Altınkoy’da felaketten
felakete sürüklendiğimiz, aksiyonun bir an nefes almamıza izin vermediği
günlerde, şuraya hep “ben günlük entrikaların çevrildiği MedCezir’i çok daha severim” diye yazdım. Allah cezamı mı verdi,
bünye aksiyona mı alıştı, yoksa günlük entrikalar doldurma sahnelerinin tozunda
biraz zayıf mı kaldı bilemedim ama, hani ilk sezonda heyecanla seyrettiğim bölümler
gibi değildi MedCezir’in 68. bölümü…
Yaşanan büyük değişimler
sonrası Altınkoy’da herkes kendi yelkeninin rüzgârının derdinde. Mert’le Uzay,
hem karikatür hem birbirlerinin üzerini çizme yarışında. Sude, hamilelik
hormonlarının etkisiyle olsa gerek, annelik duygularının etkisi altında… Sedef,
Sude’yi çeşitli kulvarlarda alt etme peşinde. Bay Aşk, küçük hesaplardan büyük
zaferler kazanma uğraşında. Yaman, abisinden korkarken Leyla’nın pis oyunundan
kendini koruma peşinde. Orkun, karizmasını kaybetmeye devam etmekte. Eylül,
ilişkisini sorgulama telaşında. Hale, Mira’nın tahtına oynamakta. Ve Son olarak
Mira’cım kendi yarattığı hamilelik belirtilerinde…
Sert sert konuşmasını bile sevdim bu çocuğun yahu, bozma kendini Aras!
Ha bir de Aras var ki, onunla
başlayayım. Bir kere Yaman’la kanka olmasıyla Aras beni DEV tavladı. Öyle ki,
Mira’ya bağlanması için kemiksiz 50 hafta geçmesini beklediğimiz Yaman, iki
haftada Aras’ı nasıl can ciğer kuzu sarması “bro”su yaptı, ona bile
takılmıyorum. Gerçekten… Aras o kıvrımlı uzun siyah kirpikleriyle istediği
kadar salınabilir, istediği kadar “karşim” ayağına yatabilir Yaman tatlım için…
Ama Ali’in, Beren’in erkek arkadaşı olduğundan bahsetmesi sonrası, Aras’ın bir
sözü vardı ki dikkatlerden kaçmadı: “Efendi olana böyle bir durumda kenarda
durmak yakışır.” Canım inşallah bu sözünü yemek zorunda kalmazsın. Ha, hani
olur da kısa süreli bir ayrılık falan yaşanırsa efendilik burada bitti
olaylarına girmezsin Mira için umarım. Bir
de herhalde Yaman’ın Almanya’dayken bayağı düşünecek fırsatı oldu ki, Orkun’a
şu hemşireli oyunu oynadılar. NarlıÇeşme’li Aras’ın eli o kadar uzun değildir
sanırım.
Laf sokarken çok güzel oluyorsun Mira!
Yaman’la Aras Orkun’a bu oyunu
oynadılar ama sonuçları nasıl olacak düşündüler mi? Tamam, Sude’nin yalanlarını
ortaya dökecekler de, Bay AŞK Sude’nin biletini tamamen keserse, e Faruk’un
batmalara doyamaması da ortada, Mira’cım ne olacak? Gerçekten seneye AŞK
Üniversitesi’ne gidecek parası olmayacak. Hadi Yaman onu odasına alır, Mira
orada yaşamaya bayılacaktır da, Selim Yaman’dan sonra Mira’yı da evlatlık alsa
Bay AŞK onu üniversiteye almaz. Neyse sonunu düşünen kahraman olamaz deyip Sude’ye
geçelim.
Mira’ya aşerdiren hormonlar
tamamen psikolojik olsa da Sude’ninkiler gayet fizyolojik. Sude de fazlalaşan
annelik hormonlarıyla, önce Beren’le ilişkisini tamir etti, ki bu çok kolaydı,
sonra da ufak ufak Mira için çalışmaya başladı. Nevin’le karşılaşmalarındaki
“dokunma kızıma” konuşması, bir Yaşar Usta tiradı değildi elbet, ama Sude için
büyük adımdı. Yani daha geçen hafta Yaman’a “siz ayrılacaksınız” diye işlemeye
çalışan Sude nerede, bu hafta Nevin’e “onların gelecekleri bir” diyen Sude nerede…
İşte bunlar hep hormon!
Sude'nin hayatındaki en eğlenceli şey Sed-Sel i gözetlemek, evet durumu o kadar acınası!
Ancak tabii ki huylu huyundan
vazgeçmez. Sude, hayattan zevk alabileceği tek cephe Selim-Sedef cephesinin
tadını çıkarıyor, en azından öyle görünmeye çalışıyor. Kendi aşk hayatının,
sıfırın altında seyretmesinden dolayı, etrafı gözetleyecek bolca vakti oluyor. Sedef
de artık ilk sezondaki karakterinden çooook uzakta bir yerde olduğundan,
Sude’nin kendisini çileden çıkarmasına izin veriyor. Neyse ki son anda toparlandı,
kapı dinleme işlerine o da girişti de, hem Sude’ye büyük bir gol attı, hem de AŞK Şirketler Grubu’nu kurtarıp
babasından okkalı bir aferin aldı. Yalnız koskoca Bay AŞK öyle Araplarla falan
telefon konuşmaları yapıyor ama, asıl işi küçük hesaplar. Mira’nın bu dönemki
notlarını biliyor adam ayol! Bu arada söylemeden geçmeyeyim, Sedef’in Amerikan
aksanı kalp ben!
Herkesin birbirine sus işareti yapıp, büyük bir gürültü çıkarması ne olacak peki?
Sedef’in bu sezon anne
olmadan, anne hormonları salgılayıp, şefkat içinde yüzmesinden genelde
hoşlansam da, bir o kadar da sıkıcı buluyorum. Sedef’in geçen sezonda Orkun’la
dağıttıkları geceyi hatırlasanıza… Hangisi diye sorsanız, çılgın Sedef’i
yeğlerim. Üstelik şu Sed-Sel muhabbeti de pek uzadı, benim hevesim kaçmak
üzere… Tıpkı Mert gibi Selim’in de sıkıcı yanları gözüme batmadan, bir yangın çıkacaksa
çıksın, yoksa ortam boşuna kıvılcımlanmasın.
Ya şu oyuncak bebeği öpme hissiyatındaki adamı, bir kadeh şarapla mı baştan çıkaracaksın canım, hmmm?
MedCezir’in 68. bölümünde, ortam kıvılcımlandırmaya çalışanlarda bir
de Avrupa’ya uzandık. Elinde şarap kadehi ve saten baby doll’ ü ile Yaman’ı
baştan çıkarmaya çalışan Arya’yla tanıştık. Birazdan Yaman’a bu konuda edeceğim
iki çift laf var, ama önce Arya’nın hesabını kesmek istiyorum. Canım her kuşun
eti yenmez. Bugüne dek sana kimse karşı koyamamış olabilir ama Yaman herkes
değil. Onu etkileme yolları hakkında hiçbir fikrin olmadığı çok açık. Bir kere
önce ulaşılmazı oynayacak, ona ters düşeceksin, sonra koşulsuz itaat safhasına
geçeceksin. Bu arada bir dramın ve bolca yardıma ihtiyacın da olursa Yaman’ın
karasularına girebilirsin. Yoksa ancak elinde o fotoğraflarla kalırsın. Bu
arada o karelerin öyle büyük bir kriz yaratacağını sanmıyorum.
Yaman kıza karşı
davranışlarında benden tam not alsa da, yine de kendisine iki çift lafım olacak
elbet. Yaman’cım; bir kadına neden hiçbir zaman yalan söylememen gerektiğini
şimdi bir kez daha anlayacaksın tatlım. Oysa başta Mira’ya bunu söyleseydin,
Mira gerekli başının etini kemirmeyi yapar, zaten o kızla aynı evde kalmana
izin vermezdi. Evet, o kızla aynı evde kalmamalıydın. Ne alaka canım, ben otele
gidiyorum der atarını yapıp çekip gitmeliydin. Çünkü bir kadın durup dururken
başka bir erkekle aynı evde kalmayı kabul etmez, dünyanın her yerinde de bu
böyledir. Bir erkeğin bu kadar komplike düşünemeyeceği sebebiyle, erkekler
kadınlara yalan söylememelidir.NET!
"Şu düştüğüm hal yüzünden ayna karşısında kendi yüzüme bakasım yok"
Hadi bu Arya kızımız Yaman’ın
hakkında hiçbir fikre sahip değil, ama Leyla da Yaman’ı hiç tanımıyormuş, canım
Yaman ne zaman iki uzun bacakla bir kadeh şaraba tav oldu? Orkun seninle
müttefik diye sen hiç havalara girme. Orkun bizim bildiğimiz Orkun değil artık.
Şu anki hali bizim kötü karakterine rağmen gülüşüne hasta, saçının lülesine
vurgun olduğumuz çarpık gülüşlü Orkun değil, en baştan beri Mert’e göründüğü
haliyle Orkunç!
Şu kareye bakınca Uzay'ın Mert'le Eylül'ü neden ayırmak istediği çok açık değil mi?
Sıkıcılıkla sınır tanımayan
Mert Eylül cephesi ise, bu hafta hem Uzay hem de yeni karakterimiz Çılgın Kadın
Olcay’la hareketlendi. Gözde Kansu’nun Olcay’ını çok eğlenceli buldum, yazanın
da oynayanın da gönlüne bereket. Ama Eylül’cüm, bence Olcay’dan çok Uzay için
endişelenmelisin. Çünkü Uzay’ın sizi ayırmaya çalışmalarının sebebi seni değil,
Mert’i elde etmek aslında. Uzay henüz bunu kendine dahi itiraf edemiyor. Mesela
daha görüşmeye giderlerken dırdırcı kız arkadaşı gibi Mert’e söylenmeleri,
motorda Mert’in arkasına kurulunca mutluluğu, inince saçının bozulduğundan
şikâyet etmesi, Mert’in Olcay’ı beğenmesine bozulmaları falan hep bundan… Peki
o çizimlerinin basılacağını öğrendiğinde yaptığı zafer dansı? Tam bir Mert
hareketi değildi de neydi? Uzay kendini Mert’in küçük kız arkadaşı olarak hayal
ediyor! Ali’cim de onu Beren’in erkek arkadaşı olarak hayal ediyor. Pekiyi Mert
bu bölüm şunu diyerek kendini nerede hayal ediyor? “Karikatürle ilgili birisiyle
buluşacağı zaman insan otomatikman erkek diye düşünüyor.”
"Ders diye okutulur bu sahne"
Eylül’ün Mira Bay Aşk
restleşmesi sonrasında “eğitim hakkımız engellenemez” sloganı atmaya kalkıp,
yapayalnız kalmasına, Olcay’a tuvaletteki küçük oyununa ve stiline bayılsam da,
Mert-Eylül ilişkisi bu şekilde evliliğe yürüsün istemiyorum. Mert mi Eylül’e
fazla, Eylül mü Mert’e bir beden büyük, ona bir türlü karar veremiyorum, ama bu
ilişkiye bir hareket şart!
Eylül'ün gelene geçene ayar verme çabaları, oysa Mira!
Eylül Olcay’a tuvaletteki
oyununu nasıl akıl ettiğinin alt yapısının farkındayız değil mi? Bir gün önce
Elif’le karşılaşmalarında, Mira ona “Mira Beylice olma sanatının” tüyolarını
verdi. Bir Mira Beylice ne kendi yerine oynayan Hale’yi önemser, ne de akbaba
gibi Yaman’ı gözetleyen Elif’i. Önemsese bile asla çaktırmaz. Yoksa itiraf
ettiği gibi, Elif’e her baktığında Yaman’la el ele tutuşma ihtimalleriyle bile
çılgına dönüyor olduğuna şüphemiz yok. Gerçi Mira çok şanslı, çünkü
karşısındaki Elif gerçekten saf. Mira ona, seni düşmanım olarak bile görmeye
tenezzül etmiyorum manasında “arkadaş olduğumuzu düşünüyorum” diyor, Elif hemen
“kısa sürede dost oldukları”nı sanıyor. Canım, Mira sana son zamanlarda iyi
davrandıysa, onun yolundan tamamen çekildiğin ve şu son Murat olayında
şefkatini sana değer gördüğü için… Umarım Adana’da o olmadık zamanlarda bacağını
kafanın üzerine koyma hareketlerinden etkilenen birilerini bulursun.
Beren’in de dediği gibi
Altınkoy’da her şeye bir konsept geliştiriliyor. Bahar partisi, yılsonu ışıltısı,
sonsuz barış yemeği, ama bu bölüm asıl konsept annelik hormonlarıydı. Mira’cım
hamile kalacağına kendini o kadar inandırmıştı ki hani takvimden en doğurgan
dönemini falan hesapladı sanmıştım ben de… Maalesef tüm o yeme dürtüleri
tamamen psikolojikmiş. İnsan kendini neye inandırırsa işte… Hamile olmadığını
öğrenerek DEV üzülse de henüz vakti tükenmiş değil, denemeye inan şekerim.
Bu bölümdeki kahramanlık konseptimiz: Doğru zamanda doğru yerde olmak.
Mira Yaman’ı bebek haberiyle
karşılamayı ümüt ederken, elinde bebekle Mira’yı karşılayan Yaman oldu. En
doğru zamanda en doğru yerdesin yine Yaman tatlım. Şu fotoğraflarla başın
azıcık belaya girecek ama kıskanç Mira’yı da özledik hani. Felaketiniz küçük,
mutluluğunuz daim, hayalleriniz gerçek olsun…