imzasını bırakmadan bir mekandan çıkmaz. Rakka’ya kadar gitti ki yolculuk esnasında fizik profesörüyle geçen kısa sohbet hiç de boş bir sahne değildi. Aslında bilimle son derece uyumlu bir kitabın nelere dayanakmış gibi gösterilerek ne hale sokulmaya çalışıldığını gördük. İslam, düşmanını dışarıda aramamalı. Neyse...

“Kim bu Öktem” haftanın önemli sorularından bir tanesiydi. Rakka’daki hapishaneye atılınca fragmandan dolayı Yusuf’un bayıltılacağını zaten biliyorduk. Fakat ağzından çıkan “Öktem Hocam” lafı önemli. Öktem herhalde Yusuf’a bu karate işlerini öğreten adam. Gelecek sezon Öktem hocayı çok daha iyi tanıyacağız. Yusuf için ise hiç endişelenmiyorum. Abisi ondan çok daha zor bir sürü durumdan kolayca kurtulmasını bildi. O da kurtulur.

Ne? Ramazan'da hala burada olursam oruç mu tutmalıyım?

Fakat John Smith burnunun ucuna kadar gelmiş Yusuf’u ıskalasaydı işte o karizma çizilmesinin telafisi yoktu. Bir yerde Mr. Smith’i kurtarmış oldular. Zira adamın daha yapacak çok işi var. Hem Martin’in intikamını alması gerekiyor hem de “Hoca” işini halletmesi gerekiyor. Martin’in ölümüne bu kadar içerlemesini de anlamadım doğrusu. Gider ayak Martin borç taktı herhalde. Hoca olayı da gelecek sezona kaldı. Bence Hoca konusunda malum zatla paralel gitmeyi amaçlıyorlar. Malum zatın geleceği belirsiz olunca dizide önce iki işi birden götüremediği konu edilmişti. Şimdi de durum belirsiz olunca bir adım atmaktan ziyade durumu iki türlü de kullanabilecekleri bir noktada bırakmayı uygun görmüşler. Hayırlısı diyelim.

Andre’nin Rusya’daki mekanı gerçekten güzelmiş. Hani insan ölmez orada derdim ama bölümün de tamamını izledim yani. Dağistanlı’yı istedi ama yanındaki uzunu getirdiler. Bu ikiliyi beğendiğimi daha önce belirtmiştim. İkisinden de güzel Vadi karakterleri çıkar. Bu yüzden uzunu Andre’nin elinde görünce Polat’a bir kez daha kızdım. O çocuklar sahipsiz bırakılır mı orada?! Yine de delikanlı çocukmuş konuşmadı.

Senin yaptığın gider, Aynura'nın ancak hoşuna gider.

Uzunu orada ezedursunlar Lisa da sorgu için bekliyordu. Aynura-Lisa kapışması gerçekten efsane oldu. Tamam belki dövüş biraz ağır çekim gerçekleşti ama yine de çok keyifliydi. Zaten oldum olası kız kavgalarını sevmişimdir ama bu başka bir şeydi. Aynura’da zaten büyük bir potansiyel olduğunu biliyorduk ama bu kadarını ben de beklemiyordum. Aylardır genel merkezde masa başı takılmanın acısını Lisa’dan çıkarttı. Bir ara bir pekmez akıtması daha geliyor sandım ama duracağı yeri de iyi biliyormuş. Herhalde artık hepimiz Akif’in Aynura’dan neden uzak durmaya çalıştığını anlamışızdır. Hatunun tersi çok pis.

Aynura, Lisa’yı konuşturmamış, öttürmüş resmen. Bırak Tilki’nin Rusya’daki evini, gizli girişin yerini bile öğrenmiş. Polat, bu kız daha nasıl kendini ispat etsin sana? Seneye Aynura’yı sahalarda görmek istiyoruz! Yalnız şimdi başka işlerimiz var. Bize yol göründü. Hedef Rusya! Hem de 2018’de değil, şimdi. Üstelik rüşvetle değil alın teri dayakla. Yürüyelim arkadaşlar layla laylay laylaylay!

Polat’ın Dağistanlı ve tayfasıyla yaptığı plan hem basit hem güzeldi. Zaten en iyi planlar da en basit olanlardır. Dağistanlı’yı sağ yumruk olarak gösterdi ve kendisi sol kroşe olarak Tilki’nin suratında patladı. Tilki’nin daha ilk silah sesinden Polat’ın geldiğini anlaması da hoş bir detaydı. Altınlar önündeki selfie’den sonra ilk defa yüzünde gülümsemeye yakın bir şey gördük.

Polat’ın, girdikleri tünelden Tilki’nin kaçacağına bu kadar emin olmasının sebebi onun kibrine güvenmesiydi. Eminim Tilki’nin o mekandan kaçmak için bir sürü seçeneği vardır. Fakat o Polat’dan daha zeki olduğunu düşünüyordu ve onun girdiği yolu kullanarak bir şekilde onu aşağılamış olacaktı. Olmadı... Polat ümüğüne çöktü. Pusu gibi pusu...

Ateş yakalım da içimiz ısınsın^^

Fakat Tilki ne kadar kibirli olursa olsun aynı zamanda çok da zeki bir düşman. Polat’ın elinden kaçabileceği binbir ihtimal varken onun için en büyük felaket orada kafasına bir kurşun sıkılmasıydı. Polat’ı da bu şekilde yemledi ve Polat yemi yuttu. Tilki’yi havuzda öldürme şekli gerçekten muhteşemdi ama paraya bu kadar tamah eden adamın canı da tatlıdır. Tilki’nin ölümle burun burunayken o şekilde sakin durmasından bir sürprizi olduğu anlamını çıkartmak hayli mümkün. O havuzda var bir numara. Bence gelecek sezon Tilki’yi görmeye devam edeceğiz.

Tatil planları başlayınca anladım ki yolcudur Leyla, bağlasan durmaz. Tatile ısrarla yalnız gitmek istemesi tahminleri tamamen netleştirdi. Ölüme gittiklerini bilsem de tatile çıkmadan önceki hallerini ve hazırlanışları izlemek gerçekten huzur vericiydi.

Cahit’in şnorkel esprisine biz de güldük sağ olsun. Akif’in de o kapıda çay içerek beklemesi çok hoşuma gitti. Aklıma bir kez daha Memati geldi. Zaten bu bölüm Akif bir garipti. Düğünde Polat’a hesap verirken de evin en değerli vazosunu kırmış çocuk mahcubiyetindeydi. Aynura ile evlenmeme sebebini de öğrendik. Bu adam daha ne yapsın da kendisini sevdirsin!? “Artık okuyucu da kendine gelmeli” derdim ama okumayı bırakırsınız diye diyemiyorum. Bu arada baston meselesi de gelecek sezona kaldı. Onu da bekleyeceğiz...

Aslında çok tatlıyım bakma takımlar ciddi gösteriyor.

Polat’ı yatta o kılık kıyafetle görünce başta biraz yadırgamadım desem yalan olur ama çabuk alıştım. Fakat karakter olarak Polat Alemdar’ın bir deniz, güneş insanı olduğunu hiç tahmin etmezdim. Benim de bir yat tatili hayalim var ama benimki kutuplara yakın bölgelerde geçiyor. Leyla ile beraber yolculukları, yemekleri, yıldızları izlemeleri her şey çok güzeldi ama kafamızda da hep o soru vardı, “ne zaman ölecek, nasıl ölecek?”

Bir şeyi çok istersen olurmuş. Bu mantıkla olmamasını istersen de olmazmış. Pusat da bir hileyle yakayı ele verdi. Abisi onu içeriden çeker alır ama o vakte kadar içerde sağ kalmak için epey uğraşması gerekiyor. Cahit şu herifi dövdükten sonra kafasına da sıksaydı keşke. Büyürken geride bıraktığımız küçük şeyler gün gelip büyük sorunlara sebep olabiliyor. Hoş, babası da mapusta yatmıştı. Belki hatrı hala vardır.

Alem yapıldığı belli olan bir yat yaklaşınca gerim gerim gerildim. Aslında mantıklı olan Polat’ın hareket ederek başka bir koya gitmesiydi ama ölüm orada yazılmış bir kere... Alem yapan adamlar bir bir denize atlarken birinin denizden hiç çıkmayacağını ve gizlice tekneye sızacağını düşünüyordum. Bombayı hiç beklemiyordum. Pusu gibi pusu iki... Biri kanser olunca sanıyorsun ki ancak kanserden ölür. Öyle olmuyor işte. Ölen öldü de kalanlara pek üzüldüm. Özellikle Elif büyük bir travma yaşayacaktır. Zaten çevresindeki herkesin öldüğünden şikayet ediyordu. Şimdi yıllarca anne özlemi çekmişken, kavuştuğu anda tekrar kaybetmesi onu yıkacaktır. Polat psikologlara bir servet gömecek.

Ne uzun kirpikli yengemizdin sen Leyla Türkmen.

Polat-Leyla aşkını onaylayanlar oldu, onaylamayanlar oldu. Şahsen ben ikinci kategoride yer alsam da oyunculuk performansı olarak Çiğdem Batur’un hakkını teslim etmek gerekir. Gerçekten güzel bir performans sergiledi. Yolu açık, şansı bol olsun.

Leyla’nın yasının yaz dönemine gelmesi seyirci için büyük bir avantaj. Polat’a en kötü aşk bile aşksızlıktan daha çok yakışıyor. Uzun bir intikam döneminin ardından yeni bir yenge daha göreceğimizi umuyorum. Tabii önce bu işi kimin yaptığının ortaya çıkartılması gerekiyor. Ben oyumu Andre’den yana kullanıyorum. Su ve ateş, ya yanarsın ya boğulursun... Bunlar Polat’ın Tilki’ye sunduğu seçeneklerdi. Leyla da aynı iki seçenek arasından birinde can verdi.

Koca bir sezon boyunca bu hikayeyi yeri geldi göklere çıkarttık, yeri geldi bolca eleştirdik ve sonuna kadar geldik. Bu sezon Kurtlar Vadisi Pusu benim için her zamankinden daha lezzetliydi. Bu lezzeti katan da en başından beri beraberce ve her adımda çoğalarak bu yolda birlikte yürümemizdi. Okuyan, yorum yapan, yapmayan, bir şekilde bizimle yürüyen ve bize katılan herkese çok teşekkür ederim. Varlığınız büyük keyifti. Gelecek sezon tekrar görüşmek umuduyla güzel bir yaz geçirmenizi dilerim.

Hoşçakalın :)

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER