Yoruma başlamadan önce okuyan, değer verip yorum yapan herkesten geçen hafta için özür diliyorum peşin peşin. Ben de hem sistemin hem de sözde okul derecesini yüksek göstermek için geçme notunu maximum düzeyde tutan muhteşem(!) zeka ürünü yönetmeliğin kölelerinden biriyim. O süreçte bırakın yorum yapmayı televizyon açamadım. Neyse haklı isyanımı dile getirerek öğrenci olmanın gerekliliklerini yerine getirdiğime göre sıra yazar olmanın gerekliliklerinde...
Nerede kalmıştık?
Bunca yıllık dizi izleyicisiyim ama Kara Ekmek'in hikaye akışını tahmin edemiyorum. Herhangi bir dizide en iyi ihtimalle sezon finalinde sonuçlanır dediğim olayları 13 bölümlük bir maratona sığdırdı dizi. Ama en son söylenmesi gerekeni en başta söyleyeyim sizce de aşırı hız felaket değil midir sayın hikaye yazarları? Şimdilik bir kaç pürüz dışında dişe dokunur bir şikayetim yok ama bu hızla bu tempo en fazla nereye kadar gider merak içindeyim. Hayırlara.
Dokunduğun perişan Asiye
Yine ölüm yine Asiye-Çetin..
Asiye'nin takıntılı katili evin hizmetçisinin oğlu olduğu anlaşılınca Belenoğulları kadınları en iyi yaptıkları işi yaptılar yine. Salonda toplanıp yine bir yerlerden haber beklediler. Asiye'nin elinin değdiği her erkek bir şekilde perişan olmaya devam ediyor, son kurban seri katil daha doğrusu seri katil olmaya çalışırken nasıl olunamazı gösteren Bülent oldu. Bu işte elbette ki bir terslik var katil ve mustakbel makdül yer değiştirdi. Bu da Asiye'nin laneti. Bu arada başından beri bahsettiğim bir şey var dizide. Aşk hikayesi kadar bir çözülme-evrilme hikayesi de var ana aksın içinde. Asiye'nin yeniden güvenebilme hikayesi.. Asiye aslında kötü biri değil aldığı her darbe etrafına ördüğü zırhın bir parçası olmuş sadece. Birine yeniden güvenebilmek onun da diğerleri gibi olmayacağına inanmak zordur, o yüzden onu anlayabilmek güç değil. Hikayede şimdiye kadar emek veren taraf hep Çetin'di. Sıra Asiye'ye gelince o iş o kadar da kolay olmayacaktı tabi ve olabildiğince yavaş ilerleyeceği belliydi. O yüzdendir ki Asiye'nin Çetin'e yanımda yatabilirsin deyişi aslında uzun bir çabanın meyvesidir. Asiye ilk defa bu kadar çok çıkardı başını kabuğundan. Farkında çünkü, başka hangi erkek kendinden olmayan bir çocuğun sağlığı için o kadar endişelenir onun içi mutlu olur? Doğru yoldasın Asiye hiç vazgeçme..

Allah aşkına biri alsın şunları şurdan
Mineyi anlayan defansa gelsin.
Mine bu hikayenin en zayıf karakteri. Taylan'dan dirsek yiyince ilk kasiste pes etti Ali'ye döndü bu tam onluk hareketti hiç yadırgamadım. İyi de bize başından beri anlatılan karaktere ihanet değil miydi bu? Mine iyiydi Mine saftı Mine kimse için kötülük düşünmezdi, düşünmezdi de sevmediği bir adama umut verip sırf bir inat uğruna onunla bir ömür geçirmeye karar vermek umut vermek şu dünyadaki en büyük kötülük değil mi? Açsan bir gözünü en güzel nasihat ablandan geldi aslında. 'Defolu mal değilsin sen. Kendini ispatlamak veya mutlu olmak için birilerine ihtiyacın yok. Ayrıca sevgi demek emek demek falan da değil. O kalbine aşk düşmemişlerin ya da düşüp te gönlünü kor ateşe çevirenlerin uydurmaları. Her emek vereni sevseydik ohooo.
Ali ve 'Nallıhan bu sene çok kız yapmış' diye son zamanların en marjinal repliğiyle tenekeye bomba gibi giriş yapan annesi (eve adını bilmiyorum duyan varsa söylesin) çok iyi bir ikili olmuş tebrik ediyorum. Çocuğu ne zaman görsem ya kahvede ya Mine'nin evlerinin köşesini dönüyordu iyi oldu başını sokacak bir ev ve anneye sahip olması. Değişen Ayşe'den sonra bu ikinci vaka. Evet bence de senaristler bizi okuyor :) :)
'Ya benim neden hiçbir şeyden haberim yok' by eski nayloncu yeni usta başı Salim
Pırlanta mı o?
Kuyruk acısı is loading..
Kim ne derse desin en dişe dokunur hikaye Pervin'in acısıydı bu hafta. Kız isteme töreninde(!) yaptıkları kuyruk acısı gibi gösterilse de ben onun haklı olduğu yönlerden baktım olaya işte o zaman sahne farklı bir amaca hizmet ediyordu bence. O'nun açısından baktığım zaman sevmediği bir adam, bir türlü yaldızının barışmadığı kaynanası ve onun sevdiği adamla evlenmeye çalışan bir evlatlığı var. Anlayacağınız kısılmış bir kapana. Kaçacağı, halini anlatacağı tek bir insan yok çevresinde. O da vurmuş öfkesine kırbacını, kuşanmış kılıcını canını yakan herkese savuruyor zehrini.
Ben demek veliaht Belenoğlu demek!
Ne zaman Hale ve değişken halet-i ruhiyesini yorumlayacak olsam aklıma tek bir cümle geliyor. Aferim Hale, çok iyi oldu çok ta güzel oldu. Yahu son dakikada topu ayağına alıp üstünlük sağlamışsın zaten karnındaki bebekle daha ne diye açılıyorsun ayağında çevir topu, kendi sahanda takıl gol atamayacaksın bari yeme ama değil mi? (tamam bir an içime Erman Toroğlu kaçtı) Elindeki kozu nasıl olur da yanlış ata oynarım diye düşünüp duruyor. Her seferinde bana iyi davran çocuğumu alıp giderim demekle olmuyor Hale'cim. Hiç bir erkek hatta hiç bir insan bu kadar bunaltılmaya sıkıştırmaya gelemez. Mıy mıy Taylan bile patladı ve kanındaki Bad-Belenoğlu salgısı hızla beynine ulaştı da etrafa tehditler yağdırmaya başladı. Düşün dur artık nerede hata yaptığını.
Semra Hanım ve aynalar adlı çalışmam
Tek defo anneanne
Evet her ayrıntısını övdüğüm yer yer hayran olduğum detaylara sahip hikayenin tek defosu anneanne karakteri. Canlandıran oyuncuya lafım yok senaryoda yazılanı -gördüğüm ve anladığım kadarıyla- hakkıyla yerine getiriyor ama bir olamamışlık bir aceleye getirilmişlik var orada. İki bölümde sayko oldu tombul anneanne. Takındığı poker face ile ortada cirit atıyor. Kurduğu her cümle yaptığı her olay birbiriyle çelişiyor. Ha amaç en başından beri buysa o zaman da bunun nedenini mantıksal ölçülerle açıklamaları gerek. Biz onun hasta olduğunu sadece arada geçen bir iki cümleden anladık. Yok sonradan alınan bir virajsa altı çok boş bir dönemeç olmuş aman dikkat!
Bunca eksinin yanında elbette artıları da var bu virajın. Mesela farklı bir tehdit unsuru o. Yaptığı herşeyi haklı olduğu için yaptığına inanıyor ve bir nevi cezai ehliyeti yok. Asiye herhangi bir anda asıl tehlikenin o olduğunu anlasa bile yapabileceği şeyler kısıtlı. Bu noktalardan baktığım zaman da iştah açıcı bir kırılma noktası. Söylediğim gibi bu dizideki olay akışını tahmin etmek benim için güç çoğu zaman kendimle bile çelişebiliyorum ama demek istediğim sizin aldığınız veya alacağınız her viraja ben okeyim yeterki mantıklı ve makul sebepleri olsun saygı değer yazı grubu.
Hayaller, gerçekler!
Çetin sen ne güzel adamsın!
Bölümün iki sürpriz atı vardı. İlki şüphesiz duyduğu tek cümleyle flaş-beklerden karma yaparak bütün olayları çözen Taylan. Yine beklemediğim daha doğrusu bu kadar erken beklemediğim bir olaydı. Taylan yemin ettiği (!) altında imzasının bulunduğu yazılı Taylan Rules kitabına göre yapması gerekeni yaptı ve hemen polise teslim olunmasına karar verdi. Çetin Asiye'yi harcamamak için herşeyi üstleneceğini söyledi. Sen ne güzel seviyorsun öyle! Asiye için Çetin sürprizlerle ve fedakarlıklarla dolu, daha çok vurucaksın başını taşlara eğer bu çocuğu kaçırırsan. Diğer sürpriz ise ne oldu nasıl oldu anlamadığım Ahmet Bey'in ölümü.. Yine bir final ve yine aklımda deli sorular.
Bu haftanın repliği: Verdik kalemi birilerinin eline çizip duruyor ama unuttukları birşey var silgi hala benim elimde..
Haftaya görüşmek üzere..