Maral: En Güzel Hikayem’in bir bölümünü daha geride
bıraktık. Kalbimizde bir hüzünle bıraktı bizi bölüm. “Şimdi ne olacak?”
düşüncesi Maral’ın 7.bölümüne kadar bizi şüphesiz kemirip duracak. Fotoğraflara
ve hazırlanan kliplere bakıp iç geçireceğiz. Halbuki 6.bölümün sonunda hepimiz
umutlanmış, bir yanımız bu öpüşmeyi acaba biri böler mi düşüncesiyle bizi yiyip
bitirsede, ümitle bölümü beklemiştik. Ama sonuç ne yazık ki “yine hüsran”…
Bu nası zamanlama hacıt?
Açıkça söylemek gerekirse ben bu romantik sahneyi ya Oytun
ya da Alara böler diye düşündüm. Hatta aklıma Halis bile geldi (-ki buna
içimden kendim bile güldüm) ama Yaman gelmedi! O kadar yaklaşmışlardı ki
mutluluğa, Yaman içeri dan diye dalınca kendimi parçalayasım geldi. Bir de
saçma sapan konuşuyor; “romantik anınızı böldüm”. (Bölücem ben seni!) Sarp bu
kez kararlıydı üstelik, açılacaktı Maral’a. “Bekle beni” diye boşuna demedi
çünkü. Yaman’la odadan çıktıktan sonra Maral o kadar tatlıydı ki, çok heyecanlı
ve çok şirindi. Al bas bağrına! Tabi onun o hallerini gördükçe hüzünlü bir
gülümseme belirdi suratımda. Çünkü Sarp’ın geri döndüğünde vazgeçeceğini tahmin
ediyordum. Yaman gelmese her şey daha farklı olabilirdi ama gelince Sarp yine
intikamını ve bunun Maral’a verebileceği zararları düşürdü aklına. Ona da
kızamıyorum. “Yaşamayan bilmez” sözünü desteklerim ben. Neler yaşadı, ne
hissediyor, canı çok yanıyor mu… Bunların hepsini düşündüğüm için Sarp’a çok
kızamıyorum. Ama daha önce de belirttiğim gibi, eğer kararını verdiyse,
Maral’dan uzak duracaksa, her ne pahasına olursa olsun bunun arkasında durmalı.
Çünkü öteki türlü Maral daha çok hırpalanıyor. Gerçi en başından beri uzak
durmanın ikisi için de mümkün olmayacağını düşünenlerdenim. Nitekim bunu bu
bölümde de gördük. Oraya sonra değineceğim.

Alnından öpüysa seviyo seviyo!
Şimdi gelelim esas sahnemize… Beni parça parça eden,
gözümdeki yaşlara engel olamadığım sahneye. Malum Maral, Sarp’ı uzun süre
bekledi ama gelmeyince ve görevliden çıktığını öğrenince çıktı gitti. Sarp o
sırada Yaman’la birlikte Kaan’ı (Oytun’un kumar oynadığı arkadaşı)
konuşturuyordu ve bu konuşma beklediği gibi geçmedi. Çünkü bizim başından beri
“bir hata yapmış işte” diye savunduğumuz durumu sonunda o da algıladı. Oytun’un
Kaan’ı arayıp sormayı bırakmaması, ilgilenmesi… Bunları duymak Sarp’ın aklını
başına getirdi ve Yaman’a “yapmayacağım” diye çıkıştı. Ama en başından beri
şunu söyledim; bunu asla cevap olarak kabul etmeyecekler! Bunun örneğini daha
çok yaşayacağız hatta işler gittikçe çirkinleşecek ne yazık ki (bence). Sarp bu
konuşmadan sonra Maral’ın yanına döndüğünde onu bulamadı ama neyse ki dışarıda
yakaladı. Tabi artık Yaman’la konuşmuş ve Maral’a gelebilecek zararları tekrar
hatırlamış bir Sarp vardı karşımızda. Artık açılmaya niyetli değildi. Bu durum
bizi bile çileden çıkarmışken Maral’ı nasıl çıkarmasın? Hemen bizim de
aklımızdan geçen cümleyi kurdu; “Bu hep böyle mi olacak?”. Sahi Sarp, bir ileri
iki geri… Hem sen yıpranıyorsun hem kızı yıpratıyorsun. Hayır anlıyorum da seni
fakat Maral’a kıyamıyorum ben. Maral arkasını dönüp gittiğinde, Sarp’ın “gitme”
demesi bu bölümün en çok can acıtan sahnelerindendi bence. Tabii bir de
Maral’ın “beni istemediğini söyle, sana bakışım yalan de” cümleleri de
yüreğimizi dağlamadı değil.Ama asıl vurulduğum “seni yazdan daha çok seviyorum”
cümlesiydi. Sarp aslında Maral’a öyle muhtaç ki. Çok çaresiz, çok karmaşık.
Maral’ın sevgisine ihtiyacı var. Bir bıraksa kendini ona, indirse gardını belki
bu intikam ateşi bile sönecek. Aşk ateşi ağır basacak. Ama izin vermiyor bir
türlü.
Maral bu konuşmadan sonra eve döndüğünde berbat bir
haldeydi. O üzüldüğü için ben de perişan. İşte tam o anda “iyi ki Aslı var!”
dedim içimden. Hemen sarıp sarmaladı Maral’ımızı. Bizim yapmak istediğimizi
yaptı. Arkadaşlıktan öte kardeşlik olmuş onlarınkisi. Aslı’nın Maral’ın üstünü
örtmesi ve yanına yatarak ona sarılması öylesine tatlıydı ki. Maral yalnız
olmadığı için içimin acısı bir nebze olsun hafifledi. Her eve lazımsın Aslı
tontişim! Hep böyle kalın.
Maral'a çikolata tanıtım turları
Ne diyon birader?
Her ne kadar Maral ve Sarp biribirlerinden uzak durma kararı
almış olsalarda bunun mümkün olmayacağını söylemiştim. Aynı yerde çalışıyor
olmaları en büyük etken zaten (gerçi öyle olmasa bile yolları bir şekilde
kesişirdi bence). Halis İtalya’dan çikolata tadımı için gelecek olan adamlarla
ilgili organizasyondan Maral ve Sarp’ı sorumlu tuttu (hoop geldiniz mi yine bir
araya cicişler). Sanırım dramdan biraz olsun sıyrılıp eğleneceğiz dedim! Öyle
de oldu. Beraber alışverişe gitmeleri, çikolata üzerinden biribirlerine
sataşmaları ve tabi favorim olan Sarp’ın Hello Kitty’li t-shirt’ü! Üzerine çay
dökülünce kendine bir t-shirt almak zorunda kaldı ve kapıdan çıktığında
hepimize kocaman bir kahkaha attırdı. En çokta Maral’a. (Hazal Kaya gülüşü kalp
ben) Ama eminim ki o t-shirt’ü sırf Maral’ı güldürmek için giydi. Yoksa koca
yerde hiç değilse düz renkli bir şeyler vardır. Maral’ın kahkasını görmek onun
huzuru. Bu sahnelerde eğleniyordum ki Sarp ve Maral iş birliğini öğrenen Oytun
da hemen kendini işe dahil etti. Oytucuğum, seni seviyorum. Ama bazen içine
farklı biri kaçmış gibi davranıyorsun. Hele ki Sarp’a gidip “Maral benim
demedim mi” demeler falan. Bence senin iyi niyetine ve kalbine yakışmıyo. Ben
başından beri senin kötü olduğuna inanmıyorum. Seni savunuyorum üstelik. Ama bu
şekilde devam edersen seni savunacak bir şey bulamayacağım. Maral’dan hoşlanıyor
olmasını da anlıyorum, ama bu savaşını kendine daha yakışır biçimde vermesini
tercih ederim.

Burda bi adet Maral olmalıydı
Bu bölümün en sinir olduğum esas mevzularına gelmek
istiyorum. Maral&Oytun, Sarp&Alara yemeği ve tabii Deniz’in oyunuyla
Benan’ın Aslı’ya yaklaşması. Yerimde duramadım sinirden. Oytun’un Sarp’ın
yanında Maral’a yemekle ilgili hünerlerini göstermesi (bu arada becerikliymiş
gerçekten) beni gülümsetti aslında. Sarp bile şaşırdı. Devamında gelen yemek
teklifi ve Maral’ın kabul etmesi de (-ki ne yapacağını bilemez durumda) çok
şaşırdığım ve kızdığım bir durum değildi. Ama sonrasında Taso’nun gelip Sarp’a
“unutmak istiyorsan bir başkasıyla unutabilirsin” tavsiyesi beni delirtti. İlk
defa Taso’dan böylesine kötü bir tavsiye duydum (insanın bazen dengesi
şaşıyorsa demek). Bunun üzerine içeri Alara girince hop yemeğe gidildi hemen!
Yahu Sarp, canım ciğerim, Alara’ya verdiğin bu yüzden sonra senin başına çok iş
açacak bilmiyorum farkında mısın. Hatta kız seninle sırf Maral’ı sinir etsin
diye ilgileniyordu ama yemekten sonra hoşlanmaya başladı! İşte şimdi yandın
benden demesi. Aynı şey Maral için de geçerli tabi. Gerçi Maral’ın içi dışı
bir, Oytun’a Sarp’tan hoşlandığını zaten belli ediyor. Yemekte duramadı bile. O
kısımda Oytun’a üzülmedim değil. Bence Maral Oytun’a mesafeli durmalı. Hem
ileride kendi iyiliği açısından hem de Oytun’un üzülmesinide istemem bu
sebepten.
Bu durumlar yeterince karmaşıkken benim sinirimi tavan
yaptıran Deniz ve Benan’ın oynadığı çirkin oyun oldu. Benan Alara’dan Maral’ın
Sarp’a aşık olduğunu öğrenince boş durur mu? Koştu Deniz’e. Deniz’e bir önceki
gece (hikayesini çok merak etmeye başladım artık) her ne olduysa bu haberle
keyfi yerine geldi. Hemen bir plan yapıp içeriden bilgi almak için Benan’ın ağına
Aslı’yı düşürmek için kolları sıvadılar. Aslı’nın Benan’a duyduğu hisler
konusunda haklıymışız, bizi tebrik ediyorum arkadaşlar! Bu bölümde Benan,
Aslı’yla ilgilenirken bunu çok net gördük zaten. Aslı’nın da kalbi Maral gibi
tertemiz. Kız ne bilsin böyle oyunların içinde kaldığını. Ona kızamıyorum o
yüzden, ama Benan ve Deniz korkun benden (ne yapabileceksem artık). Ben eninde
sonunda Aslı ve Taso’nun birlikte olacaklarını düşünüyorum ama bunun için ne
yazık ki Aslı’nın, Benan’ın asıl yüzünü görmesi gerekecek bence. Taso’nun
değerinide bu şekilde anlayacak. Keşke Maral’ın “ona güvenme” uyarısına kulak
verse. Ama öyle olmayacağını hepimiz biliyoruz. Aslında Maral, Arya meselesini
Aslı’ya anlatsa hiç fena olmaz. Bu yoldan onu ancak Maral’ımız kurtarabilir
çünkü.

Du bakim bi sana!
Yazımın sonuna Sarp’ın İtalya meselesini sakladım. Benan’ın
Aslı’ya yanaşması ne yazık ki işe yaradı ve Maral’ın Sarp olmadan nasıl bir
halde olacağını öğrenmiş bulundular. Deniz’in aklındaki tilkiler hemen işe
koyuldu. Şahsen ben tadım sırasında bir şey yapacak ve Sarp’ın işten
kovulmasına neden olacak sanmıştım önce. Ama daha akıllıcasını yaptı. Sarp’ı
İtalya’ya götürsünler diye adamlara ne dedi bilmiyorum ama başarılı oldu. Tadım
iyi geçince zaten tahmin etmiştim böyle bir şey yapacağını. Yalnız burada en
büyük alkış Şövalye Canan’a! (Sarp böyle diyor, Canan Halis’i koruduğu için)
Hemen anladı Deniz’in bir işler çevirdiğini ve Maral’ı gönderdi peşinden. Tabii
artık çok geç! Maral toplantıda bu durumu öğrenince yıkılmışken, Halis çok
ilginç ve beni çok sinirlendiren bir tepki verdi. Sarp’ı yanına çağırıp,
“çikolatalarımızla değil seninle ilgilendiler, ne dedin adamlara, burayı
basamak olarak mı kullandın” suçlamaları hiç hoş değildi. Sarp’a ilk defa bu
kadar hak verdim. Oysa tam da sevmeye başlamıştım Halis’i. Buna rağmen çocuk
sesini çıkarmadı. Sinirle çıktığını kapıdan yüzünde bir hüzün belirdi aniden.
Anladık ki Maral’ı gördü. Bölümün ikinci ağladığım sahnesi Maral’ın perişanlığı
ve “gitme” diyememesiydi.

Sattı diyon yani?
Hepimiz bir şekilde Sarp’ın gitmekten vazgeçeceğini
biliyorduk. Nitekim son sahne bence bunun sinyallerini verdi. Annesiyle İtalya
konusunu konuşurken, ellerinde birikmiş bir para olduğunu öğrendi. Kiralarını
bile zar zor ödediklerini bildiğinden ve tabi annesinin tavırlarından paranın
nereden geldiğini hemen anladı. Bu bölüm beni etkileyen öyle çok replik vardı
ki, ama en üzenlerden biri tam da bu sahnede Sarp’ın “kaça sattı beni” diye
haykırmasıydı. Ne acı onun için. Yine o hırsla Halis’in hak ettiğini düşündüğüm
ama Oytun’a yapılmaması gerektiğine inandığım bir şey yaptı. Oytun’un kumar
hikayesini tüm basına servis etti. Benim sana bir tavsiyem var Sarp; “öfkeyle
kalkan zararla oturur”. Bence bunu hiç unutma.
Karadeniz'de gemisi batanlar...
Ve son olarak “keşke burada bitmeseydi, daha uzun
izleseydik” dedirten kısma gelelim… Sarp
öğrendiği bu olaydan sonra motorsikletine atladığında hepimiz biliyorduk ki
gideceği tek bir yer vardı; Maral. Çünkü her zaman söylüyorum, yine
söyleyeceğim; Maral’a ve onun sıcaklığına mecbur. Sarp’ı iyileştirecek tek şey
Maral. Bence o da bunun farkında. O yattığın dizlerden hiç kalkma Sarp. Nasıl
ki Maral’a “ne yaparsam yapayım beni sevmekten vazgeçme” diyorsun, o zaman
sende Maral’dan vazgeçme. Vazgeçeceksen de Maral’dan bunu isteme…
*Yazının başlığı Attila İlhan şiiri olan "Ben sana mecburum"dan alıntılanmıştır.