Öhöm, öhöm
başlıyoruz.
Televizyonlarını
ve Ranini.tv’yi yeni açan izler-okurlarımız için geçen hafta nerede kaldığımızı
kısaca anlatalım. Malumunuz, Hamza, elinde bir oyuncak ayıcık, zihninde
geçmişi, önünde Asaf’ın bıraktığı izleri takip ede ede Asaf’a ulaşmayı
umuyordu. 8.bölüm itibariyle bir kez daha “Sana yalnız gelmeni söylemiştim,
ahbap!” ya da “Polise haber verirsen kız ölür!” benzeri cümlelerinin ne kadar
gerçek olduğunu anlamış bulunduk zira böyle tehlikeli bir yere Hamza’yı tek
başına göndermezlerdi ve Asaf’ta bunu hiç istemezdi. Hamza’nın yalnız gelmediğini
gören Asaf birden buhar oldu. Hamza ile Asaf’ın buluşması ise başka bahara
kaldı.
Burada Hamza'ya ilk buluşmaya kankasıyla gelmiş kız muammelesi yapılıyor. #HamzaYalnızDeğildir
Bir de minik
Sencer var. İbrahim’in oğlu. Başına, değil herhangi bir çocuğun hiçbir insanın
başına gelmesini istemeyeceğimiz bir olay geldi. Düğün baskını desem? O zaman
da söylüyorum koreografi, müzikler, kurgu olarak (bence) Türk televizyon
tarihinin en iyi çatışma sahnelerinden biriydi ama keşke olmasaydı da bu melek
bu kadar etkilenmeseydi. O bölümden bu yana her hafta Sencer’in travmasını
parça parça izledik. Sesi soluğu kesildi, içine kapandı. Yumuşak atın çiftesi
misali dayanamamış, patlamış ve kendisiyle dalga geçen çocuklarla kavga edip,
sonunda kolunu kırmış. Sencer, annesi ile birlikte köylerine gittiler. Bakalım bu
yakışıklı ile hikayenin neresinde, ne zaman ve nasıl karşılaşacağız?
Bir babanın çaresizliği :(
Son 2
bölümdür beni en çok şaşırtan isim kesinlikle Esin Alpkaya oldu. Elbette dizinin
bir kurgu düzeni, bu kurgunun kendi içinde bir ilerleyişi var. Ama açık
konuşmak gerekirse Esin’in bu sert manevrası bana çok ağır geldi. Keşke Esin’in
babasının ölümünden sorumlu tuttuğu Yıldıray’a nasıl bu kadar yükseldiğini,
annesini kaybedişini ve hatta Yağız’ın teşkilata çalıştığını bile bile nasıl
kabul ettiğini arka planda görseydik. Yattık, kalktık hooop Esin coşmuş. Amma velakin
bu coşmanın giriş ve gelişmesinden ne kadar rahatsızsam sonucundan o kadar
mesudum. Dinsizin hakkından imansız gelir, demişler. İyi de etmişler. Yıldıray’ın
canısı gelini Figen, Esin’in elinden Ender Enerji’yi alacağım derken canından
oldu. Esin’in de artık “50 kuruşluk” Esin oldu. (Yaşar Kemal’in Teneke isimli eserinde toprak ağaları,
memuru korkutmak için “Senin değerin 50 kuruş, derler. Çünkü o memuru öldürmek
için satın alınacak bir kurşun 50 kuruştur.)
Ender'e selam!
Kadınların “acımasız”
dünyasından devam edecek olursak... Figen öldü ama Gökçe sürünüyor. Gökçe, düğün
baskınının ağzından kaçmasından dolayı istihbarattan atıldı. Meğerse millet
tren yapmış, birbirini dinliyor. Gökçe’yi dinleten Yıldıray’mış! Gökçe maddi-manevi
çöküşlerde. Hoş, onda da kafama oturmayan birkaç soru var. Yani, evet, Gökçe,
düğümüz var derken jetonu sonradan düşüyor
ama kimin düğünü, nerede. Bir istihbaratçının takip edildiğini anlamaması? GÖKÇE’Yİ HARCAYACAKLAR MATMAZEL!

Bu da geçer Gökçe.
Bunun
yanında algıda seçici olduğum bir konu da finans, para pul işleri. Gürbank,
Esin’in eline ulaşan tebligatta yazan bankanın adı. Kuvvetle muhtemel Yıldıray
Gürata’nın Gür’üdür o. Peki, Gökçe gibi bir istihbaratçının neden finansal
bilgileri takip ettirdiği bankanın elinde? Eski bir bankacı olarak söyleyeyim:
Bir kimsenin finansal bilgileri sırdır. Kişinin alacağı ya da borcu 3.kişilerle
asla ve asla paylaşılmaz. Annesi, babası, kardeşi, eşi, çocuğu dâhil. Gökçe’nin
finansal bilgileri ise Yıldıray’da. (Umarım bu paragraf sadece benim hayal gücümün
bir ürünüdür.)
Velhasıl, tüm
bu olanların gölgesinde Esin, Gökçe’yi yanına çekmeye çalışıyor. Bu işte para
mı konuşur, yoksa Gökçe ciddi ciddi kendini “dark side”a mı adar şu an
kestiremiyorum.

"Hell'e bi' gel Gökçe!"
3… 2… 1… Action!
Bu hafta
yine beni benden alan 3 güzel aksiyon sahnesi izledik. İlki eğitim amaçlıydı. Ama
boşuna demiyorlar “Şampiyonluklar antrenmanda kazanılır.” diye.
Sinan'ın iç sesi: Yav he he!
İkinci
aksiyon Lazkiye’deydi.
Terör… Hakkında
gök kubbe altında söylenmedik bir şey kalmamıştır herhalde. Bir-iki kelam da
biz etmiş olalım ve MİlaT dizisinin
kahramanlarından yola çıkalım. Farz edelim ki Hamza benim dayım, Sinan
ağabeyim, Ahmet kardeşim, İbrahim amcam, hiç fark etmez. Onlar dağlarda iken
(Herkesin ana-baba evladı olduğunu söyleyip, taraf vermiyorum.) her “alan dışı”
telefon aramalarında “Aman, bir şey mi oldu?”, “Allah korusun, başına bir şey
mi geldi?” içinizi bir korku aldı mı? Benim aldı. Sevdiklerinizin olduğu
yerlerde “Helikopter düşürülmüş!” dediklerinde gözleriniz karardı mı? Benim
karardı. Demem o ki dünyanın hiçbir yerinde, kardeşi kardeşe kırdırtmayın. Milleti
kışkırtmayın. Şunun şurasında 70-80 yıl yaşıyoruz ve tek yapmamız gereken iyi
ve doğru bir insan olmak. Bıktık artık devletin vatandaşına razı gördüğü
terörden, erkeğin kadına, insanlığın hayvanlara yaptığı terörden. (Bu konuşmayı
da yaptığıma göre önümüzdeki dönem adaylığımı açıklayabilirim.)
Söylemezsem
olmaz! Benim bile bir paragraf girizgâh yazdığım terör konusunu ajitasyona,
sömürüye mahal vermeden, tere yağından kıl çeker gibi zafere götürmüş olmaları
da takdire şayandı. Muhteşem aksiyon, süper çekimler… Rafael’in işbirlikçisi,
terörist eğiticisi, Binbaşı Reşid Lazkiye’de, tam istedikleri gibi, sağ ele
geçirilirdi.
(Kamu spotu) Sigara içmeyin!
Evet,
Rafael, bu bölümde cephelerini kaybetmeye devam etti. Suriye’de ortalığı
karıştırmak için yetiştirdikleri ellerinden uçup gitti. Yetmezmiş gibi Uşak’ta amonyum
nitratçılık işi suya düştü. Sen daha dur... Bu daha başlangıç, mücadeleye
devam!
Laf lafı
açıyor yine. Rafael demişken, Rafael’in Asaf’tan nasıl korktuğunu bugün bir
kere daha gördük. 2.bölümde Rafael, Asaf’ı ziyaret ettiğinde Asaf > Rafael
demiştik ama alnına silah dayanınca daha bir değişik oldu. Aslında ben Rafael
ile Asaf’ı yaşlı, geçimsiz ama bir o kadarda tontiş bir çifte benzetiyorum. Birbirlerine
ne derlerse desinler yine beraberler. Bu arada Rafael’in Asaf’a “Bir zamanlar
sen de teşkilattaydın.” demesini de bir köşeye yazdık. Bakalım nerede karşımıza
çıkacak? “Üzgün” onun kod adı mı acaba?

"Kötü şeylere karşı gözümüzü yummalı, sağır olmalı, dilimizi yutmalıyıııız!" Değil mi Rafael?
Son aksiyon
ise ülkeye teknoloji yatırımları yapan bir işadamının suikastını önlemekti. Amonyum
nitrat işi sırasında Yağız’ın yakaladığı adam her şeyi dökülmüş meğerse. Adamların
yaptığı planda akla ilk gelen plan. (Akla ilk gelen doğrudur.) Sniper ve
otelinden ayrılırken. Plan çok basit bu 1. Sinan’dan başka sniper tanımam bu da
2. Ama bu sefer her zaman koordinasyonda olan İbrahim, sniperı etkisiz hale
getirdi. Hahayt!
Bu adamlar her
an, her yerden çıkabilirler!
Şimdiiii... Sezon
finaline adım adım yaklaşırken elimizde neler var bir bakalım:
1-Lazkiye’de
ele geçirdikleri Binbaşı Reşid’e ne olacak?
2-Birol-Erman
el ele, hep beraber seçime gidiyorlar. Birol, Erman’a 5 bomba patlatmasını
istedi. Sosyal medyayı sallayacak cinsten. Hem de 5 Haziran’da. Seçimden 2 gün
önce.
3-Yağız,
Asaf’ın elinde. Nasıl ve neden?
Burayı tam seyredemedim. Fazla karizmadan televizyon çatladı :(
Tüm bu
sorularla 5 Haziran Cuma gününü beklerken emeği geçen herkese yürekten ve kocaman bir teşekkür ederiz. Ellere, kollara sağlık.